FATİH OKTAY
Çok yakın zamana kadar götürüp döviz bozdurup Çin’de bankaya yatırmak, kişi ve kuruluşlara borç vermek, ülke tahvil ve hisse senetlerine yatırım yapmak neredeyse olanaksızdı. Son zamanlara kadar yabancıların Çin finansal piyasalarına yatırım yapmasının iki ana yolu vardı. Birinci yol, B tipi denilen dövizle fiyatlanmış şirket hisse senetlerini almaktı.
Bunlar kısıtlı sayıda şirketin çıkardığı, pahalı, piyasası sığ ürünlerdi ve çekiciliği yoktu. İkinci yol da yetkin kurumsal yatırımcı programlarıydı. Bu programlar çerçevesinde, çok zorlu koşulları sağlayan büyük finansal kuruluşlara, bir toplam kota, giren paranın piyasa ve ülkeden çıkışı, yatırım alanları gibi konularda birçok kısıtlamaya tabi olarak ülke finansal piyasalarına yatırım yapma izni verilebiliyordu.
Sonuç olarak, ülkeye finansal yatırım için resmi olarak girebilen döviz tutarı ihmal edilebilir düzeydeydi. Resmi olarak diyorum; çünkü tüm kısıtlamalara karşın gayri resmi olarak böyle girişler oluyordu.
YATIRIM AKIŞLARI İSTİKRARSIZ
Daha önceki bir yazıda belirttiğim gibi, Çin 2009 yılı sonrasında, ülke parasını ABD doları gibi uluslararası nitelikli bir para yapma çabaları çerçevesinde, yabancıların ülke finansal piyasalarında yatırım yapma olanaklarını giderek genişletiyor. Yabancılar, özellikle Hong Kong’u Çin hisse senedi ve tahvil piyasalarına bağlayan yeni sistemler üzerinden bu piyasalarda giderek artan tutarda yatırım yapıyorlar. Ancak bu yatırımlar da, bir şirketin hisselerinin yüzde kaçının yabancı elinde olabileceği, günlük olarak toplam ne kadar işlem yapılabileceği gibi kısıtlamalara tabi bulunuyor.
Ülke yönetimi sıcak paraya neden sıcak bakmıyor? Bunun ana nedeni, yabancı finansal yatırım akışlarının istikrarsız olması, gelişmiş ülke ekonomilerinin durumu ve yatırımcıların risk algılarını etkileyen koşullara göre hızla gelip hızla gidebilmeleri, dolayısıyla da ev sahibi ülke döviz ve para piyasalarını da istikrarsızlaştırmaları. Ülke ekonomisi bu tür yatırımlara bağımlı duruma geldiğinde, risk algısı ile ilgili olumsuz gelişmelerin istikrarsızlığın ötesinde krize yol açma olasılığı Çin ekonomi yönetiminin bu konuda tedbirli olmasına yol açıyor.
DIŞ TİCARET FAZLASI VERİYOR
Çin bunu dış kaynak ihtiyacı olmadığı için yapabiliyor; Çin’in ulusal tasarrufları ülke içinde yapılan yatırımları karşıladığı gibi dış ticarette fazla vermesine olanak veriyor. Aynı şeyi farklı şekilde söylersek, Çin’in toplam üretimi, ülkedeki tüketim ve yatırım ihtiyacını karşıladığı gibi dış ticaret fazlası yoluyla yabancıların ihtiyaçlarını da karşılıyor. Dolayısıyla Çin, yabancı yatırımlarına mahkûm değil. Ülkelerin üretimleri kendi tüketim ve yatırımlarını karşılayamadığında dış ticarette açık oluşuyor ve dış finansmana mahkûm olunuyor. Bunu tasarrufların yatırımları karşılamaması olarak da ifade edebiliriz.
Çin’in ulusal tasarruf oranının yüksekliğinde kültür, nüfus yapısı, sosyal güvenlik politikaları gibi birçok etken rol oynuyor. Tasarruf oranı ve dış ticaret yapısının, 2000’li yıllarda ülke yatırımlarının üretim altyapısını güçlendirici ve döviz kazandırıcı sektörlere yoğunlaştırılması sonucunda iyice güçlenmesiyle Çin, piyasalarını yabancı finansal yatırımcılara adeta lütuf gibi açan ülke konumuna gelmiş bulunuyor.