TÜİK verilerine göre, yurtiçi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE), 2018 yılı aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 2.22 düşüş, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 33.64 arttı.
TÜFE rakamı; yıllık bazda yüzde 20.30’a düştü. Konuya bir de şu açıdan bakalım: Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere, dayanıklı tüketim malında bir önceki yılın aynı ayına göre enflasyon yüzde 24.92, dayanıksız tüketim malında ise yüzde 25.49. Bu rakamlar TÜFE verisine çok yakın. Ara malı enflasyonu hâlâ yüksek. Ancak asıl tehlike enerjide. Çünkü yıllık bazda artış oranı yüzde 57.13 ve hemen hemen her yerin maliyetlerini doğrudan etkiliyor. ÜFE değerinin bu kadar yüksek çıkmasının sebebi de enerji maliyet artışı.
Bunlar ÜFE’den TÜFE’ye yansımalar. Bunun yanında üretilen malın hammadde maliyeti yanında işçilik gibi diğer giderler de yer alır. Bu giderlerde artış kurlar nedeniyle hızla zıplayan ithal malzeme maliyetleri gibi ani oluyor. Önümüzdeki dönem mevcut enflasyona ayak uydurmuş bir ücret artışı olmadığı takdirde satın alma gücü tabanda zayıflayabilir ve dolayısıyla iç piyasadaki talep daha da daralabilir. Kısacası çalışan, reel gelir seviyesini koruyamazsa talebini kısmak zorunda kalacak. Şu an iç talep daralmasının altında yatan en önemli sebep de bu.
TÜFE neden ÜFE’den daha düşük çıkıyor sorusunun bir diğer cevabı da piyasanın canlılığıyla alakalı. Canlı ve hareketli bir piyasada talep fiyat ayarlamalarını mümkün kılar. O zaman da ÜFE’ye doğru yükselişler olabilirdi. Ancak durgunluk, gerekirse kardan feragat etmeyi gerektirir. Aksi halde ciro yapılamaz.
Şimdi önümüzde önemli bir viraj var. Eğer ücret artışları yeterli olmazsa iç piyasa iyice daralacak. Burada da iş daha çok kamuya düşüyor. Çünkü en büyük işveren kamu.
14 Ocak 2019 Pazartesi