Temeli 1963’te atılan Afrika Birliği, 55 üyesiyle Birleşmiş Milletler bünyesindeki en büyük grup olarak dikkatleri çekiyor. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği için 51 Afrika devletinin desteğini almış olması ise çok önemli.
Kıta ile son yıllarda 25 milyar dolarları zorlayan toplam ticaret hacmiyle daha kalıcı ve büyük hacimli iş imkanlarının temelleri tek tek atılıyor. Her türlü kaynağa sahip Afrika’daki 55 ülkeyle ikili ilişkilerde artık yeni alanlar açılmayı bekliyor.
Prof. Dr. Ahmet Kavas
Bulunduğu coğrafi konumu sayesinde yakın ve uzak çevresiyle iletişim kurmada zorlanmayacak sayılı ülkelerden biri, hiç kuşkusuz Türkiye’dir. Öyle ki, fazla bir uğraş vermeden de kendine yetebilecek fırsatları yakalamada zorlanmayabilir de. İki yüzyılı geçen uzunca bir zaman diliminde belki de hâlâ etkin kalabilmesinde en esaslı avantajı bu olsa gerek. Geçmiş çağlara göre köklü değişimler için artık ne asırlara ne de onlarca yıl süren dönemlere ihtiyaç duyulmuyor. 21. yüzyıl içinde dünya dengelerinin büyük oranda değişeceği, hiç tahmin etmeyeceğimiz yeni eğilimler birbirlerini hızlıca dönüştürebilirler. Çok değil, 2000’li yılların başında bile “Afrika’da ne işimiz var?” sorusunun ne kadar sık tekrarlandığını birçok kişi hatırlıyor olmalı.
Türkiye’nin yeni dış politikasının en dikkat çeken istikametinin artık Afrika olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Dahası yakın komşuları ile onlarca yıl geriye giden yakın temasları, hatta neredeyse bir asırdır hemhal olma arzusu için nice gayretler verdiği Avrupa ile bu kadar hızlı gelişen bir süreç yaşamadı denebilir. Bunda iki tarafın da istekli davranmalarının etkisi büyük. Sömürgecilerin adeta oldubittilerle sahiplenip dış dünyaya kapattığı kıta, 1960’lı yıllarda bağımsızlık süreci ve sonrasında Sovyetler Birliği’nin bir anda boşluktan istifade ile nüfuzunda kalır gibi oldu. Fakat bunun 1990’lı yılların başında çökmesi ile bir anda kendi ayakları üzerinde durabileceğine inanan kıta ülkelerinin sayısı arttı. Uluslararası rekabet el değiştirse de sonuçta Afrika’sız güç elde edilemeyeceği gerçeğini fark eden Hindistan ve Çin, kıtada ABD’nin 2000’li yılların ortasında devreye girmesine kadar epeyce mesafe aldı.
BM’DEKİ EN BÜYÜK GRUP
Kıtanın ellerinden giderek başka güçlere yaklaştığını gören Avrupa Birliği öncülüğünde eski sömürgecilerin yeni hamleleri birbirlerini takip etti. Ama Afrika’da artık pandoranın kutusu açılmış ve geleceğe yönelik kararlar bizzat Afrikalı devlet adamları tarafından alınıp uygulanıyordu. Türkiye’yi birçok açıdan kendilerine benzetme eğilimindeki önderler, bu düşüncelerini fiiliyata geçirmeye karar verdiler. 1963’te kıtada henüz bağımsızlığını elde edemeyen bölgeleri de aralarına almak dahil birçok konuda ortak kararlar almak üzere 32 üye ülke ile Afrika Birliği Teşkilatı kuruldu. Bugün Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti de sadece bazı ülkelerce tanınsa bile üyedir ve tüm kıtayı tamamıyla kuşatan çatı kuruluş 2002 yılında Afrika Birliği adını aldı. Birleşmiş Milletler bünyesinde en büyük grup Afrikalı temsilcilerden meydana geliyor.
TÜRKİYE’YE BÜYÜK DESTEK
1963’ten bugüne kadar geçen 57 yıllık tarihinde 5 Afrika Birliği Komisyonu Başkanı, 12 de Afrika Birliği Teşkilatı Genel Sekreteri görev yaptı. Sadece son Genel Sekreter Amara Essy, yeni düzende de bir müddet komisyon başkanı olarak kaldı. 1990’lı yıllarda iki dönem Mali Devlet Başkanlığı yapan Alpha Oumar Konare’nin, 2003’te kıtanın en üst seviyede temsil edildiği bu teşkilatta görev almasıyla birlikte 42 yıllık Türkiye ile sınırlı tutulan temasta büyük bir dönüşüm yaşandı. 2005’te Türkiye’ye bu teşkilat adına resmi ziyaretle gelen ilk başkan oldu. 2007’de 8. Afrika Birliği Zirvesi’ne dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan şeref konuğu olarak davet edildi. Yine Konare’nin büyük gayretleri ile ön hazırlıkları tamamlanan ve 2008 yılında İstanbul’da yapılan Türkiye-AfrikaDevlet Adamları Zirvesi, yeni dış politikamızın rotasını çizdi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği için 50 yıl sonra toplam 53 ülkeden 51 Afrika devletinin desteğini alarak büyük bir avantaj elde eden Türkiye, artık kıtanın her coğrafyasında olacaktı. 12 olan büyükelçilik sayısını 12 yılda 30 yeni ülkede daha açarak 42’ye ulaştırdı. 39 ülkede 60 farklı noktaya THY uçuşları ile yılda 5 milyonun üzerinde yolcuyu kıta dışına ve içine taşıyor. TİKA’nın 30’a yakın koordinasyon merkezi, DEİK’in kıtanın yarıdan fazla ülkesi için kurduğu iş konseyleri, Maarif Vakfı okulları, kamu kurumlarının alanları ile ilgili pek çok ülkedeki faaliyetleri, iş dünyamızın büyük yatırımları, özellikle sivil toplum kuruluşlarımızla neredeyse hiçbir devletin bu kadar geniş yelpazede ulaşamadığı etkinlik alanları açıldı. Konare’nin 2005 yılındaki “Türkiye, Asya ve Avrupa arasında kıtamızın en sağlam köprüsü olacak” öngörüsü tuttu. Son yıllarda 25 milyar dolarları zorlayan toplam ticaret hacmiyle daha kalıcı ve büyük hacimli iş imkanlarının temelleri tek tek atılıyor. 30 milyon kilometrekareyi geçen yüzölçümü, 1.5 milyara yaklaşan nüfusu ve her türlü kaynağa sahip Afrika’daki 55 ülkeyle ikili ilişkilerde artık yeni alanlar açılmayı bekliyor.
Ulus devlet düzenini Afrika Birliği çatısı altında daha büyük jeopolitik etkinlik fırsatlarına dönüştüren kıta devletleri, kendi mıntıkalarındaki bütünleşme hareketlerinin de diğer coğrafyalardaki ülkelerle temasına müsaade ediyor. Artık öz kaynaklarını gözünü kapatıp başkalarına tükettiren kıta yerine öncelikle bunlarla kendi içinde yatırımlara ağırlık veriyor. Önümüzdeki 10 yıl Afrika için çok önemli olup Çin’in, hatta Hindistan’ın yakında girecekleri büyük buhranlar bu kıtanın topyekûn öne çıkmasını kolaylaştıracak.
AKEM ARAŞTIRMACILARINA GÖRE AFRİKA GÜNDEMİ
Afrika, koronavirüs tehditlerine karşı önlem alabilir mi?
2020’nin ilk haftalarında Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve dünya gündeminin merkezine oturan koronavirüs salgını, başta Çin olmak üzere 28 ülkede yaklaşık 60 bin kişide görüldü ve son verilere göre bunlardan 1.500’ü hayatını kaybetti. Henüz herhangi bir Sahra-Altı Afrika ülkesinde tespit edilmese de virüsün ortaya çıktığı ve dünyaya yayıldığı yerin Çin olması, Afrika’da yaklaşık 1.1 milyon Çinli’nin yaşadığı ve en önemli ticari partnerlerinden biri olduğu düşünüldüğünde, kıta ülkelerini etkileme potansiyeli hayli yüksek. Mevcut durumda Etiyopya Havayolları dışında Afrika’dan Çin’e uçuşların kesilmesinin yanı sıra Afrika’da hem ebola ve aids gibi önemli sağlık sorunlarının hem de yetersiz sağlık alt yapısının varlığı düşünüldüğünde yaşanabilecek vakalardan en olumsuz etkileneceklerin Afrika halkları olması kuvvetle muhtemel. Buradan hareketle Afrika ülkelerinin hem ekonomik ilişkilerinin güvenliğini sağlaması hem mevcut sağlık sorunlarını çözmesi hem de yaşanabilecek bir koronavirüs tehlikesinin bertaraf edilebilmesi (kısa vadede mümkün görünmese de) açısından öncelikli olarak küresel işbirliğini artırması gerekiyor.
YATIRIM İÇİN FIRSAT
Toplam nüfusu 1.2 milyar olan Afrika kıtasında, Lagos (Nijerya-21 milyon), Kinşasa (Demokratik Kongo Cumhuriyeti-11 milyon)ve Kahire (Mısır-10 milyon) gibi mega şehirlerin yanı sıra Johannesburg (Güney Afrika-5.5 milyon), Nairobi (Kenya-5.5 milyon) ve Tanzanya (Daar es Selaam) gibi kentler de nüfus artışı ve hızlı ekonomik büyümeyle dikkat çekiyor. Dünya Bankası’na göre, Afrika’daki kentsel alanlarda yaşayan insan sayısı 2042’ye kadar 1 milyarın üzerine çıkacak. Bu durum şehirlerdeki alt yapı yetersizliklerinden dolayı dezavantaj gibi görünse de uzmanlar özellikle akıllı şehir projeleri alanında yetkin firmalara ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Bu bağlamda büyük şehirlerde hayatı kolaylaştıran yeni nesil teknolojik sistemler odaklı faaliyet yürüten yatırımcılar için Afrika’nın mega şehirleri kayda değer fırsatlar sunuyor.
21 Şubat 2020 Cuma