Hikmet Baydar
Son zamanlarda dövizdeki yükseliş ve dalgalanmaya bağlı olarak dövize para bağlayan birçok yatırımcının olduğunu üzülerek gözlemliyoruz. Genel olarak sorulan sorular, dolar ne oldu? Alalım mı, satalım mı oldu. Forex’te alıp satmak ve yurt dışı petrol, altın gibi enstrümanlara yatırım yapmak, hatta bitcoin gibi sanal paralar fazlasıyla konuşulurken hisse senedi piyasası neredeyse arka plana atıldı.
Özellikle forex’te kaldıraçlı yapılan işlemler ve alınmaması gereken riskleri alan yatırımcılar dalgalanmalarda büyük kayıplarla karşılaştılar.
Peki, neden yatırımcılarımız borsadan soğudu? Neden yatırımlara gidecek paralar yurt dışında adeta kumar niteliğindeki piyasalara çekilebiliyor?
Önce iğneyi kendimize batıralım. Örneğin, bir zamanlar XU30 ve XU100 endeksi içerisinde yer alan iki hisse senedi serbest piyasada işlem görürken bir anda o dönemin kamu yöneticileri tarafından tahtaları kapatıldı ve bir daha açılmadı. Kısacası firma sahiplerinin yapmış olduğu hukuksuz işlemin bedelini halka açık kısmın sahipleri ödemiş oldu. Oysa serbest piyasada belli bir fiyattan alıcı ve satıcı vardı. Çünkü orada beklentiler alınıp satılıyordu. Bu tür piyasa mekanizmasını zedeleyen müdahaleler güveni kaldırdı. Bu olay, 1999 yılında olmuştu ve ilginç bir örnektir.
KISA VADELİ FONLAR
Gelelim piyasa oyuncularına… Tahta yapanlar mı dersiniz yoksa hisse fiyatlarını manipüle edenler mi, hiç fark etmez, ancak bu tarz kişiler iyi niyetli birçok yatırımcıya olmadık fiyatlardan hisse senedi aldırarak mağdur ettiler. Kişilerin işlem yapma yetkisi kaldırıldı, ancak mağduriyet giderilemedi. Kurumsal yatırımcı ile piyasanın derinlik kazanması istenmişse de kurulan yatırım ortaklıkları ya arzu edilen kârlılığı yakalayamadı ya da portföyün küçülmesini engellemek amacıyla kâr dağıtımı yerine bedelsiz hisse verme yolunu tercih ederek uzun vadede sermaye piyasalarına zarar verdi. Çünkü kurumsal yabancı yatırımcılar temettü verimine çok önem veriyorlar. Bu durumda bizlere kısa vadeli düşünen fonlar gelmek durumunda kaldı. Yatırım fonları ise özellikle kriz dönemlerinde gelen panik iadeler ile krizi derinleştirmekten başka işe yaramadı.
Şimdi gelelim yatırımcımızın karakteristik özelliğine. Kısa zamanda tabiri caizse ‘voleyi vurmak’ istemeleri nedeniyle borsanın bir sermaye piyasası olduğunu unuttular ve uzun vadeli yatırım yerine kısa vadeli al/sat ile para kazanmaya çalıştılar. Oysa hisse senedine yatırım yapmak, o hisse senedinin ait olduğu firma yönetiminin gelecekteki performansına yatırım yapmak demektir.
Hal böyle olunca BIST hisse senetlerimizin yüzde 65’ine kadar olan kısmı yabancı yatırımcıların eline geçti. Son zamanlarda yaklaşık yüzde 5 hisse azaltımına gittiler ve yüzde 60 civarında oranlara gevşemiş olsalar da bu rakam yurt dışıyla kıyaslanmayacak kadar düşük bir pozisyon değişimidir.
YABANCI PAYINI ARTIRIYOR
Borsamız dünyada en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer alan ülkemizin milli borsasıdır. Ancak yurt içi gelişmelerden ziyade F, Trump, ECB haberleriyle yatar kalkar hale geldi. Çünkü ağırlıklı yabancı yatırımcı olduğundan fon hareketleri de oraya göre oluyor. Örneğin ciddi koronavirüs problemiyle uğraşan İtalya’nın fonlarından alım beklemek son derece safça bir beklenti olur. Yatırımcıları hayatını kurtarma telaşına düşmüş bir ülkede bulunan fonlar, gelen yatırımcı iadeleri nedeniyle tüm dünyada satış yapmak zorundadır. Dolayısıyla İtalya’daki korona salgını BIST’te hisse senedi sattırabiliyor.
Bütün bunların yanında yurt dışında sürekli ülkemizi kötüleyen maksatlı yayınları da unutmamamız gerekiyor. Onların yazdıklarına yerli yatırımcımız inanırken, yabancı yatırımcı payını sürekli artırarak her nedense tersini yapıyor.
Dövizi yatırım aracı olarak gösteren zihniyet bir yandan devletimizin eurobond borcunu ödemek için daha fazla TL’ye ihtiyaç duymasına neden olurken, diğer yandan da kur nedeniyle enflasyon ithal etmemize sebep oluyor. Dövizi de bizlere onlar satıyor. Elde ettikleri TL ile içeride istedikleri gibi oyun oynama fırsatını buluyorlar. BDDK’nın swap kararı nedeniyle TL bulamadıklarında yabancıların başına neler gelmişti, hepiniz hatırlarsınız.
HALKLA BORSAMIZ BARIŞTIRILMALI
Son olarak Borsa İstanbul yatırım fırsatı veriyor mu sorusunun cevabına:
Dolar bazında 28 Mayıs 2013 günü dolar bazında 49257 değerine ulaşmış BIST100, 30 Mart 2020 tarihi itibariyle 13183 değerindedir. Yani aynı zirvenin test edilmesi demek yaklaşık yüzde 274 getiri demektir. Bu getiri dolar bazındadır. Ancak genel olarak şirketlerin değerinin 2013 yılı değerlerinin çok üzerinde olduğunu da hepimiz biliyoruz.
Son zamanlardaki agresif düşüşün sebebi, daha çok yeterince derinliğe sahip olmayan borsamızda yurt dışı kaynaklı zorunlu pozisyon kapamalarıdır. Korona tedirginliği bittiğinde de aynı şekilde alımların gelmesinin beklenmesi tabiidir.
Şimdi iyi düşünme zamanı. Uzun vadede şirketlere fon sağlama misyonunu yüklenmiş olan Borsa İstanbul’u hatırlama zamanı gelmedi mi sizce? Gerek kamu gerek kurumsal yatırımcılar geçmişin yaralarını sararak halkımızla Borsamızı barıştırmak zorunda. Vatandaşlarımız da ciddi kurumlar üzerinden doğru menkul kıymet portföyünü oluşturarak risk tercihlerine göre en uygun yatırımları yapabilmeli.
Son söz; sermaye piyasamız yerli firmalara sermaye sağlar. Bu denklem iyi korunmalı.
03 Nisan 2020 Cuma