Hikmet Baydar
Ülke ekonomisinde mal ve hizmet alım satımları için para bir değişim aracı olarak kullanılır. Son düzenlemelere göre dünyada sadece itibari değeri olup arkasında altın vb. hiçbir dayanağı da bulunmuyor. Bir ülke parası itibar kazandıkça değer kazanır ve diğer coğrafyalarda da talep görür. Burada amaç, söz konusu para ile varlıkları hem likit tutmak hem de değeriyle korumaktır.
Piyasada ne kadar paranın gerekliliğini ise hem fiyatlar genel seviyesi ve ticaret hacmi hem de paranın dolaşım hızı belirler. Söz konusu düşünce ‘fisher’ tarafından ortaya atıldı.
Para üzerine bir sürü teori bulunsa da, uygulamaya baktığımızda birçok değişkenin paranın değeri üzerinde önemli etkide olduğunu görürüz. Örneğin enflasyon yani fiyatlar genel seviyesi ne kadar artarsa o kadar paranın piyasaya aktarılması gerekir. Aksi halde ticaret hacmi miktar bazında düşer.
PİYASANIN ÇÖZÜMÜ
Piyasada yeterli para olmadığında piyasa kendi çözümünü uygulamaya başlar. Gerek ödeme vadelerinin uzunluğu gerekse paranın dağılımının yeterince adil olmaması, ihtiyaç duyana paranın ulaşımında tıkanıklıklara yol açabilir. Bizim piyasamıza has bir vadeli çek uygulaması var. Yani alışverişlerde çek belli bir vadede ödenmek üzere verilir. Bu uygulama, paranın eksikliğine piyasa tarafından bulunmuş bir çözümdür. Kısacası reel ekonomi için yeterli para stoku bulunmuyor. Para belirli yerlere depo edilmiş ve piyasaya kanalize edilmesinde sorunlar oluşmuştur.
Bu sorunlar uzun süreli yaşadığımız problemlerdir. Ancak son zamanlarda yeni bir problemle de karşılaşmaya başladık. Ne zaman Türk Lirası kabul görerek bölge ülkelerde de talep edilmeye başladı, işte o zaman TL çeşitli nedenlerle ciddi oynaklıklara maruz kalmaya başladı.
Şimdi şu soruyu sormak lazım. Doları 2 liralardan 7 liralara getirenlerin amacı nedir?
Dövizin yükselmesi ülkemizde maliyet enflasyonu yaratmakla kalmaz, aynı zamanda kamu dış borçlarının da TL bazında yükselmesine neden olur. Kısacası dolarize olan bir ekonomide kurun yükselmesi ekonomiye ciddi zararlar verebilir.
Bu nedenle TCMB kurlardaki yükselişleri engellemek için faizleri yükseltmek zorunda kalır ve faiz geliri elde edenler de amacına ulaşmış olur. Bu oyun yıllardır oynanıyordu.
Şimdi diğer bir soruyu soralım. Doları 2 liralardan 7 liralara getirenler bu kadar TL’yi nereden buluyorlar?
Birinci konu TL cinsi tahvil ihraçlarıdır. Bir zamanlar yurt dışında ciddi miktarda TL cinsi tahvil ihracı yapan yabancı bankalar gördük. Bu bankalar aldıkları TL ile ne yaptılar?
İkinci konu zamana yayılı yavaş yavaş döviz vererek TL alınmasıdır. Yavaş yapılan operasyonlarda kur daha az etkilenir. Bu durumda kur daha yavaş düşer ve istenilen TL elde edilmiş olur.
Üçüncü konu swap, forward, futures, options gibi finansal sözleşmelerle TL kaynağı ele geçirmektir.
Bu alınan TL ile dövize kısa sürede ciddi talep oluşturduğunuzda, arz gereken esnekliği gösteremeyeceği için kuru yukarı itmiş olursunuz.
PARANIN ‘SENYORAJ ETKİSİ’
Gerek BDDK gerekse TCMB son zamanlarda bu son bahsettiğim ayakta dönen kirli oyunları engellemeye çalışıyorlar.
Paramızın güven kazanması için bu tür manipülatörlerden korunması gerekir. Paranın istikrarlı ve öngörülebilir olması son derece önemli. Konvertibilite adı altında bu tür sözleşmelerle paranın iyice savunmasız hale gelmesi doğru değil. Kurlar her yukarı gittiğinde daha fazla TL’ye ihtiyaç olacak. Bu konuda son derece uyanık olmak zorundayız. Kaldı ki, son zamanlarda faizlerin aşırı düşüklüğünün döviz talebi yarattığı iddiaları gündemi işgal etse de dövizin de getirisinin olmadığı ve TL’nin değer kazancında, dövizde pozisyon alanların ciddi zarar potansiyeli olabileceği de unutulmamalı.
Reel sektörün istediği öngörülebilir, aşırı dalgalanmayan, istikrarlı bir TL’dir. Sakın unutmayalım; dövizin yükselmesi için önce onu alacak TL bulunması lazım. Reel sektör döviz cinsi pozisyonlarının riskini kaldıracak enstrümanları bankalardan istemeli ve buradan oluşan maliyeti de ticari maliyetinin içine finansman maliyeti olarak atmalı. Ticaret ya da üretimle iştigal edenlerin kurdan kazanç peşinden koşacakları bir ortam oluşmamalı.
Büyüyen ekonomiler her zaman daha fazla paraya ihtiyaç duyarlar. Bunun için para basılması gerekir. Eğer paranız kabul görürse dış ülkeler için ayrıca daha fazla para basılmalı. Bu basılan paralar enflasyon yaratmaz. ABD’nin dışında daha fazla dolar olduğunu ve bunun enflasyon oluşturmadığını unutmayalım. Buna paranın ‘senyoraj etkisi’ denir. İngiltere’nin GBP’den vazgeçip Euro’yu uygulamamasının sebebi de budur.
Son söz; paranız kıymetliyse varlıklarınız kıymetlidir.
15 Mayıs 2020 Cuma