Eğitimde zorlandığımız bir dönemi yaşıyoruz; sistemsel sorunlar var. Mevcut sistem, yeni neslin dünyayı kavrama hızını besleyecek, işleyiş biçimine adapte edecek enstrümanlara sahip değil maalesef. Buna karşın, eğitim sisteminin ‘değişim’in hızına adaptasyonu üzerine hummalı şekilde çalışılıyor.
Sosyal inovasyoncular da boş durmuyor: Değişimin yozlaştırıcı ve bozucu etkisini azaltmak için projeler geliştiriyor. Sosyal inovasyon, sürdürülebilir bir yaşam için var olan toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler üretmek ve bunları hayata geçirmek anlamına geliyor. Sosyal inovasyon için topluma değer katacak yeni fikirlerin hayata geçmiş hali de denilebilir.
İlerlemiş ülkeler, bu konuda çalışma yapıyor. Her şey geliştikçe ve değiştikçe sorunlar da o ölçüde kompleks hale geliyor. Kompleks sorunlar için de sofistike cevaplara ihtiyaç var.
Endonezya, genç insanların, dünyanın değer çözülmeleri karşısında yozlaşmamaları, kendilerini korumaları için geliştirdiği bir sosyal inovasyon örneğini hayata geçirdi: ‘Dürüstlük kafeler.’ Takımadalarında (10 bine yakın) dürüstlük kafe ve yerel mahalle okullarında ise ‘dürüstlük kantinleri’ açıldı.
Dürüstlük kantinlerinde yazarkasa yok.
Para alan biri yok. Öğrenciler raflardan alacağını alır, açık bir kutunun içine ödemeyi yapar, başka bir kutunun içinden ise para üstünü alırlar. Her şey öğrencinin inisiyatifine bırakılmış.
Kafelerin aylık kâr oranlarına bakıldığında, işleyişin sağlıklı olduğu ve şaşırtıcı şekilde her defasında kasanın fazla verdiği görülmüş.
‘Dürüstlük kafeler,’ model alınması gereken bir uygulama gibi gözüküyor. Sabah 6.00’da açılıp, akşam 18.00’de kapanan kafelerde, duvara asılı ilginç bir cümle yazılı: “Bu dükkân, dürüst olmayanlar için önemsizdir.”
Endonezya’da başlayan uygulama ile amaçlanan şu: Endonezyalılara, ilerideki hayatlarında karşılabilecekleri hatalı uygulamalara kapılmalarına engel olmak, doğruluk alışkanlığı edindirmek.
Dürüstlüğün erdem olduğu ve bunun pratik projelerle bir şekilde hayata geçirilmesi, toplum için önemli bir aşama gibi gözüküyor.
Bu açıdan bakıldığında, acaba dürüstlük kafeler, yolsuzlukla mücadelede önleyici bir tedbir olabilir mi?
Veya okul kantinlerimizde bu projeyi hayata geçirsek, sokaklarımızda bu kafelerden açsak, gençlerimizin hayata bakışlarında farkındalık oluşur muydu?
Felsefede erdemin iki kaynağı olduğu biliniyor: Ethos ve Mitos. Ethos, iyi alışkanlıkları, Mitos ise masalları, yani hayalleri ifade ediyor. Bizler gençlerimizde erdemi güçlendirmek istiyorsak, onlarda önce iyi alışkanlıklar ortaya çıkaracak eylemleri geliştirmeliyiz.
Sonuç olarak, bilişim dünyasının ilerleyişi, bizim bildiğimiz anlamda mahremiyeti sona erdirmiş bulunuyor. Teknolojinin bu derece ilerlediği bir dünyada daha fazla bağlantılı ve daha fazla ortada olacağımız kesin.
Milli Eğitim Bakanlığı için önemli bir sosyal inovasyon olan, ‘dürüstlük kantinleri’ni hayata geçirerek başlayabiliriz, işe. Gençler açısından her şeyin maddiyat gibi algılandığı, başarının sadece maddi parametrelerle ölçüldüğü günümüzde, kaybolan erdemin oluşmasına katkı sağlayacak iyi bir uygulama dürüstlük kafeler.
KASA HİÇ EKSİYE DÜŞMÜYOR
Türkiye’de bu proje Eskişehir Mihalgazi Ortaokulu’nda birkaç yıl önce hayata geçirildi. Haftada iki gün uygulama ile başlayan ‘dürüstlük kantini’nde kasada görevli yok. Öğrenciler istedikleri ürünü alıp ücretini kasaya kendileri bırakıyor, para üstünü de kendileri alıyorlar. Okul müdürü ve öğretmenler; çocuklara adalet, dürüstlük ve güven duygusu aşılamak için projenin çok başarılı olduğunu belirtiyor. Kasa da hiçbir zaman eksiye düşmüyor. Proje sorumlusu Seyhan Doğan, ‘dürüstlük kantini’ni şöyle anlatıyor: “Öğrenciler, kendi kendilerini kontrol ediyorlar. ‘Senin aldığın şey 50 kuruş, paranın üstünü alır mısın’ diyen bir kontrol mekanizması olan arkadaşı var yanında. Kasamız fazla veriyor. Bu çok önemli. Belki öğrencilerimizin yanlış hesaplamaları yüzünden kasa eksik verebilir diye düşünürken, sürekli artıyı gördük. Bu değeri koruyan ve bu ahlakla yetişip büyüyen çocuklar ileride ülkemiz için çok faydalı olacak, buna inanıyorum.”
05 Şubat 2018 Pazartesi