İnovasyonda ters düşünme tekniği diye bir teknik var ve oldukça da işlevsel. Bu tekniği deprem gündemiyle nasıl birleştirebilirim diye düşündüğümde aklıma şöyle bir uyarlama geldi: Malum, üç haftadır binaları yıkan şeyin deprem değil, ihmalin kendisi olduğunu konuşuyoruz. Sorumluların da haklı olarak cezalandırılması gerektiğini söylüyoruz ki, bence de ihmali olanlar en ağır cezayla yargılanmalı. Peki, sadece yanlış yapanları cezalandırmak yeterli mi? Onun kadar da önemli olan, o büyük felakete rağmen binalarında en küçük bir hasar olmayanların ödüllendirilmesi, taltif edilmesi değil mi?
Ödül her türlü olabilir; mesela isimlerini ilan edersiniz, resimlerini afişe basar, kentin çeşitli yerlerine asarsınız ki, güzel örnekler öne çıkartılsın, onore edilsin.
Diyebilirsiniz ki zaten iyi yapmak, sağlam binalar dikmek zorundalar. Evet, doğru. Ama başka açıdan ise sürekli yanlışı konuşmak, hep kötü örnekleri göz önüne getirmek, insanları ümitsizliğe iteceği gibi iyiyi, olumluyu göremediğimizden bunları örnek alarak, geleceğe pozitif bakmamız da mümkün olamayacak.
Unutmayalım, iyi örneklerin canlı tutulması, işini kötü yapanların ibret alması açısından da ayrıca bir öneme sahip.
Mesela, kaç gündür deprem bölgesinde binalarında hiç hasar olmayanları da dinliyoruz. Evlerini yapan müteahhitleri arıyorlar, teşekkür etmek için…
* * *
Ödül ve ceza… İkisi de tam insani mi, tartışılır. Ama bu başka bir yazının konusu. Mesela, Alman toplumunda işini iyi yapanlar ödüllendirilmez; çünkü Alman toplumu, daha çok ceza sistemiyle disiplinli bir toplum inşa etmeyi başarabilmiş bir toplum. Bu toplumda iyi davranış ilgi görmez; çünkü zaten oluşturulan sistem ile çoğunluk doğru işler yapıyor. Yanlış yapmanın bedeli çok ağır çünkü.
Bizde ise ödül ve ceza sistemi tam olarak oturmuş değil. Oturmayan sistemden dolayı yanlış yapanlar böyle bir felaket karşısında apar topar hedef tahtasına oturtulurken, iyi kötü hepsi, toplumun gözünde suçlu kategorisine sokulmuş oluyor. Böylece koca bir ülke insanının geleceğe yönelik motivasyonu da rol modeller olmayınca kırılmış oluyor. Hem ceza sistemi kurulmalı hem de iyi yapanlar takdir edilmeli. Taa ki, büyük çoğunluk iyi olana kadar…
* * *
Buna tam benzemese de beni etkileyen bir sosyal inovasyon uygulamasını anlatayım: Almanya’nın bir şehrinde trafik bölge müdürlüğü hız ölçümü yaptığı uygulamada ilginç bir yöntem farklılığı yapmaya karar verdi. Yapılan şey şuydu: Hız sınırlarını geçen araç sahiplerine ceza kesilerek mail ve posta yoluyla ceza makbuzu adreslerine gönderiliyor, bunu biliyoruz. Ama bu uygulamada evinize bir mektup geliyor; açıyorsunuz, tam “Ceza mı acaba” diye düşünürken, şöyle bir yazıyla karşılaşıyorsunuz: “Şu tarihte şu güzergâhta hız sınırına uyduğunuz ve örnek bir vatandaş olduğunuz için teşekkürler. Örnek davranışınızın devam etmesini umut ediyoruz. Ayrıca hız sınırına uymayan bir sürücüye kestiğimiz şu kadar cezayı da hesabınıza üç gün içinde yatırmış olacağız.”
* * *
Bence bu uygulama birçok alanda olmalı. Faturasını yatırmayana, vergisini ödemeyene veya hız sınırına uymayana ceza kesmek kadar kurallara uyanları da ödüllendirelim ki, ne kadar doğru bir eylemde bulundukları anlaşılmış olsun.
Şu anda da iyi müteahhitleri ilan edip takdir edelim ki, sonraki nesiller için elimizde örnek alacağımız rol modellerimiz olsun.
Çünkü toplum öyle bir hale geldi ki, henüz iyi mi kötü mü olduğunu bilmeden her meslek grubunun liyakatsiz olduğunu düşünüyor. Yani, toplumumuzun işini iyi yaptığı için birilerine teşekkür etmeye çok ihtiyacı var.
Bir inovasyoncu olarak bana çok daha ağır geliyor bu olanlar. Bizler her gün yeni sistem ve modeller geliştirme üzerine çalışıyoruz. Yani hiçbir zaman bugünü beğenmiyoruz. Bu olanlarla birlikte tam 24 sene önceye gitmek, bazı konularda o günlerde yaşananların da altında kalmak, pes dedirtiyor.
Bu ülkenin geleceğinde artık böyle afetleri yaşamamak için yüzlerce inovasyonun ortaya çıkması şart ve bunun için şu ‘an’ çalışmaya başlanması gerekiyor.
13 Mart 2023 Pazartesi