Erken seçim kararı alındıktan sonra, gelen not indirimi ve akabinde dövizde alım eğiliminin artması son derece koordineli bir hareketin gerçekleşmekte olduğunu bize gösteriyor. Bu işlemler yapılırken ‘sabit kur sistemine geçilecek’, ‘mevduattaki dövizlere el konulacak’ gibi ipe sapa gelmez söylentilerle de piyasa hazırlanmaya çalışıldı. Söylentiler iyice yayıldıktan sonra da birden düğmeye basıldı. Sepet bazında döviz 4.55 seviyeleri civarında dalgalanırken mayıs başında adeta bir el düğmeye bastı ve kurlar yukarı hareketlenmeye başladı. 23 ve 24 Mayıs’ta ise 4.93-5.15 değerleri arasında büyük bir dalgalanma yaşandı.
Çünkü TCMB piyasa beklentilerinin de ötesinde faizleri 3 puan yükseltti.
Bunun üzerine dövizde sert bir satış geldi. Ancak 23 Mayıs faiz artırımı kararından sonra döviz düşmeye başlamışken, 24 Mayıs sabahı bir karar daha açıkladı ve bizleri şok etti.
Döviz cinsi karşılıklara vereceği gecelik faizi yüzde 1.5 yaptığını açıkladı. Yani bana döviz getirin demiş oldu. Böylece döviz tekrar yükselişe geçti. Faiz artırımının etkisini yine başka bir kararla kaldırmış oldu.
Faizi artırmanın tek başına anlamlı bir çözüm olmadığının altını hep çiziyoruz. Çünkü faiz artışıyla beraber dövizin forward fiyatlarını daha da yukarı itmiş oluyoruz. Yani TL’nin gelecekte daha da değer kaybetmesinin fiyatlanmasına neden oluyoruz.
Faizi artırmak yerine piyasa farklılaşmasına giderek TL likiditesinin kontrolünü sağlamak yoluyla düşük faiz seviyesinde kurları dizginlemek mümkün.
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Aslında burada en önemli ipucunu JCR Rating firmasından Sayın Ökmen vermiş: “Mevcut konjonktürdeki kur artışlarının esas sorumlusu yabancı yatırımcı çıkışları olmamıştır” demiş. Yani bir diğer deyişle manipülasyon olduğunu üstü kapalı teyit etmiş oluyor. Manipülatif hareketler suçtur. Piyasa derinliği yetersiz olan yerlerde bunu kullanarak kişileri panikleterek para kazanmak daha kolaydır. Burada da açıkça bu yapılıyor. Böyle bir piyasada dövizin seviyesini mantıklı kurallarla izah etmek mümkün değil. Zira arzı kontrol eden ve piyasanın serbest rekabet piyasası olmasını engelleyecek derecede kontrole sahip bazı oyuncular seviyeyi belirliyor.
FAİZ ARTIRILMASI ÇÖZÜM MÜ?
Asla değil. Çünkü gelecekte TL daha da değersiz fiyatlanacak. Kaldı ki, gelecekte TL değersiz fiyatlanırken dövizin düşmesini de bekleyemeyiz. Bu durumda yeni faiz artırımları söylemleri başlayacak. Nordea firmasından gelen açıklama da zaten bunu açıkça teyit ediyor. Haziran ayı toplantısında TCMB’nin 3 puan daha faiz artırımı yapacağını beklediklerini söylüyorlar. Böylece faizlerin 19.50 olmasını bekliyorlar (TCMB’nin bankaları fonlama faizi). Böylece kredi faizleri de 24-25’lere kadar yükselebilir. Bu beklentilerle hareket eden bir bankacılık sistemi de uzun vadeli kaynak kullandırımlarını erteler veya beklemeye alır. Kredi taleplerini hemen karşılamaz. Bu durumda şirketler de çarkı çevirmekte zorlanabilirler. Çünkü kredi limitleri artmayabilir.
Zor bir süreçten geçiyoruz. Tahsilat hedeflerinin tutmayabileceği, fonlama imkanlarında sürpriz olumsuzlukların yaşanabileceği, ciroların düşebileceği, fiyatlama yapılmasının zorlaşabileceği ve maliyetleri hesaplamanın bile bazen çok zor olacağı bir süreç. Herkes tedbirini ona göre almalı.
28 Mayıs 2018 Pazartesi