Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanarak TBMM’ye sevkedilen Kanun Tasarısı’nda, birbirinden önemli hükümler yer alıyor. Bu yazıda bizce düzenlemenin kalıcı anlamda en önemlisi olarak gördüğümüz KDV beyanlarında grup konsolidasyonu uygulaması getirilmesini dikkatlere sunmak istiyoruz.
Aslında grup konsolidasyonu uygulaması bazı ülkelerde kurumlar vergisi bakımından getirilen bir düzenlemedir. Bizde 2005’te Kurumlar Vergisi Kanunu’nun değiştirilmesi sırasında konu enine boyuna değerlendirilmiş, ancak o günün koşullarında bütçeye olan fiskal etki nedeniyle sadece kurumlar vergisi oran indirimi ile yetinilmiş, grup konsolidasyonu daha sonra değerlendirmek üzere ertelenmişti. Aradan 13 yıl geçtikten sonra böyle bir uygulamanın Katma Değer Vergisi Kanunu bakımından gündeme getiriliyor olması son derece önemli ve kurumsallaşma ve yatırım lehine bir düzenleme olacak.
Şimdi düzenlemenin ne anlama geldiğini ve tasarıdaki haliyle şartlarını açıklamaya çalışalım. Öncelikle bu uygulamadan yararlanabilmek için şirketlerin en az yüzde 50 oranında ortaklık ilişkisi içerisinde olması gerekiyor.
Uygulamanın esaslarının belirleme konusunda Maliye Bakanlığı geniş bir düzenleme yetkisi alıyor. Belli olan yegane şart en az yüzde 50 ortaklık ilişkisinin bulunması ve ortaklık ilişkisi bulunan şirketlerin birlikte vergi dairesine başvuracak olmasıdır.
Bakanlık kapsama dahil olacak mükellefleri sektörler, işletme büyüklükleri, iş hacimleri, doğrudan veya dolaylı ortaklık durumu ve diğer vergilerden dolayı mükellef olup olmadıklarına göre tespit etmeye yetki almaktadır.
Buradan anlaşıldığı üzere Maliye Bakanlığı bu uygulamadan yararlanacakları belirleme noktasında kademeli bir uygulama yapabilecek. Tasarı maddesi bu şekilde kanunlaşırsa, Bakanlıkça yapılacak düzenlemeyi beklemek ve bu düzenleme çerçevesinde ilgili vergi dairesine başvuruda bulunmak gerekecektir.
Her ne olursa olsun düzenleme son derece önemlidir. Böyle bir düzenlemenin yasa metninde olması bile yatırımcılar açısından moral yükseltici olacak. Üstelik böyle bir düzenleme yapılırken birden fazla beyanname nedeniyle oluşacak damga vergisi kaybını da dikkate alarak konsolide KDV beyanları için ayrı bir damga vergisi tutarı da belirlenmesi düşünülebilir. Ancak burada esas olan bütçe gelir gereksiniminin bu konsolidasyon nedeniyle zaafa uğraması endişesinin giderilmesidir. Bizim piyasa cephesinden gördüğümüz bu şekilde kolaylaştırıcı mükellef odaklı düzenle-meler vergiye uyumun artması ve vergi kayıp kaçağının azaltılması anlamında da son derece olumlu etki yapıyor.
Vergi gelirlerinde en önemli etkiyi oluşturacak unsur, vergiye gönüllü uyumun artırılması. Bunun için de en temel konu, vergi idaresinin getireceği kolaylıklarla mükellefiyeti kolay hale getirmek ve müteşebbisin ana konsantrasyonu olan teşebbüs eğilimini cesaretlendiriyor. Bu nedenledir ki hem ülkemiz hem gelişmekte olan ülkeler ve hatta en son çelik ve alüminyum kararlarında olduğu gibi gelişmiş ülkeler yatırımı kendi ülkelerine çekmek için muhtelif yollara başvurmaktadırlar. Esasen bu noktada ülkelerin yatırım teşvikleri ile yatırımı kendilerine çekmeleri ne kadar doğal ve modern uygulama yöntemleri ise, özellikle ABD gibi gelişmiş ve dünya ticaret hacminde son derece önemli ve ağırlıklı yeri bulunan gelişmiş ülkelerin korumacılık önlemleri ile kendi ülkelerine yatırımcı çekmeye çalışmaları o derece demode ve uluslararası ticareti ve genel refahı daraltıcı uygulamalardır. Ülkelerin bu tür eski model yöntemler yerine yatırımı kendi ülkelerine cezbedici teşvikler vermeleri bu anlamda daha doğru yöntemlerdir.
12 Mart 2018 Pazartesi