Hikmet Baydar
Türkiye İstatistik Kurumu, 3 Ekim 2019 günü Eylül 2019 ayının tüketici fiyat endeksi verilerini açıkladı. Bu verilere göre;
TÜFE’de (2003=100) 2019 yılı eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 0.99, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 8.42, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9.26 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 18.27 artış gerçekleşti.
Görüleceği üzere Eylül 2018-Eylül 2019 tarihleri arasında tüketici fiyatları sadece yüzde 9.26 oranında artmış görünüyor. Aylık bazda bir önceki aya göre artış ise 0.99, yani neredeyse yüzde 1. Bu durum devam ettiği takdirde de bir yıllık enflasyon Eylül 2020’de yaklaşık yüzde 12 olacak demektir.
Giyim ve ayakkabıda yüzde 2.13, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 2.09 ve ulaştırmada yüzde 1.61 aylık enflasyonu yaşayan biri, bu verileri nasıl sağlıklı yorumlayabilir ki?
O yüzden verinin kapsamına ve ne şekilde ölçüldüğüne iyi bakmamız gerekiyor.
TÜİK sayfasında konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı:
Tanım: Tüketici fiyat endeksi (TÜFE), hanehalklarının tüketimine yönelik mal ve hizmet fiyatlarının zaman içindeki değişimini ölçmektedir. 2003 temel yıllı TÜFE’nin temel amacı; piyasada tüketime konu olan mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişimi ölçerek enflasyon oranını hesaplamaktır. Bu amaca yönelik olarak hanehalklarının, yabancı ziyaretçilerin ve kurumsal nüfusun yurtiçinde yaptığı tüm nihai parasal tüketim harcamaları dikkate alınmıştır. Bu kavram, tüketim harcamalarından hanehalklarının kendi tüketimlerine yönelik üretimleri ve hanehalkları için geçerli izafi kiraları kapsam dışında bırakmıştır.
Burada kısaca nihai tüm tüketim harcamaları dikkate alınır deniliyor.Temel veri kaynakları için ise
Veri kaynakları:Hanehalkı Bütçe Anketi, kurumsal nüfus bireysel tüketim harcamaları anketi, turizm anketi ve idari kayıtlardan elde edilen harcama ve ciro bilgileridir (cep telefonu-sabit telefon görüşme ücretleri, şans oyunları, sigortalar…).
Veri derleme sistemi:Taze sebze ve meyveler, futbol maçına giriş ücreti, LPG, tüp gaz, mücevher (altın) ve seçilmiş 16 gıda ürünü haftada bir kez ve diğer ürünler ayda iki kez; kiralar dahil ay içi fiyat değişimi az olan 70 madde çeşidi için ayda bir kez derlenmektedir. Benzin ve mazot fiyatları ise günlük olarak takip edilmektedir, deniliyor.
Şimdi, toplanan anket verileri ne kadar sağlıklı? Seçilmiş gıda veya ürünler enflasyonu ne kadar sağlıklı yansıtabiliyor? Fiyat derleme sıklığı ne kadar uygun gibi bir sürü soru sorulabilir.
Farklı ürün sepeti ve zamanlaması ile enflasyon rakamı daha farklı olabilirdi. Fiyat derleme zamanları dikkate alınarak yapılan fiyat ayarlamaları o dönem enflasyon verisine girmeyebilir.
Burada önemli olan, sistemi analiz edenlerin bu rakamların sağlıklı olduğuna inanmalarıdır. Birçok üründe ciddi fiyat oynaklıklarının yazılıp çizildiği bir ortamda tüketicinin doğrudan etkilendiği giyim/ayakkabı gibi ürünlerde yüzde 2’nin üzerinde enflasyon konuşulurken, açıklanan enflasyon verisi, hesaplanma şeklinin bir daha gözden geçirilmesinin ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyuyor.
Burada şunun da altını çizmemiz lazım: Enflasyon düşüyor demek, fiyatlar düşüyor demek değildir. Fiyatların artış hızı düşüyor demektir.
Yani 2018’de yaşadığımız kur kaynaklı enflasyonun üzerine gelen artışlar söz konusu. Burada kimse fiyatlar düşüyor izlenimine kapılmasın. Eğer öyle olsaydı enflasyon eksi çıkardı, yani deflasyon söz konusu olurdu.
Verilerden kurlardaki stabil giden yapının desteğiyle fiyat artış hızında yavaşlama olduğunu gözlemliyoruz. Bu durum faiz indirimlerinin de önünü açıyor. 2018 yılının son üç ayında kur bazlı fiyat köpüğü oluştuğundan önümüzdeki aylarda da benzer verilerle karşılaşacağız.
Burada unutulmaması gereken veri aylık değişimleridir. Orada yüzde 1 civarında artış kemikleşmiş dururken yüzde 9 enflasyona göre faiz ayarlaması yapmak son derece riskli. Aksi halde mevduat sahibi verilen faizin reel getiri sağlamayacağına inanarak başka alternatiflere yönelebilir. İşte o zaman çıkan mevduatı durdurmak için daha yüksek bedel ödenmek zorunda kalınır. Burada en büyük bedeli de limitleri kapatılan rotatif kredi kullanıcıları öder.
Özetle; kur dalgalanmalarına bağlı fiyat oynaklıkları nedeniyle hesaplamalarda bu şekilde aşırı iyimser sonuçlar alınsa da geleceği iyi öngörüp politikaları ona göre belirlemek gerekir.
Son söz; veriler ne kadar doğruysa analiz o kadar tutarlıdır.
04 Ekim 2019 Cuma