tatil-sepeti
Osman ARIOĞLU

Osman ARIOĞLU

Diğer Yazıları

Bu günlerde ekonomiye duyarlı herkesin birinci gündemi döviz kurları ne olacak konusudur. Özellikle ABD seçimlerinde Donald Trump’ın, birçoğuna göre sürpriz bir şekilde, ABD Başkanı seçilmesinin ardından hem dünya piyasalarında hem de TL’ye karşı fiyatı bakımından dolarda önemli bir değer artışı yaşanmaya başladı.

Döviz kurları ile ilgili kısa tarihçeye bir baktığımızda 30 Eylül 2016’da 3 TL civarında olan kurun 31 Ekim 2016’da 3.1 TL iken Kasım ayı iye birlikte artış trendi devam etti ve seçimden sonraki bir hafta içerisinde 3,3’ları aşan bir seyir gözlenmeye başladı. Aslında seçim sonrası ani şok etkisi ertesi gün biraz normale dönüyor gibi bir eğilim oluşmasına rağmen sonraki günlerde yeniden hızlı artış trendine girdi. Bunda Trump’ın biraz enflasyon iyidir, önemli olan ABD ekonomisinin büyüme hızının ve istihdamın artırılmasıdır mealindeki açıklaması elbette baş rolü oynadı. Artık ABD Merkez Bankası’nın aralık ayında faiz artışı yapacağı beklentisi yüzde 95’lere ulaştı. Bu da gelişmekte olan piyasa para birimlerine ve Euro’ya karşı doların değer kazanma sürecini devam ettirdi.

GEÇİCİ VERGİLER

Buraya kadar özetlemeye çalıştığımız son gelişmelerin Türkiye ekonomisine etkisi elbette ki normal beklentilerin biraz üzerinde olmaktadır. Bu sürecin devam etmesinin ilk ve en önemli etkisi yıl sonunda firmaların önemli ölçüde kur zararı yazmaları ve yıl içerisinde ödenmiş olan geçici vergilerin bir bölümünün Mayıs 2017’den itibaren en azından mahsup suretiyle 2017 vergi gelirleri tahsilatını olumsuz etkilemesi olacaktır. Bu etkinin telafi edilebilmesinin yolu ise 2017 ikinci çeyreğinden itibaren büyüme hızını artırıcı politikaların uygulamaya konulabilmesi ve bunların ikinci çeyrekten itibaren etkili olmaya başlamasıdır. Burada Hükümetin büyümeyi artırıcı anlamda teşvik sistemini tekrar tekrar değerlendirerek yatırım ve istihdamı destekleyici uygulamaların realize olabilmesinin sağlanması önem arz ediyor. Zaten bu yöndeki çalışma ve çabaların devam ettiğini de Sayın Başbakanın ve ekonomi ile ilgili bakanların açıklamalarından görebiliyoruz.

İHRACAT GELİRLERİ

Doların Euro karşısındaki artışının öteden beri olumsuz etkilerinden bir diğeri de ihracat gelirlerimizdeki dolar bazındaki artışın düşük kalması olacaktır. Bu konuda hem Ekonomi Bakanlığı hem de ihracat sektörlerinin pazar çeşitlendirilmesine yönelik çabaları inkar edilemez. Dolayısıyla bu etkinin minimum düzeyde kalmasında bu çalışmaların önemli bir katkısı olmaktadır. Teknik olarak bakıldığında TCMB reel efektif kur endeksi ölçeğinde de doların biraz değerlenmeye başladığını görebiliyoruz. Ancak bu değerlenmenin de 2003, 100 kabul edildiğinde 105’i aştığı görülmektedir. Bu anlamda kur artışının şu an bilimsel anlamda tolore edilebilir sınırlarda olduğu görülüyor. Aslında Türkiye ekonomisinde 2012’den sonra daha belirgin hale gelen ve değerli TL den vaz geçilmesi politikası ile bu kur artışlarının daha dramatik etki göstermesinin engellenmiş olduğunu da ifade etmeliyiz.

ABD POLİTİKALARI BELİRLEYİCİ

Şu sıralar en önemli soru kur artışının daha ne kadar devam edeceği ve nerede duracağıdır. Elbette bu sorunun kesin cevabını bilmek pek mümkün değil. Ancak tahminler yürütmek söz konusu olabilir. Bu tahminlerin dayanağında da ABD politikasının birincil belirleyici konumda olacağı aşikardır. Bize göre ABD politikasında da hızlı bir faiz artırımı süreci görülmesi normalde halen beklenmemesi gereken bir durumdur. Faiz artırım sürecinin hızı özellikle Euro dolar paritesini 1 veya birin altına getirebilme riski olacaktır. ABD Merkez Bankası’nın böyle bir tercihi olacağını düşünmüyorum. Bu nedenle, normal trend fiili artıştan ziyade şu an olduğu gibi sözlü müdahalelerle riskleri önceden ölçerek ve daha kontrollü bir yol izleyeceklerini düşünebiliriz. Bu durum özellikle Aralık ayında faiz artırımının pas geçilmesi veya 25 baz puan gibi bir seviyede tutulması ihtimalini güçlendiriyor. Ancak her ne olursa olsun artık dünyada oluşan bu yeni süreçte, herkesin finansal durumunu gözden geçirerek geliri dışındaki para birimleriyle borçlanmamaya özen göstermesi veya bunu sınırlı düzeyde tutmaya dikkat etmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isteriz.

23 Kasım 2016 Çarşamba