Hikmet Baydar
Bilindiği üzere korona salgını Uzak Doğu’da başladı ve birçok ülkeye sıçramış durumda. Öyle ki, uluslararası bazı firmalar bazı ülkelerdeki fabrikalarını bile geçici olarak kapattı. Bu durum ticareti de yakından etkileyeceği için ülkemize etkileri konusunu rakamlarla beraber değerlendirme gereği duyduk.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 28 Şubat 2020’de açıklanan dış ticaret istatistiklerine göre; 2020’nin ocak ayında yüzde 6.4 artan ihracat 14.759 milyon dolar, yüzde 18.8 artan ithalat ise 19.207 milyon dolar değerine ulaştı. Bu dönemde dış ticaret hacmi 34 milyar dolar civarında gerçekleşti. İthalattaki yüksek artış oranı nedeniyle dış ticaret açığı da 2019’un ocak ayına göre yüzde 94.3 artarak aylık bazda 4.448 milyon dolara ulaştı. İhracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 76.8’e düştü.
Görüleceği üzere iki yılın ocak ayının karşılaştırmasında korona virüsünün ticareti kısıtlayıcı etkisinin henüz olmadığını görüyoruz. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi iç piyasadaki canlanmaya paralel olarak ithalat artışının daha fazla olması ve dış ticaret açığının artması son derece doğal.
Olayı biraz daha derinleştirip Çin ile yapılan ticarete bir bakalım. 2019’un ocak ayında Çin’e 220 milyon dolara, 2019’un tamamında 2.6 milyar dolara yakın ihracat yaparken, ithalat aylık bazda 1.8 milyar dolar, yıllık bazda da 18.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2020’nin ocak ayında Çin’e yapılan ihracat yüzde 1.9 artış göstererek 216 milyon dolar, Çin’den yapılan ithalat yüzde 25.5 artışla 1.886 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu durumda 2019’un ocak ayı ve 2020’nin ocak ayı ihracat/ithalat verileri korona virüsünden dolayı bir etkilenme yaşanmadığını gösteriyor.
Ancak şubat ayı ortalarından sonra Çin’de karantinaların çoğalması, birçok fabrikanın virüsün bulaşma riski nedeniyle tatil edilmesi özellikle ithalat ayağında ciddi sorunlar yaratabilir. Toplam ithalatta Rusya’dan sonra yüzde 9.8 ile ikinci sırada olan Çin, ağırlıklı ara malı ve hammadde ithalatımızın olması nedeniyle üretimimizi etkileyebilecek bir yapıya sahip. İşte asıl risk burada. Çin fabrikaları üretemediği takdirde Çin menşeli hammadde/yarı mamul kullanan fabrikalar malzeme temin edememe riskiyle karşılaşabilirler. Ya da daha pahalı olan alternatiflere yönelebilirler. Eğer daha pahalı alternatifler arasında yerli malı varsa, o zaman iç piyasa üretimi artabilir. Bunun yanında istihdamda artış da olabilir. Ancak artan maliyetler nedeniyle enflasyon da artabilir.
Bütün bunların yanında ürün üretimi yapamayan Çin, alternatif ülke mallarına yönelebilir. Çin’in dünyanın en büyük tüketim ekonomilerinden biri olduğu da unutulmamalı. Bu durumda Çin’e ihracatta sıçrama yaşanabilir. Mevcut ekonomik koşullar Çin ile oluşan dış ticaret açığımızı kapatıcı etki yapabilir.
Bütün bu verileri değerlendirdiğimizde, Çin’de üretimin aksaması Türkiye’den Çin’e ihracatı artırabilir. Ancak daha yüksek maliyetler nedeniyle de maliyet enflasyonu yaşayabiliriz.
Son sözümüz; Çin sadece ucuz mal satan yer değil, aynı zamanda lüks tüketim yapan büyük bir pazar.
06 Mart 2020 Cuma