Salih Keskin
www.inovasyonuzmani.com
Gelecek planlarımızı dondurduk; çünkü dünkü “gelecek” ile salgın sonrası “gelecek” arasında uçurumlar var.
“Dün” de hiç kolay değildi keza: Ekonomi uçmuyordu ve işlerin açılması ümidi içersindeydik. Turizmcilerse bu sene atak yapmaya hazırlanıyordu…
İhracatta ivme mart ayına kadar yükselme eğilimine girmişti ki, bilinen salgın başımıza, daha doğrusu dünyanın başına çöktü.
Salgının ilk üç ay içindeki maliyetinin yüz milyarlarca ABD doları olduğu tahmin ediliyor. Ülkeler harıl harıl karşılığı olmayan para basarken, bu eylemin ekonomiye vereceği zararlar konusuna ise hiç kimse değinmiyor.
BİR ÜLKEYE BAĞIMLI OLMAK
Dünyanın üretici gücü, atölyesi olan Çin’in üretim ve imaj kaybının dünyaya olan maliyeti ise henüz tam hesaplanabilmiş değil. Keza, Çin'in üretimdeki yeri çabucak doldurulamayacak kadar büyük. Bundan dünyanın aldığı en önemli ders ise bir ülkeye bu kadar bağımlı olmanın “çıkmaz sokağa girmek”le aynı şey olduğu. Tabii ihracatımızın büyük kısmını yaptığımız Avrupa resesyona girerse bu günleri arayacak olmamız riski de işin cabası. Dolayısıyla bizim gibi “gelişmekte olan ülkeler”in bu durumdan daha fazla etkileneceği aşikâr. Birkaç ay daha böyle giderse büyük finansal baskı altında kalmamız içten bile değil.
Hisse senedi piyasalarında Asya’dan ABD’ye kadar yüzde 10’a varan değer kayıplarının yaşanması, tarihte sık rastlanılan olaylardan değil. Bu açıdan bakınca ülkelerin süreçten tek başına çıkabilmeleri de çok mümkün gözükmüyor. Ülkeler arası daha koordineli işbirliklerine ihtiyaç var.
Anlayacağınız, bu kriz sert vurdu, vuruyor, belli ki daha da vuracak. Böylesine hiç mi hiç hazırlıklı değildik, dünya da değildi. “Dev” dediğimiz ülkeler bile havlu attılar desek yeridir.
KÂRLI İŞLER YAPIYORSANIZ
Türkiye’nin toparlanma yılı gözüyle bakılan 2020’nin bu şekilde türbülansa girmesinin ülke ekonomisine etkilerini uzun süre bertaraf edemeyeceğiz, o belli. Yaşananların en çok da turizm sektöründe açacağı yara büyük olacağa benziyor: 2019’da 30 milyar ABD doları gelir elde ettiğimiz ve milyonlarca insanı besleyen sektör, daha mayıs ayı gelmeden yüzde 40’a yakın hasar aldı.
Krizi kısa sürede aşabilmenin yolu, finansal olarak güçlü olmaktan geçiyor. “Güç” demek, kârlı işler yapıyor olmak demek. Kilogram başına ihracat kârı, ileri ülkelerin sekizde biri ise daha fazla bir şey söylemeye gerek kalmıyor.
Küçük esnaf açısından durum daha da zor… Ancak kendini çevirecek güce sahip küçük esnafımıza toparlanacağı kadar can suyu desteği verilmezse bu esnafın büyük kısmı sürece dayanamaz, toplumsal dramlar yaşanır.
Yani, geleceğimizi, gelecek düşüncelerimizi dondurduk; beklentilerimizi, hedeflerimizi rafa kaldırdık ve günü kurtarma derdindeyiz.
Diyorlar ki: “Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmasını beklemeyin!”
BU SÜREÇTE NELER DEĞİŞTİ?
* Yaşam şeklimiz: Değişim, evde kalmamızla başladı. Evde yaşamayı avantaja çevirecek yöntemler üzerine kafa yormamız ve bu durumu değere dönüştürmemiz şart.
* İş yapma biçimleri: “İş dünyası bundan sonra kendini bu düzene göre dizayn etsin, yoksa kalıcı olmaları mümkün değil” diyorlar. İş dünyasının mabetleri olan koca koca plazalar, kâğıttan evler gibi yerle bir olacağa benziyor.
* İlişki ve iletişim yöntemleri: İlişkilerinizi alışık olmadığınız yöntemlerle kurmaya ve sürdürmeye hazırlıklı olun. “Z nesli”nin ilişki kurma yöntemlerini, önceki nesiller de uygulamak zorunda bırakılıyor.
* Yatırım faktörleri: Sanal dünyanın ezici üstünlüğü bilindik tüm yatırım elemanlarını alabora edecek, devreye farklı yatırım argümanlarını sokacak; buna hazırlıklı olun.
* Girişimcilik paradigması: Artık alışılagelmiş işlere girmeyi, bilindik konulardan para kazanmayı aklınıza dahi getirmeyin; çünkü bu şekilde tutunma ihtimali neredeyse sıfır. Bu durumda yeni nesil işlere yönelin, ama orada da sorun şu: Yetkinliğiniz, azımsanmayacak miktarda sermayeniz ve disiplinler arası bilgi süreçlerini yönetme becerileriniz yoksa yine başarılı olma ihtimaliniz çok düşük. (Yani, hiç tavsiye etmem.)
* Rekabet unsurları: Hem yerelde hem de ülkeler arası rekabet yöntemlerinde önemli farklılıklar oluşmaya başladı. Rekabette güç, artık ne sermaye ne de marka değeriyle ilintili; örtük bilgiyi üretme yeteneği, yeni dünyaya entegre alt yapı ve insan kapasitesi niteliğinin yeni şartlara uyumluluğunda saklı.
01 Mayıs 2020 Cuma