Binek otomobil, otomotiv sektöründe en önde gelen araç grubu olarak belirtilebilir. Kullanım alanı itibarıyla da doğal olarak en fazla alınıp, satılan binek otomobil grubudur. Bir firmanın otomotiv sektöründeki ağırlığı da binek otomobil grubunun büyüklüğü ölçüsünde değerlendirilebilir.
Vergi konusu gündeme geldiğinde de en önce binek otomobil grubu dikkate alınarak, KDV, ÖTV ve MTV tartışmaları yapılır. Diğer gruplar bir anlamda binek otomobil grubu için yapılan belirleme çerçevesinde konumlandırılır. Binek otomobilde vergi uygulaması bakımından en önemli konu, konusu araç kiralama veya araç ticareti olmayan işletmeler bakımından bu araçların alımında ödenen KDV’nin indirim konusu yapılamamasıdır. Katma Değer Vergisi Yasası’nın 30/b maddesi ile binek otomobillerinin KDV indirimine yukarıda belirtilen işletmeler hariç izin verilmemiştir. Bu nedenle işletmeye alınan binek otomobillerin KDV ve ÖTV ödemeleri gider olarak yazılabilmektedir. Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar işletmeye alınan binek otomobillerin giderlerinin ancak yarısının indirimine izin verilmekteydi.
YENİ TASARI NE GETİRİYOR?
Halen TBMM gündeminde bulunan bir kanun tasarısı ile hükümet binek otomobiller için uygulanan ÖTV oranlarını fiyat grupları ve aracın kullanım durumu ve kapasitesine göre de değiştirebilme yetkisi almaktadır. İlk anda otomobil alımında ÖTV oransal olarak alınan bir vergidir, dolayısıyla pahalı otomobil zaten daha fazla ÖTV öder, buna ne gerek vardı diye düşünülebilir. Ancak belli ki hükümet özellikle lüks segment sayılan ve daha ziyade de ithal yoluyla ülkeye getirilen araçları dikkate alarak ithalata caydırıcı etki yaratabilme potansiyeli bakımından böyle bir yetkiye ihtiyaç duymuş görünüyor. Zira mevcut uygulamada silindir hacmine göre vergileme yapılmaktadır. Silindir hacmi 1600 CC’ye kadar olan ve daha ziyade yerli üretimi de bulunan araçlar bakımından yüzde 45 olan oran, 1601-2000 CC arası silindir hacmi olanlar için oran ikiye katlanarak yüzde 90 olarak uygulanmaktadır. Bu uygulama nedeniyle özellikle lüks araç grubu sayılan ve Türkiye’de üretimi bulunmayan otomobil firmaları mevcut vergi sistemini dikkate alarak 1600 CC’yi geçmeyen ama daha fazla çekiş gücü üreten veya beygir gücü yüksek araçlar üretmeye başladılar. Bir anlamda mevcut uygulama binek otomobil üreten firmaların teknoloji geliştirici çalışmalarında da itici güç oldu diyebiliriz.
Tasarıda yer alan düzenleme ile lüks sayılan bu segmentteki araçların spor olma durumları da dikkate alınmak suretiyle yeni vergi oranı belirlenme yetkisi alınmaktadır. Maliye Bakanı Naci Ağbal yaptığı açıklamada, piyasada oluşan spekülasyonu önleme anlamında araç fiyatlarında önemli ölçüde değişikliğe neden olacak bir düzenleme düşünmediklerini belirtti. Bu açıklama, düzenlemenin yasalaşmasından hemen sonra önemli bir farklılaştırma yapılmayacağı anlamına geliyor. Yasada böyle bir yetki alınması sonrasında bu yetki az veya çok ve bir zaman dilimi içerisinde kullanılacaktır. Bunun Türkiye ekonomisinin gidişatında gerektiğinde ithali önleme anlamında bir araç olarak elde bulundurulmasının yararlı olacağının değerlendirildiği ortadadır. Belki de bu düzenleme sonrasında Türkiye’ye otomobil gönderen firmalar fiyatlarında da bir nebze yeni ayarlamalara giderek ilk etapta oluşacak vergi artışını hissettirmemeye çalışabilirler. Araç donanımlarında bazı unsurların çıkarılması gibi bir yola gitmeyi tercih etmeleri ise doğal olarak ne bu düzenlemenin yapılmasının ne de vatandaşlarımızın arzu ettiği bir sonuç değildir.
Yasanın çıkması ile Bakanlar Kurulu yetki kullanıp bir düzenleme yapmadığı sürece vergilemede bir değişiklik söz konusu olmayacaktır. Bakanlar Kurulu’na böyle bir yetkinin alınması ise ekonomik konjonktürün bir gereği olarak değerlendirilmiştir. Hükümet de bu yetkiyi kullanırken elbette uygulamada oluşabilecek karmaşa da dahil, bizim burada belirttiğimiz unsurlar yanında daha birçok etkeni dikkate alarak en isabetli kararı verecektir. Hep birlikte bekleyip göreceğiz.
07 Kasım 2016 Pazartesi