tatil-sepeti
İşin geleceği lise ile başlarsa!

HABER: Zeynep DERELİ Dijital çağ ile hızla değişen ve aslında artık gelmiş olan geleceğin dünyası, yaşam boyu öğrenmeyi bir mecburiyet haline getiriyor. Dünyadaki mevcut eğitim sistemlerini en hızlı ve verimli şekilde yeniden yapılandırmanın yolu liseler olacak. Çok uluslu firmaların başında olan her beş CEO’dan dördü, yaratıcılık ve problem çözmedeki yetenek boşluklarının işe alınmayı zorlaştırdığını ve mevcut işlerin neredeyse yarısının önümüzdeki 20 yıl içinde otomasyonla kaybolacağını söylüyor. Örgün eğitim sonrasında mezunlarda ciddi teknik beceri eksikleri olmasına rağmen empati, sosyal zeka, yaratıcılık, iletişim ve yargılama gibi teknik olmayan, insani becerilerinde asıl derin eksiklikler var. Ayrıca mevcut örgün eğitim sistemimizde değişiklik yapılmazsa 2020’den itibaren iş dünyasının aradığı yetkinliklere sahip mezun sayısında çok büyük bir açık olacak. İşgücünde beklenen bu açığı kapatmanın yolu ne yazık ki kısa dönemli beceri kazandırma kamplarından geçmiyor. Eğitim modelimizde hızla reforma gidilmesi gerekiyor. Farklı düşünmeye başlamalıyız. Dördüncü sanayi devrimi ile zihinsel olarak rutin veya öngörülebilir herhangi bir şey, ne kadar yoğun olursa olsun, bir tür teknoloji tarafından gerçekleştirilebilir hale gelecek. Dolayısı ile çalışan insanların hangi konularda çalışması gerekeceğini ve onları bu işlere nasıl hazırladığımızı düşünmeliyiz. MESLEK KİMLİĞİNİN SONU Küçük çocuklara ‘büyüyünce ne olmak istiyorsun?’ diye soruyoruz. Lise son sınıf öğrencilerinden yükseköğrenimi keşfetmeden veya deneyimlemeden önce üniversite sınavına girerken ana dallarını seçmelerini istiyoruz. Bu sorgulama yöntemi ve üniversiteye yerleştirme döngüsü, bireylerden mevcut mesleklere dayalı bir gelecek seçmesini ve bu statik vizyonu takip etmesini istiyor. Halbuki yapılan araştırmalara göre bugünün gençleri, tek bir nesilde beş farklı sektörde 17’den fazla işe sahip olacaklar. Ve en önemlisi de bu işlerin çoğunun henüz olmaması. Tek bir kariyer planlamasının yerini kişisel baskın yetkinlikler ve değişime açıklık alacak. YENİ İŞ ZİHNİYETİ: ÇEVİKLİK İşin geleceği kişi başına 15 ya da daha fazla işi içeriyorsa, kendimizi nasıl tanımladığımızı yeniden düşünmeliyiz. Bu, bizleri halen çok önemsediğimiz dış onaylama (derece, iş unvanı, şirkete bağlılık) ile verilen kimliklerimizden uzaklaştıracak. Ana merkezinde tutku, beceri ve bilginin uygulanmasının olacağı içsel doğrulamadan oluşturacağımız kimliklere evrilecek. Hepsinin temelinde insani yetkinlikler olacak. Bu yeni zihniyet, kişinin öğrenme, uyarlama ve değer yaratma konusundaki kabiliyetlerini gerektirecek. Bu, bilgi birikimlerini depolamaktan, disiplinlerarası bir insan-teknoloji işbirliği anlayışıyla ortaya çıkan bilgi akışında çalışmaya doğru bir kaymayı doğuracak. Bunu bir orkestra yönetmeyi öğrenmekle, tek bir enstrümanda ustalaşmayı öğrenmek arasındaki fark olarak da tanımlayabiliriz. Öğrenmek ve yaşama adapte olmak için çeviklik gerekecek. Dijital eksiklerimizi kapattığımızda, motivasyonel eksiklerimize odaklanmamız gerekecek. Motivasyon, bireyin amacını ve tutkusunu anlaması ile başlar. Tüm bu insani yetkinlikleri liseden gençlerimize vermemiz ve gelecek planlarını doğru yapmaları için yönlendirmemiz gerekiyor. Şimdi tam zamanı.

19 Temmuz 2019 Cuma

Yapay mini beyin sinirsel aktiviteyi başardı

HABER: AYŞE BAŞAK Hayatımızın, tüm deneyimlerimizin merkezinde beynimiz var. Yaşamsal aktivitemiz beynimiz üzerinden gerçekleşiyor. Beynimizin işleyişine ve gelişimine dair bilgimiz ise yürütülen araştırmaların, yapılan buluşların yoğunluğuna rağmen hâlâ sınırlı düzeyde sayılıyor. Yaşayan bir beyin üzerinde araştırma olanakları kısıtlı. Canlı insan beyni üzerinde deney yapılamıyor. Hayvanlar üzerinde yapılan bu türden araştırmaların ise insan beyni üzerinde daima karşılığı olmuyor. Sonuçlar örtüşmeyince, yapılan deneyler, verilen onca emek boşa çıkabiliyor. Son yıllarda gelişen üç boyutlu baskı teknolojisi, beyin üzerine yapılan araştırmalar için bir umut vaat ediyor. Japonya’da üç boyutlu yazıcıdan çıkarılan mini bir yapay beyin, sinirsel aktivite gerçekleştirmeyi başardı. Baskı yoluyla geliştirilen bu türden dokulara ‘organoid’ adı veriliyor. Beyin dokusuna oldukça benzeyen bir görünüme sahip bu ‘organoid’ mini beyin, beynin işleyişi ile ilgili yepyeni veriler sağlayabilir. Yapay organ, doku çalışmaları dünyada hızla gelişiyor. Bu dokular artık basılabilir hale geldi ama önemli olan vücut ile uyumlu çalışabilir hale gelmeleri. Doğal dokuları taklit edebilmeleri ve işlev gösterebilmeleri… Yapay beyni geliştiren Japon araştırma ekibinden Kyoto Üniversitesi mezunu, Salk Enstitüsü çalışanı Hideya Sakaguchi, geliştirdikleri ‘organoid’ beynin doğal olarak sinirsel aktivite gerçekleştirebildiğini açıkladı. Peki bu ne anlama geliyor? Beyindeki nöronlar, birbirleriyle ve bedenin diğer dokularıyla iletişimi elektriksel tetiklemelerle kuruyor. Japon bilim insanlarının geliştirdiği yapay beyin dokusu, beynin en temel fonksiyonu olan bu aktiviteyi gerçekleştirebiliyor. Yani sadece dokunun basılabilmiş olmasının ötesine geçip işlevinden söz edebiliyoruz. Bu noktada bilim kurgu filmlerinde karşılaştığımız bir soru geliyor akıllara? Yapay doku, bilinçlenebilir mi? Düşünmeye başlayabilir mi? Araştırmacı Hideya Sakaguchi bunun bir bedene bağlanmadan, durduğu yerde mümkün olmadığını söylüyor. Yani ‘organoid’ bir hayvan bedenine nakledilebilir hale gelirse orada bilinç geliştirebilir. Bu noktada ise araştırmacıların karşısına etik sorunlar çıkabilir. Sakaguchi, aktif olarak çalışan nöronlar görmenin kendisini çok heyecanlandırdığını söylüyor ve daha da önemlisi önce bireysel aktivite gösteren nöronların kendi aralarında ağlar oluşturarak senkronize aktivite gösterdiğini belirtiyor. Bu senkronize aktivite araştırmanın en heyecan verici tarafı. Yapay beynin hücre aktivitesini ölçmek için yeni teknikler kullanan Sakaguchi ve ekibi, bir araya gelen nöronların tıpkı doğal işleyişte olduğu gibi birbirine bağlandıklarını tespit etti. İnsan yürüyüşünü analiz eden yapay zeka Geliştirilen yeni yapay zeka, insanların yürüyüşünü analiz ederek o anki duygularını anlayabiliyor. Chapel Hill ve Maryland Üniversiteleri araştırmacıları, yürüyüş şekillerinden duygularını okuyabilen bir yapay zeka icat etti. Makina, öğrenme metodu adı verilen bir yöntemle geliştirilen yapay zeka, insanların sadece yürüyüşlerine bakarak o an içinde bulundukları ruh halini anlayabiliyor. ‘Al’ adını da verdikleri yapay zeka, yürüyen insanların hangi duyguda olduğunu gerçek zamanlı olarak belirleyebildi. Makina öğrenme metodu geliştirilirken üniversite kampüsünde 24 denek tarafından hazırlanan 1384 yürüme videosunun yer aldığı Emotion Walk or EWalk verilerinden faydalanıldı. Videolarda farklı ruh hallerinde yürüyen denekler, yapay zeka tarafından analiz edildi. Sistem, duyguları saptamak için kişinin duruşunu, adımların sıklığını, mesafesini, temposunu, ellerin, ayakların, boynun, başın duruşunu inceledi. Bunlara bakan sistem, kişinin başının nasıl durduğuna, boynuyla olan açısına bakarak yürüyen kişinin mutlu mu üzgün mü olduğunu saptayabildi. Araştırmacılar, deneylerde yüzde 80.07 başarı sağladıklarını duyurdu.Peki insanların yürüyüşlerine göre yapay zeka ile duygu saptaması ne işe yarayacak? Araştırmacılar bunun pek çok alanda kullanılabileceğini düşünüyor. Güvenlik bunların başında geliyor. Ayrıca AVM’de hatta mahkemelerde kullanılabileceğini öngörüyorlar.

19 Temmuz 2019 Cuma

İngiltere’de ev sahipleri güneşten para kazanaca

HABER: AYŞE BAŞAK Yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi, küresel ısınmanın kazandığı ivmeyle giderek daha iyi anlaşılıyor. Çünkü dünyanın kaderi, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi ile değişebilir. Hal böyle olunca devletlerin yeni politikalar geliştirmeleri ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik teşvikler sunması, dünyanın geleceği için büyük önem taşıyor. MALİYETLER DÜŞTÜ Yenilenebilir enerji üretiminde ve bireylerin ürettiği enerjinin pazarlanmasında sağlanacak kolaylıklar, bu teşviklerin başında geliyor. Enerji maliyeti azalırken, ürettiğinin fazlasını satabilmek, para kazanabilmek, bireylerin enerji meselesine bakışını değiştirebilir. Özellikle son yıllarda düşen teknolojik maliyetler ile yenilenebilir enerjinin önündeki engeller tek tek ortadan kalkıyor. Artık bir güneş paneli kurmak, ev tipi bir rüzgar türbinine sahip olmak eskisi kadar pahalı değil ve bunlar sıradan insanlar için ulaşılabilir hale geldi. 1 OCAK’TA BAŞLIYOR İngiltere’de yapılan yeni hukuki düzenlemelerle büyük enerji şirketleri müşterilerinden yenilenebilir enerji almak zorunda olacak. Uygulama, 1 Ocak 2020’den itibaren başlayacak. Evlerinde güneş panelleriyle ihtiyaçlarının üzerinde elektrik üretenler, depoladıkları fazla enerjiyi şirketlere satabilecekler. Yeni düzenleme, evlerinde güneş panellerinden istifade ederek kendi enerjisini üretenler için depolama sistemlerine teşvik verilmesini de kapsıyor. Yeni yasalar sayesinde ev sahipleri ürettikleri enerjinin fazlasından para kazanabilecekler. ELEKTRİK ÜRETİMİNİN DÖRTTE BİRİ GÜNEŞTEN İngiltere, ilk kez 2017’de elektrik üretiminin yaklaşık dörtte birini güneş enerjisinden karşılayarak kendi koşulları içinde bir rekora imza attı. Ülkede yeni yasalar ile de güneş enerjisine sahip evlerin temiz enerjili bir elektrik şebekesinin gelişimine katkı sağlaması hedefleniyor.

09 Temmuz 2019 Salı

‘Ekonomik bağımsızlık için teknolojik bağımsızlık’

‘Ekonomik bağımsızlık için teknolojik bağımsızlık’ İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) ev sahipliğinde düzenlenen 5G Zirvesi’nde; 5G, büyük veri, yapay zeka ve nesnelerin interneti gibi geleceğin teknolojileri tartışıldı. İstanbul Ticaret Odası’nın da destek verdiği 13-14 Haziran 2019’daki zirveye, 13 ülkeden 76 uzman katıldı. Zirvenin açılışında konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, gelecek 10 yılda iletişimin yüzde 10’u insandan insana olacağı için kamu, özel sektör ve akademinin beraber çalışması gerektiğini vurguladı. 5G VADİSİ Bunun için ‘5G Vadisi Açık Test Sahası’ kurduklarını belirten Sayan, “Nitelikli personel yetiştirilmesi, kümelenme çalışmaları, ulusal ve uluslararası etkinliklerin ülkemizde yapılması, standartların oluşturulması vb. çalışmaları destekliyoruz. Ülkemizde daha çok üniversite, araştırma merkezi, şirketler ve startup’ların 5G testlerini yapabilmelerine katkı sağlamak için altyapıyı genişletmeyi hedefliyoruz. Teknolojik bağımsızlık olmadan ekonomik bağımsızlık da elde edilemez” dedi. Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu ise zirve ile 5G ekonomisinin gelişmesine katkı sağlamayı hedeflediklerini belirtti. İTO da destek verdi 5G Zirvesi, IEEE Communication Society, Gazi Üniversitesi, İTÜ, Lüksemburg Üniversitesi, Kolombiya Üniversitesi, Nişantaşı Üniversitesi, Cezayir Hassan II Kazablanka Üniversitesi işbirliği ile İTÜ ev sahipliğinde düzenlendi. Zirveye İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (ICVB) da destek verdi. Zirveye kimler katıldı? IEEE 5G Summit İstanbul etkinliğinde; Dünya IPv6Forum Başkanı Prof. Dr. Latif Ladid, 6G’nin fikir babası Arı Pouttu, en iyi uygulamacılardan Dr. Chih-Lin I, 5G şirketlerinin üst düzey araştırma ve ürün geliştirme yöneticileri, IEEE Dünya 5G organizasyonlarının yöneticileri olmak üzere çok sayıda öncü bilim insanı, yönetici ve araştırmacı sunum yaptı. Sunumlarda; küresel ekosistemde geçerli kullanıcı senaryoları, yaygınlaştırılmada karşılaşılan problemler ve çözüm önerileri, farklı alanlarda geliştirilen en iyi uygulama örnekleri, uluslararası projeler ile olası işbirlikleri tartışıldı.

09 Temmuz 2019 Salı

Tedariki imkansız teknolojiye yerli çözüm

* TÜRKSAT 6A uydusunun yörünge itki sistemlerine yerli yazılım geliştiren firma, TUSAŞ’ın da yüksek maliyetli ithal lisansa harcama yapmamasını sağladı. HABER: SOYHAN ALPASLAN TÜRKSAT 6A uydusunun itki sistemlerine yerli yazılım ‘Gauss’ ile imza atan Rotorbit, böylece ithal Airbus’ın bir yazılımının yerini aldı. Ayrıca yüzde 80’e varan düşük maliyet ve sürdürülebilir teknolojik kabiliyet avantajı da sağladı. Rotorbit, yüksek maliyetli, tedariki imkansız ve ülkelerin paylaşmadıkları teknolojilere sıfırdan kodlama ve yazılım yapabiliyor. 2014’de iki genç girişimcinin Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi’nde temellerini attığı Rotorbit Mühendislik Yazılım Danışmanlık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, büyük firmaların karmaşık sorunlarına yerli ve milli teknolojilerle çözüm ortaklığı sunuyor. İstanbul Ticaret’in sorularını, Rotorbit’in kurucu ortağı Havacılık ve Uzay Mühendisi Dr. Gürbüz Taha Özdemir cevapladı. ABD’DE DOKTORA Rotorbit hangi hedef için kuruldu? Savunma ve havacılık sanayinde temel ve kritik yazılım teknolojilerini yerli ve milli imkanlarla geliştirebilmek hedefiyle çıktık yola. Ortağım Burak Korkut ile yüksek lisans ve doktora eğitimimizi yaptığımız ABD’de, Penn State Üniversitesi’nde tanıştık. İkimiz de Ortadoğu (ODTÜ) Havacılık ve Uzay Mühendisliği’nden mezunuz. 2015 yılında TÜBİTAK 1512 Aşamalı Girişimcilik Destek Programı’na, ardından Teknopark İstanbul Kuluçka Merkezi Fikir Küpü’ne kabul edildik. Ben GIST Boot Camp programına seçilerek, hızlandırılmış girişimcilik, iş modeli kanvası ve sunum teknikleri eğitimi aldım. EN AZ ANALİZLE EN ÇOK VERİ Çalışmalarınızı anlatır mısınız? Çalışmalarımızın temelini hesaplamalı mühendislik simülasyonları oluşturuyor. Bu tarz simülasyonlar özellikle savunma ve havacılık sektöründe yeni sistem, platform, ürün vb. geliştirilmesi sırasında kritik önem taşıyor. Fizik kanunlarını temel alarak bilgisayar ortamında ihtiyaca özel yazılımlar geliştiriyoruz. Milyarlarca değişkenli analizlerin gerçekleştirilmesi, çok sayıda deneme ve analiz süresi gerektiriyor. Bilgisayar teknolojisi ve yapay öğrenme alanındaki gelişmeleri bu problemlere çözüm bulmak için kullanıyoruz. Bu birleşik yaklaşım sayesinde gerçekleştirdiğimiz analizler ve veri setlerinde yüksek doğruluklu modeller çıkarıyoruz. Bu modeller, helikopter, uçak, uydu, roket gibi son derece karmaşık sistemlerin tasarımı için kritik katkı sağlıyor. Haftalarca sürecek analizler, dakikalar seviyesine iniyor. FARKLI DİSİPLİNLERE YAZILIM Neler üretiyorsunuz? Özetle mühendislik uygulamaları için yazılım ve bu yazılımların kullanımı ile faydalı mühendislik verileri üretiyoruz. Örneğin TÜRKSAT 6A uydusunun yörünge itki sistemleri için yerli ve milli yazılım sistemi Gauss’u geliştirdik. İsviçreli Sensefly isimli drone firmasına pervane tasarımları için veri ürettik. Benzer şekilde uçaklar, döner kanat sistemleri, rüzgar türbinleri, uydu sistemlerindeki itki sistemleri üzerine çalışıyoruz. Optimizasyon, belirsizlik, hassasiyet ölçümü gibi karar süreçlerine sayısal çözümler sunuyoruz. LİSANS MALİYETİ AZALIYOR Lisanslı ürün kullanmadan mühendislik araçları geliştiriyoruz. Sıfırdan yazılım ve kodlama yapıyoruz. Bunun iki temel faydası var. Birincisi kısa vadeli, lisans maliyetlerinin büyük ölçüde azalması. İkincisi uzun vadeli kritik teknolojilerin özgün ve sürdürülebilir şekilde geliştirilebilmesi. YÜZDE 70-80 DAHA UYGUN Sistemlerinizin maliyet avantajı nedir? Kısa vadede yaklaşık yüzde 70-80 oranında daha uygun maliyetler sağlıyoruz. Yurtdışından yüksek bedellerle lisans almak zorunda değiliz. İŞ DÜNYASINA ÖZEL ÇÖZÜM Hangi sektörler kullanabilir? Çözümlerimiz birçok farklı sektörde uygulanabilir, kullanılabilir. Sanayi, otomotiv, enerji, finansta hesaplamalı mühendislik ile sayısal bilgi edinmek, iyileştirmek ve kontrol etmek isterseniz bunu bilimsel makina öğrenmesi ile yapıyoruz. Mesela enerjide rüzgar türbinlerinde elde edilen enerjinin çok daha yüksek doğrulukta tahmin edilmesinde uygulanabilecek yöntemler üzerinde çalışıyoruz. Günümüzde bilgi güç anlamına geliyor. TASARIM İYİLEŞTİRİYORUZ İş dünyasına; tasarım iyileştirme, sorunlarına çözüm bulma, deneyleri ve analizlerini daha verimli şekilde ve maliyet etkin yöntemlerle yapabilme hizmeti veriyoruz. Hesaplamalı mühendislik tarafında ihtiyaç duydukları analizleri yapıyoruz. Yüksek maliyetli ya da tedariki mümkün olmayan, paylaşılmayan teknolojiler alanında çözümler geliştiriyoruz. Bu konularla ilgilenen herkesle fikir alışverişi yapmak istiyoruz. HİPERSONİK ANALİZLER Paylaşılmayan teknolojilerin önemi ne? Paylaşılmayan teknolojiler, o ülkeyi rekabet ettiği diğer ülkelerden ayırarak, yarışta öne geçiren teknolojilerdir. Doğal olarak, milli ve rekabetçi bir bilince sahip hiçbir ülke bu tarz teknolojileri paylaşmaz. Bununla beraber bu durum kesinlikle teknolojik yarışta pes ettirmeyi gerektirmez. Doğru insan kaynağı, gerçekçi planlama, azim ve inatla yapılan çalışmalar, günümüz dünyasındaki bilgi paylaşımı ve geçişkenliği göz önüne alındığında rekabet etmemizi sağlayacak çalışmaları ortaya çıkarır. Rotorbit ekibi olarak bu yaklaşımla, bahsi geçen teknolojileri matematiksel modelleme ile geliştirip müşterilerimize sunabiliyoruz. Bu kritik teknolojilere örnek olarak, çok yüksek hız ve enerjideki akışkanlarda süpersonik-hipersonik analizleri, çok-fazlı ve çok-ölçekli problemleri verebiliriz.AİRBUS’A RAKİP OLDU Gürbüz Taha Özdemir, “TÜRKSAT 6A uydusunun üzerinde yörünge ayarları için kullanılan itki sistemlerinde Airbus’ın yazılımı yerine Rotorbit’in ürettiği yerli ve milli yazılım ‘Gauss’ kullanılıyor. Gelecekte artacak uydu projeleri düşünüldüğünde, yerli bir kabiliyetin tekrarlanabilirşekilde kullanımıözelindeülkemize teknolojik katkı sağladık” dedi. TUSAŞ, LİSANS HARCAMASINDAN KURTULDU TUSAŞ’a mühendislik araçları için optimizasyon ve vekil model altyapısı hazırladıklarını belirten Dr. Gürbüz Taha Özdemir, “Açık kaynak ve TUSAŞ içi geliştirilen yazılımların entegre edilmesiyle TUSAŞ’ın sürdürülebilir mühendislik çalışmalarına ve düşük lisans maliyeti politikasına katkıda bulunduk” dedi.

09 Temmuz 2019 Salı