tatil-sepeti
Kadın girişimciler yeni başarı hikayeleri için 2. etapta

HABER: MÜGE BİBER Türkiye’nin markalaşma çalışmalarına yeni bir ivme kazandıracak Yükselen Markalar Projesi’nin, 416 katılımcı ile tamamlanan ilk etabının ardından 2. etabına start verildi. İstanbul Ticaret Odası liderliğinde, TOBB İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu ve Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi ortaklığında yürütülen projede 89 kadın girişimci, markalaşma eğitimi almaya başladı. Webinar, 12 Şubat’a kadar devam edecek. 89 KADIN GİRİŞİMCİ Programın açılışı, İTO Yönetim Kurulu Üyesi Levent Taş ile İTO Meclis Üyesi ve İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Hatice Kal’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Levent Taş, katılımcılara projeden duyduğu heyecanı dile getirerek, “Bu projeye moda-giyim, ayakkabı/çanta, gıda, kozmetik, takı, ev tekstili ve aksesuarları sektörlerinde faaliyet gösteren 416 marka ile başladık. Alanında uzman kişiler ve kurul üyelerimiz tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, ikinci etabı 89 katılımcı ile yürütüyoruz” dedi. ÜRETİM SEFERBERLİĞİ Taş, Türkiye’de çalışanların yüzde 62’sinin hizmet, yüzde 25’inin imalat, yüzde 2’sinin diğer sanayi, yüzde 10’unun inşaat ve yüzde 1’inin tarım sektörlerinde istihdam edildiğini hatırlatarak, şöyle konuştu: “Çalışanların yüzde 30’u kadın, yüzde 70’i erkek. Her ne kadar cinsiyet eşitliği karnemiz istenilen düzeyde olmasa da, ülke olarak zengin olmak istiyorsak, ticari hayatta hep beraber olup, üretim seferberliği yapmak zorundayız.” KÜRESEL REKABETİN PARÇASI İstanbul Ticaret Odası’nın ticari hayatın vazgeçilmezi kadın girişimcilerin sayısını artırmak için çeşitli çalışmalar yürüttüğünü anlatan Taş, “Kadın girişimcilerin küresel rekabetin bir parçası olması gerekir. Kadınların uluslararası bir marka haline gelerek, katma değerli ürünler ile ihracatçı olmasına destek olmak istiyoruz. Hayalimiz; yeni ve farklı tasarımlarla, kaliteli, dünya çapında marka olmuş başarılı girişimci hikayeleri yazmak” şeklinde konuştu. Hatice Kal ise ilk etapta 416 kadın girişimci ile sağladıkları başarıyı dile getirerek, “Birçok kadın girişimcimizi ekonomik hayata dahil etmenin mutluluğu içerisindeyiz. İkinci etapta daha az kişiyle düşünüyorduk fakat gelen talepler doğrultusunda sayımızı 89’a çıkardık. Eğitimde bize destek veren bütün eğitmenlerimize teşekkür ediyoruz” dedi. KARANLIKTA YÜRÜMÜYORSUNUZ TOBB İstanbul Kadın Girişimciler İcra Kurulu Üyesi Sultan Tepe Tapar ise iş hayatındaki kadın sayısının artmasının gerekliliğinden bahsederek, “İTO gibi sivil toplum kuruluşlarının kadın girişimcilerin yanında olması çok önemli. Bu sayede sizler hiçbir zaman karanlık bir zeminde yürümüyorsunuz, onların ışığında yürüyorsunuz” dedi. KURUMSAL OLMAYA ÖNEM VERİN İletişim ve pazarlama uzmanı Neslihan Sağdıkoğlu, katılımcılara kendi tecrübelerini aktararak, “Çalışmayı sevin. Başarmak için çok çalışmak gerekir” dedi. Kurumsallaşmanın özellikle aile şirketlerinde oldukça önemli olduğunu vurgulayan Neslihan Sağdıkoğlu, “Sonuçta aile de bir ortaklık. Her şeyin başında şirketin iskeletini ve vizyonunu koymak ve sözleşme yapabilmek lazım. Şirket içi sözleşmeleri yapabildiğinizde önünüzü çok daha iyi görürsünüz” şeklinde konuştu. EKSİKLERİ DUYMAKTAN MUTLU OLUN Reklamcı Burcu Kayımtu, markaların müşteri ile iletişim halinde ve şeffaf olması gerektiğini belirterek, “Geri bildirimleri dikkate alarak eksikleri duymaktan mutlu olun” tavsiyesinde bulundu. Markalaşma yolunda en önemli kriterlerden birinin de yol arkadaşını iyi seçmek olduğunu söyleyen Kayımtu, “e-ticarette global olmak isteyenlerin online mağaza deneyimlerinin kullanışlı olması gerekir” dedi.

08 Şubat 2021 Pazartesi

Mobilde yerli üretim ihracatta katma değer

Türkiye’de 10 milyonu aşan mobil cihaz pazarında yerli ürün oranının yüzde 20’lere çıkarılması öngörülüyor. Bu süreçte, iç piyasa yanında ihracat da hedefler arasında. Yatırımlarla istihdamı da arttıran mobil cihazların, yüksek kg değeri ile genel ihracat artışına da pozitif yansıması bekleniyor. HABER: BARIŞ CABACI Türkiye’nin mobil cihazlardaki yerlilik oranını yükseltmeye yönelik attığı adımlar, yatırım olarak ülkeye geri dönüyor. Alınan tedbirler ve uygulanan cazip teşvikler, yabancı telefon üreticilerine somut adımlar attırıyor. Türkiye’ye satış mağazaları açan birçok pazar devi, üretim hatlarını da Türkiye’ye taşıyor. 2021’de somut adımlar atan mobil cihaz markalarının başında OPPO yer alıyor. Birçok alt markası olan marka, 50 milyon dolarlık yatırım yapacağını açıkladı. AVRUPA’YA ÜRETİM ÜSSÜ Yapılacak yatırımla Türkiye’nin OPPO için Avrupa bölgesindeki üretim üssü olması hedefleniyor. İstihdam süreçlerini neredeyse tamamlayan markanın, Türkiye üretimi ilk ürünlerinin de ay sonunda vitrinlerde yerini alması bekleniyor. Öte yandan, yerli bir firmayla ortak üretim için anlaşan dev mobil cihaz üreticisi Samsung da orta seviye telefonlarını Türkiye’de üretmeyi planlıyor. Türkiye pazarında büyük paya sahip olan Xiaomi ve pazarda yeni ismi duyulan Techno markası da yatırımlarını açıkladı. Xiaomi, yılın ilk çeyreğinde Türkiye’de 30 milyon dolarlık yatırımıyla mobil cihaz üretimine başlayacak. 14 bin metrekare arazi üzerine kurulan mobil cihaz üretim fabrikasında 2 bin kişiye istihdam sağlanacak. YÜZDE 20’LERE ÇIKABİLİR 2020’yi 100 bin adetlik düşüşle 10 milyon 500 bin seviyelerindeki cep telefonu satışıyla kapattıklarını belirten Mobil İletişim Araçları ve Bilgi Teknolojileri İş Adamları Derneği (MOBİSAD) Başkanı Mustafa Kemal Turnacı, pazarda 2021’de yüzde 5 civarı büyüme öngördüklerini belirterek, 2018 yılında yüzde 13 seviyelerinde olan yerli üretici firma pazar paylarının gelinen noktada yüzde 1’lere indiğini kaydetti. Mustafa Kemal Turnacı, pazardaki durumu şöyle anlattı: “Gerekli düzenlemeler yapıldığı ve yerli markalarımız desteklendiği takdirde yerli pazar payımızın yüzde 20 seviyelerine çıkabileceğini öngörüyoruz.” İHRACATTA KG’DAN KAZANACAĞIZ Türkiye’nin genç bir kuşağa ve güçlü bir ekonomik altyapıya sahip olduğunu belirten OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, Türkiye’nin avantajlarını şöyle özetledi: “Üretim ve hizmet sunumundaki kalite yaklaşımı, inovasyona, girişimciliğe ve yeni üretim fırsatlarına açık olması, cazip teşvik politikaları ile Avrupa ve Ortadoğu’ya coğrafi yakınlık gibi faktörler yabancıları yatırıma motive ediyor.” Yülek, mobil cihaz üretiminin Türkiye ihracatına etkisini de şöyle yorumladı: “Mobil cihazlarda ortalama kg fiyatı 2 bin dolara ithal ediyoruz. Orta seviyeli lüks otomobillerde ise kg fiyatı 60-80 dolar arasında değişiyor. Bu sektörden ülkemiz ciddi katma değer üretebilir. Ayrıca bu sektörün ‘geri beslemeleri’ ve ‘teknolojik öğrenme’ kapasitesi de çok yüksek.” MİLLİLEŞME ÖRNEKLERİ ASELSAN’ın 1990’larda cep telefonu geliştirdiğini hatırlatan OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, şunları söyledi: “Ancak üretimi devam ettiremedik. Bugün yeni bir başlangıç ile yerli geliştirici ve üreticilerimizi çıkartabiliriz. Bazı firmalarımızın bunu denediğini görüyoruz. Bu alana özel sektörün yatırım yapmasında devletimizin millileşme politikaları çok etkili olabilir. Bunların başında kamu satın alma politikaları geliyor. OSTİM HTK kümemiz 5G teknolojisinde dünyada en ileri teknolojiye sahip. Transatlantik 5G bağlantısı geçtiğimiz ay gerçekleşti. ULAK şirketimiz yerli baz istasyonlarını geliştirdi ve imal ediyor. Doğal üretim evresinde mobil cihazlarda da bu millileşme, milli üretim stratejileri bir ekosistem ve tedarik zinciri oluşturabilir ve kısa sürede ülkemiz bu alanda ihracatçı konuma geçebilir.” TAM MONTAJA EYLÜLDE GEÇİLECEK Mobil cihazlarda ithalatı düşürmek ve ihracatı artırmak için düzenlenen Gözetim Uygulaması, 2020 Mayıs ayında Resmi Gazete’de yayımlandı. Alınan karar ile 200 dolar altında olan her telefon 200 dolar olarak kabul edilip, bu rakamdan vergilendirildi. Yerli üretimi arttırmak için değiştirilen teşvik mevzuatında ise 2021 Eylül ayına kadar yatırım yapacak mobil cihaz üretici firmaların, yarı demonte haldeki aksam ve parçaları gümrük vergisi ödenmesiyle birlikte ithal etmesinin önü açıldı. Türkiye, katma değerli üretimi sağlamak için yarı demonte montajdan tam montaja eylül ayıyla birlikte geçmeyi planlıyor. SOMUT GETİRİSİNİ GELECEK YIL GÖRECEĞİZ Mobil iletişim sektörünün dünya genelinde ithalata dayalı bir sektör olduğunu vurgulayan MOBİSAD Başkanı Mustafa Kemal Turnacı, beklentilerini şöyle anlattı: “2021’de başlayan yatırımların somut getirisini önümüzdeki yıl göreceğiz. Yurt içi fiyatlarının da oluşan yatırımlarla birlikte özellikle alt segment ürün gamı çoğalacak ve bu fiyatlar üretimle azalacak. Yatırımlar, insan kaynağımızın yetişmesi ve gelecek teknoloji sektöründe söz sahibi olmamız için de önemli bir unsur.”

08 Şubat 2021 Pazartesi

Sadık müşteri planı kârlılığı arttırıyor

HABER: BARIŞ CABACI Ticarette artan rekabetle, kârlılık oranı günden güne azalıyor. Kârlılığı arttırmak isteyen firmalar, müşteri ilişkileri yönetimine yatırım yapmaya devam ediyor. Firmaların kâr oranlarında büyük payı ise sadık müşterileri oluşturuyor. Müşteri ilişkilerini geliştirme ve müşteri sayısını arttırma yollarının anlatıldığı ‘Stratejik Müşteri İlişkileri Yönetimi’ webinarı, İstanbul Ticaret Odası tarafından online ortamda gerçekleşti. KÂRLILIK AZALDI Teknolojinin ticareti değiştirmesi, KOBİ’leri de değişime ve dönüşüme zorluyor. Çok kârlı olan işlerin günümüzde kârsız hale gelebileceğini söyleyen Adizes Institute Türkiye Müdürü Ayhan Dayoğlu, bu süreci şöyle anlattı: “KOBİ’lerin gelişen teknolojilerle birlikte müşteriyi iyi analiz edip, iyi tanıması gerekiyor. Kârlılığın en temel faktörü olan müşteri isteklerine göre üretim yapılmalı. Kârlı olan sektörlerdeki pazar açıkları iyi şekilde analiz edilip o sektörlere yatırım yapmalılar.” İSİM DEĞİL FİYAT Dayoğlu, günümüz ticaret koşullarında müşteri başına kârlılığın gitgide azaldığını belirterek, şu önerilerde bulundu: “Artık pazarda tek söz sahibi müşteriler. Satılan her üründe eskiye göre kârlılık oranları azaldı. Müşteriler artık firma ismine değil, ürün fiyatına göre alıveriş yapıyor. Standart üretimin bitmesi gerekiyor ve müşteri gruplarının kategorilere ayrılıp onlara göre özel üretim yapılarak kârlılık oranlarının arttırılması hedeflenmeli.” SADIK MÜŞTERİ PLANI e-ticaretin hızlı gelişmesiyle, sadık müşteri sayısının azaldığını söyleyen Dayoğlu, sadık müşteri planını ise şöyle anlattı: ”Müşterilerin sadık kalma süresinin gitgide azaldığını görüyoruz. KOBİ’lerin yeni yol haritasını belirlemek için müşterilerin verilerini detaylı bir şekilde tutması ve analiz etmesi gerekir. Firmalar, kârlılığı arttırmak için ömür boyu sadık müşteri planını uygulamalı. Buna göre satış ve pazarlama stratejileri oluşturulmalı. Sadık müşteri kazanmak beraberinde fırsatlar da getiriyor. Yeni müşteri edinmek için vakit kaybının azalması, satışların stabil ve artar durumda kalması, pazardaki pozisyonun güçlenmesi, bunlardan sadece birkaçı.” Ticaretin işleyişi değişse de müşterilerin her zaman kendilerini özel hissetmek isteyeceğini söyleyen Dayoğlu, “Müşterilerinizin özel olduğunu her zaman hissettirin. Bir mesaj, bir hediye, zaman ayırmak müşterilerin firma seçiminde etkili oluyor” dedi. FARKLI VİZYONLAR BELİRLEYİN Firmaların, müşterilerin farklı ihtiyaçlarını anlaması gerektiğini vurgulayan Dayoğlu, “Müşteri ilişkilerinde her müşteri için farklı vizyon belirlenmesi gerekiyor. Şirketlerde oluşan iletişimsizliğin önüne geçilerek silo mantığı yıkılmalı. Sektörde de değişime ayak uyduramayan firmalar yok oluyor. Bu açından Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) teknolojik bir yatırım değil, değişim için kullanılan bir sistem olarak görülmeli” önerisinde bulundu. SADIK MÜŞTERİ PLANI Müşterilere güven verin. Ürün ve hizmetten memnun kalmasını sağlayın. İlk tercih edilen firma olmak için yatırımlar yapın. Sadık müşterilerinizin pazar ağına ortak olun. DEĞİŞİM İÇİN GEREKLİ ADIMLAR Sorunlarınızı belirleyin. Şirketiniz içinde çapraz işlevli problem çözmeyi deneyin. Değişim için yönetim yapısını oluşturun. Hedeflerinizi ayrıştırın ve yeni hedefler oluşturun. Organizasyonu yeniden yapılandırın. Değişimde teknolojiye yer verin. Değişim için kaynak ayırın. Ödül sistemini yeniden yapılandırın. PAZARLAMA YOLLARI Ürünlerinizin her gün pazarlamasını yapın. Satış için birden fazla neden sunun. Müşterilerinizden, müşteri kazanın. Derinlemesine pazarlama yapın. Mevcut müşterilerinize daha fazla ürün satın.

08 Şubat 2021 Pazartesi

2021 ‘Dünya Dili Türkçe’ yılı

HABER: DİLŞAH KEFLİOĞLU Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 2021 yılının ‘Yunus Emre ve Türkçe Yılı’ olarak kutlanmasına ilişkin genelge yayımlandı. 30 Ocak 2021 tarihliResmi Gazete’de yayımlanan genelge ile ‘Dünya Dili Türkçe’ adıyla yurt içinde ve dışında etkinlikler düzenlenmesine karar verildi. Düzenlenecek etkinliklerin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koordinasyonuyla yürütüleceği duyuruldu. Yıl boyunca sürecek etkinliklere ilişkin logo, afiş, duyuru, davetiye, ilan ve benzeri belge ve görsel dokümanların Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ilgili kurumlarla belirleneceği ve kurumsal kimliğe uygun şekilde kullanılacağı kaydedildi. YAPISI MÜKEMMEL Eklemeli diller grubunda yer alan Türkçe, bu grupta Macarca, Fince ve Moğolca gibi dillerle bulunuyor. Dilbilimcilere göre Türkçe, sondan eklemeli bir dil. Eklemeli dillerde yeni kelimeler ve terimler türetmek ise oldukça kolay. Türkçe bu bakımdan yeni kelimeler türetmeye elverişli bir dil olarak tanımlanıyor ve zengin bir ek sisteminin bulunduğu belirtiliyor. Fransız Türkolog Jean Deny, Türkçe’nin yapısındaki mükemmelliği matematik formülüne benzetiyor. ZENGİNLİĞİN KAYNAĞI Dünyanın en zengin dillerinden biri konumundaki Türkçe’ye bu zenginliği sağlayan güç kaynaklarının başında hiç şüphesiz tarih geliyor. Kökleri binlerce yıl geriye giden ve 3 kıtada konuşulan Türkçe, gittiği yerlerdeki dilleri asimile etmek yerine alışveriş yaptı ve bu alışverişi de sürdürüyor. Kültür Bakanlığı kaynaklarına göre, lehçeler bir tarafa bırakılacak olursa, yalnızca Türkiye Türkçesi’nin yazı dilinin söz varlığı bugün 114 bini aşmış durumda. Türkçe, zengin kelime hazinesi ile de dünya dilleri arasında önemli bir yere sahip. Binlerce yıldır Türkçe, dünya dilleriyle etkileşim hâlinde olmuş ve olmaya da devam ediyor. Başka dillerden Türkçe’ye kelime geçtiği gibi Türkçe’den de başka dillere kelimelerin geçtiği tarihi bir gerçek olarak gösteriliyor. Kültür Bakanlığı kayıtlarına göre bugün Çince’de 300, Farsça’da yaklaşık 3 bin, Urduca’da 227, Arapça’da yaklaşık 2 bin ve Rusça’da yaklaşık 2 bin 500 olmak üzere çok sayıda Türkçe kelime kullanılıyor. DİL ELÇİSİ ÖĞRENCİLER Yüksek Ögretim Kurulu (YÖK) verilerine göre, 2020’de pandemiye rağmen Türkiye’deki üniversitelerin sertifika programlarına 56 ülkeden 623 bin yabancı uyruklu kişi katıldı. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB), dünyanın dört bir yanından uluslararası öğrencilereTürkiye’de yüksek öğrenimimkanı sunan ‘Türkiye Bursları’ programına ilgi de Türkçe’ye ilginin bir göstergesi. YTB BaşkanıAbdullah Eren, Türkiye sempatisinin nereden nereye geldiği konusunda şunları kaydediyor: “2012’de 42 bin başvuru alan Türkiye Bursları programı, 2019’da 167 ülkeden 145 bin 700, 2020’de de pandemi şartlarına rağmen 172 ülkeden 156 bin müracaatla rekor başvurular aldı. Bu ilgi bizleri mutlu ediyor.” Eren, Türkiye’de öğrenim gören binlerce öğrencinin, mezuniyetten sonra ülkelerinde önemli görevler üstlendiğini ve adeta gönüllü birer Türkiye elçisi olarak ülkeler arasındaki ilişkilere katkı sunduğunu kaydetti. Türkiye Bursları ile Ankara’da öğrenim gören isimlerden Somali Adalet Bakanı Abdulkadir Muhammed Nur, ilk yurt dışı ziyaretini Aralık 2020’de Türkiye’ye yapmıştı. DİL SAVAŞLARINDA TÜRKÇE’NİN GELECEĞİ Geçen yıl gerçekleştirilen XII. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu’nda, ‘Dil Savaşları İçinde Türkçemizin Geleceği’ başlıklı bir bildiri sunan Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Firdevs Güneş, dünyada büyük diller arasında yıllardır süren derin ve sessiz bir savaş olduğuna dikkat çekiyor. Söz konusu savaşta Türkçe’nin üstünlüklerine işaret eden Prof. Dr. Güneş, bildirisini şöyle özetliyor: “Bu savaş önceleri ‘üstün dil olma’ iddialarıyla başlamış, ardından eğitim, bilim, ticaret, ekonomi, iletişim ve internet alanına yayılmıştır. Son yıllarda ise ‘dünya dili’ olma amacına yönelmiştir... Dil savaşlarında hep Batı dilleri öne çıkarılmış ve üstün oldukları iddia edilmiştir. Türkçemizin ise yetersiz olduğu, zor ve güç öğrenildiği, bilim dili olmadığı öne sürülmüştür. Oysa dil alanındaki yeni araştırmalar bu iddiaların doğru olmadığını, sondan eklemeli ve saydam dillerin daha kolay öğrenildiğini göstermektedir. Türkçede ses-harf ilişkisi, hece ve kelime yapısı, uzunluğu, kelime tanıma, zihinsel sözlük geliştirme gibi özellikler okuma yazma öğretimini kolaylaştırmakta, dil ve zihinsel becerileri geliştirmeye katkı sağlamaktadır. Her sesin bir harfle yazıldığı Türkçe’de işitilen kelimeleri yazıya aktarmak çok hızlı olmakta, az kelimeyle daha fazla anlam ve bilgi aktarılmaktadır. Bu anlayıştan hareketle Türkçemizin üstünlükleri ve kolay öğrenilmesi ile ilgili yeni araştırmalar yapılması, gelecek nesillere iyi öğretilmesi, gelişmesi ve yayılması için sistemli çalışmalar yapılması önerilmektedir.” AFRİKA’DAKİ KARDEŞ DİL: SAHİLCE Tarihi süreçte Türkçe’nin gittiği yerlerdeki yerel dilleri asimile etmediği ve alışveriş etkileşimi gerçekleştirdiğini Afrika’da da görüyoruz. Özellikle Doğu Afrika ülkelerinde kullanılan, hatta Kenya, Tanzanya, Uganda ve Ruanda gibi ülkelerde resmi dil olan Swahilice, bugün bizim de kullandığımız birçok kelimeyi kapsıyor. Doğu Afrika sahillerine özgü bir dil olduğu için Sahilce diye de tanımlanan Swahilice’deki bazı kelimeler şöyle: Akıl: akılı Ambar: ambari Baba: baba Dakika: dakika Kitap: kitabi Kalem: kalemi Dükkan: dükkani Haber: haberi

08 Şubat 2021 Pazartesi

Bakan Pekcan’dan yabancılara 'ihtisas serbest bölgeleri'ne yatırım daveti

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan,ihtisas serbest bölgelerinde inovasyon ve teknoloji odaklı yatırımlara geniş imkanlar ve teşvikler sağladıklarını belirterek, "İlk olarak yazılım ve bilişim sektörü için uygulamaya geçirdiğimiz ihtisas serbest bölgeleri modelini ilerleyen dönemlerde diğer yüksek teknolojili ve katma değeri yüksek sektörler için genişletmeyi planlıyoruz. Tüm yatırımcıları ihtisas serbest bölgelerimizde yatırım yapmaya davet ediyorum." dedi. Pekcan, Türkiye'nin dışa dönük dinamik yapısıyla yatırımlar açısından oldukça cazip bir ülke konumunda olduğunu söyledi. Avrupa Birliği (AB) ile Gümrük Birliği Anlaşması, lojistik açıdan avantajlı konumu, nitelikli ve genç nüfusu, AB standartlarındaki üretim ve kalite altyapısı ile rekabetçiliği gibi avantajların Türkiye'yi yatırımlar açısından ön plana çıkardığını ifade eden Pekcan, "Gelişmekte olan pek çok ülkenin yatırım çekme potansiyeli olmakla birlikte, Türkiye bu özellikleriyle diğer gelişmekte olan ülkelerden oldukça pozitif bir biçimde ayrışmaktadır." diye konuştu. Türkiye'nin daha fazla doğrudan yatırımcı çekerek, dünyanın stratejik tedarikçilerinden birisi olmasını amaçladıklarını vurgulayan Pekcan, ülkedeki yatırım ortamını iyileştirme çalışmalarının en başta Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) koordinasyonunda yürütüldüğünü bildirdi. Pekcan, yapılan çalışmalar çerçevesinde Türkiye'nin Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde 27 basamak yükselerek 33’üncü ülke konumuna geldiğine dikkati çekerek, "Ticaret Bakanlığı olarak, geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de YOİKK koordinasyonunda yapılacak tüm çalışmalara etkin katkı sunmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı. Pekcan, Bakanlık olarak Türkiye'nin yatırım ortamına en önemli katkılardan birini veren serbest bölgeleri daha da güçlendirebilmek amacıyla Yeni Nesil İhtisas Serbest Bölgeleri Projesi'ni 20 Şubat'ta yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı kapsamında İstanbul İhtisas Serbest Bölgesi'nin ilan edilmesiyle uygulamaya geçirdiklerine dikkati çekerek şöyle konuştu: "İhtisas Serbest Bölgelerinde Sağlanacak Destekler Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı ile de yazılım ve bilişim sektöründe olgunlaşmış ve ihracata yönelmek isteyen Ar-Ge yoğun, yüksek katma değerli, inovasyon ve teknoloji odaklı yatırımlara daha geniş imkanlar ve teşvikler sağlıyoruz. Söz konusu karar çerçevesinde, mevcut serbest bölge desteklerine ek olarak bu firmalara istihdam ve kira desteği veriyoruz. İlk olarak yazılım ve bilişim sektörü için uygulamaya geçirdiğimiz ihtisas serbest bölgeleri modelini ilerleyen dönemlerde diğer yüksek teknolojili ve katma değeri yüksek sektörler için genişletmeyi planlıyoruz. Tüm yatırımcıları ihtisas serbest bölgelerimizde yatırım yapmaya davet ediyorum." ŞİRKET KURULUŞLARI TAMAMEN ELEKTRONİK ORTAMDA GERÇEKLEŞTİRİLECEK Bakan Pekcan, geçmiş yıllarda Türkiye'de şirket kuruluş işlemlerinin kolaylaştırılması ve kuruluş maliyetinin düşürülmesi amacıyla önemli çalışmalar yürüttüklerini hatırlatarak, yapılan düzenlemelerle ticaret sicili müdürlüklerini şirket kuruluş işlemlerinde tek temas noktası haline getirdiklerini söyledi. Şirket kuruluş masraflarında önemli indirimler sağladıklarına işaret eden Pekcan, kuruluş işlemlerinin tamamıyla elektronik ortamda gerçekleşmesini temin edecek bazı kanun değişiklik tekliflerinin de Meclis gündeminde olduğunu dile getirdi. KÜRESEL TEDARİK ZİNCİRİNE KATILIM İÇİN DESTEKLER SAĞLANIYOR Pekcan, ihracatta devlet desteklerinin de ticaret ve yatırımlar açısından önemli olduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti: "İhracat potansiyeli olan, ihracat odaklı çalışan şirketler yurt dışından daha kolay yatırım çekebilmektedir. Ticaret Bakanlığı olarak firmalarımızın yetkinlik düzeylerine göre farklılaşan çok farklı destek enstrümanımız söz konusu. Bakanlığımız tarafından pazara giriş, markalaşma ve küresel tedarik zincirlerinden tasarıma kadar katma değeri yüksek ürün ihracatının artırılması hedefiyle ihracatçılarımızın desteklenmesine devam edilmektedir. Bu desteklerin en önemlilerinden olan Küresel Tedarik Zinciri Yetkinlik Projesi Desteği ile uzay, havacılık, elektrik-elektronik, makine, otomotiv, maden ve metaller ile kimya sektörlerinde faaliyet gösteren üretici firmalarımızın, küresel ölçekteki yabancı firmaların tedarik zincirlerinde yer alabilmeleri için üretimlerinde ihtiyaç duydukları makine, ekipman ve donanım alımlarına destek sağlanmaktadır." Bakanlık olarak ayrıca Türkiye Tanıtım Grubunun yurt dışında etkin tanıtımlar yapmasını, ülke ve ürün imajını geliştirerek sağlamlaştırmasını desteklediklerini belirten Pekcan, grubun farklı sektörlerle ve genel anlamda Türkiye ile ilgili yaptığı bu çalışmaların yatırım çekme noktasında olumlu yansımaları ve dolaylı katkıları olduğunu ifade etti. Yatırım ortamının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için uluslararası iş birlikleri Bakan Pekcan, Bakanlığın ikili ve çok taraflı anlaşmalar için ülkeler ve bölgelerle sürekli müzakere halinde olduğunu vurgulayarak, bu müzakereler kapsamında AB Yeşil Mutabakatı Stratejisi, AB Tedarik Zinciri yasal düzenlemelerini yakından takip ettiklerini ve gerekli çalışmaları yaptıklarını bildirdi. Türkiye'nin, Dünya Ticaret Örgütünün "Yatırımın Kolaylaştırılması Çalışma Grubu"nda yer aldığına dikkati çeken Pekcan, şunları kaydetti: "Burada yatırımcının hukuki öngörülebilirliği, şeffaflığı ve kamu hizmetlerine kolay ulaşımı anlamında yapılacak çalışmalarda etkin olarak yer alınmakta ayrıca yatırım ortamının iyileştirilmesine özen ve önem gösterilmektedir. Her ne kadar Kovid-19 nedeniyle 2020 yılında uluslararası doğrudan yatırımlarda belirgin bir durgunlaşma yaşansa da Türkiye'nin kaydettiği etkileyici büyüme performansı ve uygulamaya aldığı yapısal reformların pandemi sonrası dönemde pek çok uluslararası yatırımcının dikkatini çekeceği öngörülmektedir." YATIRIMCILAR NEZDİNDE TÜRKİYE'Yİ CAZİP KILAN SEKTÖRLER Pekcan, özellikle son dönemde Türkiye'nin dijitalleşme süreçlerini yakından takip eden bir ekonomi olduğunu belirterek, "Dijital teknolojilere yatkınlığımız oldukça ileri bir noktadadır. Bununla birlikte yenilikçilik, özgün tasarım ve inovasyon kabiliyetlerimiz hızla yükselmektedir. Yabancı yatırımcıların Türkiye'nin bu özelliklerini iyi okuyabilmesi kendileri açısından faydalı olacaktır." dedi. Sahip olduğu birçok unsurun yatırımcılar nezdinde Türkiye'yi ayrıcalıklı bir noktaya getirdiğini söyleyen Pekcan, şunları ifade etti: "Özellikle stratejik konumu, pazara yakınlığı, tüketimi yüksek geniş bir iç pazara sahip olması, yatırım ortamının elverişliliği, kapsayıcı ve alternatifli bir teşvik mekanizmasına sahip olması, tarihsel bağları sebebiyle çevre ülkelere ihracat kolaylığı ve maliyeti düşük verimli iş gücü anlamında kalifiye iş gücüne sahip olunması yatırımcılar nezdinde ülkemizi cazibeli kılan başlıca unsurlardır. Geleceğe yönelik yapılan birçok analizde de ülkemizin potansiyelinin ilerleyen zamanlarda daha da gelişeceği öngörülmektedir." Bakan Pekcan, Türkiye'nin mevcut durumda veya gelecekte ortaya çıkabilecek kritik ihtiyaçları karşılayabilecek, arz güvenliğini sağlayabilecek, dışa bağımlılığı azaltabilecek, teknolojik dönüşümü gerçekleştirecek, Ar-Ge yoğun ve katma değeri yüksek yatırımlar için birçok fırsat sunduğunu vurgulayarak, "Bu kapsamda öne çıkan alanlar, enerji teknolojileri, medikal teknolojiler, elektrik-elektronik, lojistik, petrokimya, otomotiv, demir yolu taşımacılığı, bilgi ile iletişim teknolojileri, tarımsal sanayi teknolojileri ve diğer tüm Ar-Ge yoğun sektörlerdir." dedi.

08 Şubat 2021 Pazartesi