Farabi, mesleği öğretmen olanların dışında, anne-baba ve devlet büyüğünü de muallim olarak görür.

PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ

 

Farabi, mesleği öğretmen olanların dışında, anne-baba ve devlet büyüğünü de muallim olarak görür. Yani aslında Türk kültüründe var olan; anne baba da dahil evdeki herkesi öğretmen gören bir yaklaşım. Başka bir deyişle, hane içinde büyüklerin küçüklerin öğretmeni olması. Bizde maarifin ve öğretmenin toplum nezdindeki itibarı da bu düşünceden neşet eder. Herkes bir şekilde eğitim öğretim faaliyetinin içerisinde yer alıyor, hemhâl oluyor. Bir anlamda; örgün, yaygın ve hayat boyu eğitim perspektifi içerisinde deveran eden bir toplumsal hayatımızın olduğunu ama en önemlisi ise ailenin de bir eğitim birimi olduğunun ifadesi. Bu durum, eğitimin neticeleri açısından kuşkusuz ki olumlu.

 

Sosyal hayatın karmaşıklığına muvazi olarak eğitim öğretimin veli boyutunun gündelik hayatımıza yansıması tarafında başka ve ciddi problemler belirmeye başladı. Şehir hayatında özellikle de büyükşehirlerde eğitim öğretim faaliyetlerinin özel zorlukları bulunduğunu zaten biliyoruz. Büyükşehirlerde gündelik hayatın akışının eğitimle ilgili kısmı, evdeki öğrencinin yaşadığı güçlükler ve bunun aile üyelerine yansıması, devamlılığı olan probleme dönüşümü herkesi zorluyor. Bu yazımızda İstanbul’un gündelik yaşamın zorluklarından hareketle veli olarak anne, baba ve evdeki diğer veli yardımcılarının (abla, abi, dede, nine vs.) ne tür güçlüklerle karşılaştıklarını ve bunlarla mücadelede geliştirdikleri usulleri söz konusu edeceğiz. 

 

*        *        *

 

Öncelikle eğitime yansıyan büyükşehir problemlerine kısaca göz atalım. Bunlar; anne babanın çalışıyor olması, okulun uzaklığı, servis, toplu taşıma, yürüme veya özel araçla okula bırakma, trafiğin yoğunluğu, kahvaltı problemi, düzensiz beslenme, kış günleri karanlıkta yola çıkmanın sakıncaları, akran problemleri, şehrin güvensizliği, dijital tehlikeler, iletişimsizlik durumları, özel ders ve dersane türü destek eğitimleri, tüm bunların yaşattığı stres, iktisadi durumu negatif etkilemesi, şehrin sosyal ve kültürel imkânlarından yararlanmak için karşılaşılan güçlükler. Bu liste daha detaylandırılabilir ama öncelikle anne baba, bütün bu zorluklarla aleni olarak yüzleşir. Tüm bunların getirdiği iktisadi, sosyal ve psikolojik maliyeti göğüslemekle mükellef durumda kalır. 

 

Bu da onların hayatını zorlaştıran temel bir unsur haline gelir. Ailelerin bu zorluklarla başetme mücadelesi ve usulleri ayrıca önem taşır. 

 

Bizde ebeveyn, çocuğunun eğitimi yani geleceği için her türlü fedakârlığa dünden hazırdır. Karı koca olarak onlar da zaten bu tür bir kültürden geliyor. Diğer taraftan, anne babanın çalışması ve şehirde aile kurumunun çekirdek aileye dönüşmesi, bu sebeple de çocuğun evde olduğu zamanlarda diğer aile üyelerinden birinin de evde bulunma zorunluluğu, ebeveynleri gerçekten çok zor durumda bırakıyor. Yaşadıkları stres de işin cabası. Bir başka açıdan çocuğun/çocukların okul dışında başka aktivitelere yani; özel ders, yüzme, spor ve sanat etkinlikleri gibi mekanlara götürme işi başlı başına maddi-manevi zorluklar anlamına geliyor. 

 

*        *        *

 

En büyük şehrimiz olan İstanbul’un gündelik yaşamında ebeveynin karşılaştıkları tüm bu güçlüklerin faturası, gerçekten ağır oluyor, depresyon ortamını artırıcı bir işlev görüyor. 

 

Hayat bir ölçüde maddesel hale geldi. İşin maddi tarafı bir yana yaşanılan zorluklara karşı aile kendince başa çıkma yolları bulma gayreti içerisine giriyor. Büyükşehir hayatında geleneksel usuller de tedavülden kalktığı için doğal olarak ebeveyn; bir uzmana (psikolog, psikiyatrist, iletişim, eğitim-aile danışmanı vs.) gidip yardım alma ihtiyacı duyuyor. Büyük ölçüde teorik tecrübelerden ve yaşanmışlıklardan yola çıkılarak oluşturulan tavsiyelerin uygulamada ne ölçüde yerini bulduğu da ayrı bir konu. Diğer taraftan, işi düzgün yapanlara diyecek bir şeyimiz yok elbette fakat az da olsa istismar edenlerin bulunduğu bir gerçektir. 

 

Aslında özellikle büyükşehirlerde yaşanan bu türden güçlüklerle başetmede başarılı olmamız için öncelikle aile yapımız sağlam ve güçlü olmalı. Ailenin aile olmaktan çıkmaması gerekir. Aile içi iletişim ise son derece önemli hale geldi. Yaşanan her türlü tahribata karşı ancak aile yapımızı güçlü tutarak mücadele edebiliriz. İyi bilinmelidir ki, savunma üssümüz ailemizdir, akrabalıktır, dostlarımızdır, aldığımız eğitimdir, manevi dinamiklerimizin güçlü tutulmasıdır. Mücadele; modern yöntemleri kendi geleneksel usul ve değerlerimiz etrafında kullanarak ve aile yapımızı güçlendirerek mümkün olabilir. Devletin aileyi güçlendirici yönde aldığı tedbirlerin netice vermesi de bizim gayretimize bağlı. 

08 Aralık 2022 Perşembe

HÜSEYİN ÖZTÜRK


Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır,

Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedadır,

Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında,

Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezadır.

 

İstanbul’u anlatmak için sadece şair Nedim’in bu mısralarını alsak yeter de artar. Tabii Nedim’in yaşadığı yıllarda gördüğü İstanbul ile bugünkü İstanbul arasında elbette nüfus ve coğrafi bakımdan büyük farklar var.

 

Yalnız yine de İstanbul’un böylesine içten ve tarihe mal olacak şekilde anlatılmasının emsali az bulunur. 

Nedim’in (1681-730) yukarıdaki dörtlüğünü günümüz Türkçesiyle de okuyalım. 

 

Bu şehri İstanbul ki, paha biçilmez ona

Bütün İran mülkü feda olsun tek bir taşına

Öyle bir tek incidir iki deniz arasında

Yeridir dünyanın güneşi ile tartılsa…

 

Yerkürede üzerine en fazla eser yazılan-görülen-gezilen ikinci bir şehir yoktur. Nedim’in de dediği gibi; “Öyle bir tek incidir ki, dünyanın güneşiyle tartılsa yeridir.”

 

Efendim, gelelim yazının başlığına, ‘Hıdırellez erguvan ve İstanbul’. 8 bin 500 yıldır ekonomik-kültürel-sosyal ve siyasal hayata ev sahipliği yapan İstanbul’un bayramlarından biri de ‘Hıdırellez ve Erguvan Bayramı’dır.

 

*           *           *

 

Tarihe yolculuk ederek önce ‘Hıdırellez’, ardından erguvan bayramına bakalım: “Hıdırellez, Hızır ve İlyâs isimlerinin halk ağzında aldığı şekilden ibaret olan ‘Hıdrellez’, kökü İslâm öncesi eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanan, Hızır yahut Hızır ve İlyâs kavramları etrafında dini bir muhtevaya bürünmüş halk bayramının adıdır.

 

Bu bayram, merkezini özellikle Anadolu ve Balkanlar’ın, Kırım, Irak ve Suriye’nin teşkil ettiği Batı Türkleri arasında, bugün kullanılmakta olan Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs (eski Jülyen takvimine göre 23 Nisan) günü kutlanır.

 

OSMANLI DEVLETİ’NDE 6 MAYIS 

 

(23 Nisan) halk arasında yaz mevsiminin başlangıç tarihi sayılıyordu. Nitekim eski takvimde yıl ikiye ayrılmış olup, 23 Nisan’dan (6 Mayıs) 26 Ekim’e (8 Kasım) kadar süren 186 gün ‘Hızır günleri’ adıyla yaz mevsimini, 23 Nisan’a kadar devam eden 179 gün de ‘Kasım günleri’ adıyla kış mevsimini oluşturuyordu.

 

6 Mayıs’a rastlayan Hıdrellez günü de gerçek anlamda yazın başlangıç tarihini oluşturuyor. Pek çok arşiv belgesi, Osmanlılar döneminde devlet nezdinde bile işlerin yılın bu iki mevsimine, yani ‘rûz-i Hızır’dan (Hızır-İlyâs’tan) rûz-i Kasım’a’ veya ‘rûz-i Kasım’dan, rûz-i Hızır’a’ kadar olan iki döneme göre planlandığını gösteriyor.

 

“Öte yandan 6 Mayıs, Türklerin Anadolu’ya yahut daha genel bir ifadeyle Ortadoğu’ya geldikten sonra tanıdıkları bir tarihtir”. 

Ahmet Yaşar Ocak. DİA

 

*           *           *

 

Erguvan bayramına ise Attila İlhan’ın ‘Geceye Karşı’ şiiriyle konuk olalım.

 

Büyük bir rüzgâr dinledik dünya bahçesinde

Erguvanî çiçekler açmıştı erguvanlar

Tebessümler vardı toprağın yeşermesinde

Ve gökler de çiçeklenmişti erguvanlar gibi

Biz insan selamları duyduk havada kanat kanat

Yola çıkmış yedi iklim dört bucaktan turnalar gibi.         

 

İstanbul bugünlerde ve mayıs ayının ortalarına kadar erguvan renkleriyle gözlere-zihinlere-duygulara-düşüncelere ve dizelere ilham vermeye devam edecek.

 

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Beş Şehir’ adlı eserinden şu ifadesini de derç edelim: “Gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da erguvandır.”     

 

Erguvana dair bir bilgi İzmir Tire’den! Tireli araştırmacı Yılmaz Göçmen; morumsu, pembe çiçekleriyle yüzyıllardır olduğu gibi baharı müjdeleyen erguvan ağaçlarının ilk fidanlarının, 1453’te Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Tire’den göç ettirilen yaklaşık 200 aile tarafından Güme Dağı’ndan toplanarak İstanbul’a getirildiğini kaydeder.

22 Nisan 2024 Pazartesi

AV. MUHAMMET AKSAN

 

Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Reklam Kurulu tarafından 13 Şubat 2024 tarihinde gerçekleştirilen ve ana gündem konusu Takviye Edici Gıdalar ve Sağlık Beyanları olan 342 sayılı toplantıda 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında tüketicileri yanıltan veya tüketicinin tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar eden reklamlar ile haksız ticari uygulamalar yönünden toplam 185 dosya incelendi ve 157’si mevzuata aykırı bulunarak haklarında  idari para ve/veya anılan reklamları durdurma cezasına karar verildi.

 

İlgili karar örneklerinden bazıları aşağıda yer alıyor.

 

HAKSIZ TİCARİ UYGULAMALAR

 

2024/1894 numaralı Ş* M* T*A.Ş. kararı

 

Şikâyet edilen firmaya ait 13-19 Aralık 2023 tarihli ‘Lezzetli Atıştırmalıkları Ş* Seviyoruz’ başlıklı afiş reklamları Kurul tarafından incelendi. İlgili tanıtımlarda “Keyfinizi katlayacak atıştırmalık çeşitleri hem #Ş*’ta hem #CepteŞ*’ta”, “13-19 Aralık 2023 tarihleri arasında geçerlidir” ifadelerine ve muhtelif ürünlere yönelik indirimli ve indirim öncesi fiyatlara yer verildiği tespit edildi. Şikâyet akabinde Konya Ticaret İl Müdürlüğü tarafından firmaya ait K* Ş* S* Ş* Ş* adlı market mağazasında gerçekleştirilen denetimler neticesinde, bahsi geçen afişte yer alan indirimli satış reklamlarında ‘T* T* B*/Y*’ adlı ürünün fiyatının yapılan indirimle 32,90 TL’den 27,50 TL’ye düştüğünün belirtilmesine rağmen 13 Aralık 2023 tarihinde indirimsiz fiyattan satıldığının tespit edildiği, dolayısıyla söz konusu indirimli satış reklamlarının tüketicileri aldatıcı nitelikte olduğu değerlendirildi.

 

Kurul tarafından incelenen tanıtımların; Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nin 7/1, 7/2, 7/3, 7/4, 7/5-ç, 14/1, 14/2 ve 14/3. maddeleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 61. maddesi hükümlerine aykırı olduğu belirtilerek reklam veren Ş* M* T* A.Ş. hakkında, 6502 sayılı Kanun’un 63. ve 77/12. maddeleri uyarınca 34.701,00 TL idari para ve anılan reklamları durdurma cezaları verilmesine karar verildi.

 

FİNANSAL HİZMETLER

 

2024/1825 numaralı Y* ve K* B*A* Ş* kararı

 

Şikâyet edilen bankaya ait ‘Kasko sigortasında %50’ye varan özel indirimlere ek kasko tutarının %10’u kadar Puan Hediye!’ başlıklı reklam ve tanıtımlar Kurul tarafından incelendi. Söz konusu incelemede, bankaya ait * adresli internet sitesinde yayınlanan ‘Kasko sigortasında %50’ye varan özel indirimlere ek kasko tutarının %10’u kadar Puan Hediye!’ başlıklı reklamlarda “1 Ağustos-30 Kasım 2023 tarihleri arasında Y* K* Mobil, Bireysel İnternet Şubesi ve Y* K* Çağrı Merkezi’nden alınan kasko tutarının %10’u kadar puan hediye!” şeklinde tanıtımlara yer verildiği fakat kampanyanın yalnızca 400 TL puanla sınırlı olduğu, ana vaadin istisnası niteliğindeki bu bilgilendirmeye tüketicilerin açık ve anlaşılır bir şekilde göremeyeceği şekilde kampanya koşulları sayfasının alt bölümlerinde yer verilmesi sebebiyle tüketicilerin mağdur edildiği, böylece söz konusu reklamların mevcut haliyle tüketicileri yanıltıcı nitelikte olduğu ve dürüst rekabet ilkelerine aykırılık teşkil ettiği değerlendirildi.

 

İncelemeye tabi tutulan söz konusu tanıtımların; Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nin 7/1, 7/2, 7/3, 7/4, 7/5, 7/5-b, 15/1, 15/1-a, 18/1, 18/2, 18/6, 29/1, 29/2, 29/2-b, 29/3 ve 32/1. maddeleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 61. maddesi hükümlerine aykırı olduğu belirtilerek, reklam veren Y* ve K* B* A* Ş* hakkında, 6502 sayılı Kanun’un 63. ve 77/12. maddeleri uyarınca anılan reklamları durdurma cezası verilmesine karar verildi.

22 Nisan 2024 Pazartesi