tatil-sepeti
Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

HAKAN GÜLDAĞ

Başarı veya başarısızlık her zaman bizim irademize bağlı değil.

Ne kadar yetenekli olursanız olun, bazen ortam başarınızı etkileyebiliyor. Siz çok çalışsanız bile içinde bulunduğunuz koşullar başarılı olmanıza izin vermeyebiliyor.

Zaman da önemli… Nasıl bir dönemdesiniz? O dönemin sosyal ve psikolojik ortamı da çabalarınızın sonucunu etkiliyor. Zaman elverişli ise istikrarlı gelişme ve pozitif ortam çözüm yollarının bulunmasını kolaylaştırıyor. Yok, zamanın ruhu zaten bir gerileme, bir bedbinlik dönemine esir düşmüşse, her alandaki sorunların üstesinden gelmek zorlaşıyor.

Şöyle bir düşünün… Kuzeyimizde bir savaş var şimdi. Savaş bizi nasıl da olumsuz etkiliyor değil mi? Ülke, sektör, şirket ya da kişi olarak… Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesinin bizimle uzak yakın ilgisi yok ama gelin görün ki, en çok etkilenenlerden biri biziz. Nasıl etkilemesin? Turistimiz turistimizle savaşıyor! Hiçbir şey olmasa turizm sektörümüz bundan etkilenecek.

Cari fazla vermeye niyetlendiğimiz bir yılda cari işlemlerimiz olumsuz etkilenecek.

Bu yıl 35 milyar dolar cari açık verirsek hiç şaşırmayacağım.

Görüldüğü gibi bazen irademiz dışındaki gelişmeler, şans ya da tesadüfler başarı ile başarısızlık arasındaki çizgiyi çekiyor.

Neyse, hayatın dinamiğinde var bunlar. Ancak koşullar, ortam ve zamanın ruhu, başarı ya da başarısızlığımızda etkisi yüksek olsa da bizim de yapabileceklerimiz var.

Hem de pek çok! Doğrusu başarılı olmanın önündeki engellerin birçoğu da, dış dünyadan çok, kafamızda ve gönlümüzde… Ve başarısızlığın bize bağlı nedenlerini zamanla ortadan kaldırmadığımız takdirde, her koşulda, her işte ve her girişimde başarısızlıkla karşı karşıya kalabiliriz.

O zaman gelin Eko-Mercek’te sık sık sorduğumuz bir soruyla işe başlayalım:

Ne yapmalı?

ORTAM KARIŞIK DİYE İŞİNİZİ YARINA ERTELEMEYİN

Bir kez, yapılacak işleri ertelememek gerekiyor. Artık belirsizliğin ve karmaşıklığın hakim olduğu bir dönemdeyiz. Yarın, her şey daha belirgin olmayacak. Tabii ki, zaman zaman durup şöyle bir etrafa bakmak, olup bitenin neler getireceğini sezmeye çalışmak ya da örneğin kullandığınız hammaddelerin fiyatlarında aşırı dalgalanmalar varsa bir soluk almak faydalı olabilir. Ancak yapılacak işleri, ‘ortam karışık’ diye hep yarına bıraktığınızda, sorunlar büyür. Engeller yolunuzu giderek daha fazla keser. Ne demişler, ‘Bugün başlamadığın bir işe yarın da başlayamazsın!’

KENDİNİZİ VE YETENEKLERİNİZİ İYİ TANIYIN

Uzmanların kendinizi tanımakla ilgili sözlerine kulak vermek lazım. Diyorlar ki, “Kendi yetenek, beceri ve zaaflarınızı dışarıdan ve tarafsız gözle bakarcasına belirleyemezseniz hayat ve iş mücadelesine ‘hükmen mağlup’ başlamak kaçınılmaz olur.”

Kendinizi tanıyamadığınızda zaaflarınızı giderecek, becerilerinizi geliştirecek yol ve yöntemleri de bulamazsınız.

Benzer şekilde, kendi kişiliğinize uygun bir iş seçmediğiniz takdirde, gönlünüzü işe katmakta ve kendinizi işinize vermekte zorlanırsınız. Eh, bu durumda da verim düşüklüğü de kaçınılmaz olur.

VASATA RAZI OLMAYIN, KENDİNİZİ DONATIN

Kabul edelim ki, vasatlık bizim sosyal bir sorunumuz. Vasatlığı, sıradanlığı standart performans olarak gören düşünceler zihinlerimize yıllar boyunca yerleşiyor. Bazen de hayatın ters rüzgarları nedeniyle vasat bir sonuca razı oluyoruz. O zaman da ne ülke ne şirket ne de kişisel olarak vasatlık tuzağından kurtulabiliyoruz. Oysa daha işin başından itibaren vasat ve sıradan bir performansa razı olmamak, yarışta son sıralarda kalmaktan kurtulmanın temel kurallarından biri. İddialı hedeflerle ve en iyisini yapmak için yola çıktığınızda ise işler ters gitse de hiç olmazsa orta düzeyde bir başarıyı yakalayabilirsiniz.

Sıradanlık gibi donanımsızlık da başarıyı dışlar. Bilgi ve beceri düzeyinizi sürekli olarak yükseltmek ise başarıya kapı açar. Kendimizi donatmadan başarı elde etmek için denediğimiz kestirme yollar ancak arada bir başarı getirir.

KİBİR, ŞIMARIKLIK, SEBATSIZLIK, MAZERET ÜRETİMİ VE KARAMSARLIKTAN UZAK DURUN

Ara başlıkta saydığımız her biri başarısızlığın nedenlerini oluşturuyor. Bunlardan uzak durmak lazım.

Mesela belirli bir alanda uzman olanlar, bu alan dışındaki bilgi ve becerileri küçümsüyor. Mutlaka rastlamışsınızdır, bir mühendisin mesela sosyal bilimler konusunda bilgisiz olduğunu övünürcesine açıkladığına…

Ya da sosyal alanlarda çalışanların, matematik konusundaki bilgisizliklerini göğüslerini gere gere herkese duyurduğuna… Siz siz olun, bu tür ‘entelektüel kibri’ bir tarafa bırakın, olup bitenleri çeşitli bakış açılarından analiz etmeyi sağlayacak bir altyapı oluşturmaya bakın.

Keza, ikide bir iş ve hedef değiştirmek de başarı için gerekli olan sürekliliği ortadan kaldırıyor, deneyimlerin birikmesini önlüyor. Aslına bakarsanız, girişimci de olsanız, yönetici de iş hayatınız boyunca verimli ve yaratıcı yeteneklerinizin zirveye çıktığı bir 10 yıl vardır. Bu 10 yılı sık sık iş ve alan değiştirmekle geçirirseniz en değerli yıllarınız heba olur. Aynı şekilde, kendi hatalarınızı sürekli affederseniz, kendinize karşı aşırı hoşgörülü davranırsanız, bir başka ifadeyle, kendinizi sürekli şımartırsanız, hatalarınızı tekrarlamaktan kurtulamazsınız.

Kendinizi karamsarlık tuzağından da sakınmanız gerekiyor. Dünyaya karamsar bir gözle baktığınızda başarı için çaba göstermeyi boşuna harcanmış bir emek olarak görürsünüz.

Karamsar ve negatif bakış açısı, başarısızlığı, başarısızlık ise çoğunlukla mazeret üretimini getirir. Mücadeleyi adeta bir ikinci karakter haline getirenler, mazeret ve bahane sözcüklerini sözlüklerinden çıkaranlardır. Eğer yine de başarı için mücadeleden vazgeçecekseniz, yenilgiyi mertçe kabul edin. Bu her durumda mazeret üretmekten daha iyi sonuç verir. Çünkü ürettiğiniz mazeret, hem sizi hem de çevrenizdekileri çaresizliğe ve atalete sürükler.

GALİP SAYILIR BU YOLDA MAĞLUP

Hiç şüphesiz, bütün dünya özel bir dönemden geçiyor. Muhtemelen tarihçiler içinde bulunduğumuz 10 yılı ‘yeni bir dönem’ olarak adlandıracaklar. Sular durulup, yeni dönemin koşulları belli olana kadar ekonomik, politik, jeopolitik türbülans devam edecek.

Bünyemizi zorlayan, içimizde isyan duyguları kabartan aritmik ve asimetrik bir dünya ile karşı karşıyayız. Karmaşıklığın, belirsizliğin ve eşitsizliğin hakim olduğu bu dönemde başarıyı yakalamak kolay olmayacak.

Oysa, Türkiye’nin atılımının önündeki engelleri aşmak için tek tek her birimizin işimizi, gelecekte daha iyi ve daha verimli yapmamız lazım.

Eskiler, kendini işine adayan, aksaklıklarda moralini bozmayan, başarısızlıklardan ders alan ve vasatlığa karşı mücadele edenler için ‘galip sayılır bu yolda mağlup’ derlermiş.

Biz de başarı için elimizden geleni yaptığımızda, aldığımız sonuç ne olursa olsun, bir tür iç huzuruna kavuşacağız. Mücadele ettiğimiz için elimizden kaçan fırsatlara hiçbir zaman ‘keşke’ diye bakmayacağız. Başımızı dik tutup, mücadelemizi sürdürdüğümüzde bu yolda yenilsek de saygı göreceğiz.

Başarısızlıklarımızdan ders aldığımızda ise er veya geç hedefimize ulaşacağız.

HEDEFSİZLİK EN KÖTÜSÜ

Başarısızlığın üstesinden gelmek, başarıyı yakalamak için önce zihnimizi yeniden biçimlendirmek ve mücadeleye taze bir ruhla başlamak gerekiyor. Bu süreçte bir hedefe odaklanmak ve o hedefle ilgili heyecan duymak kritik bir öneme sahip.

Birçok uzmana göre, hedef koymakla, hatta iddialı bir hedef belirlemekle yolun yarısı alınmış oluyor. Bu bir şirket için olduğu gibi kişiler için de geçerli. Geleceğiniz için belirli bir hedef koyamadığınızda, çalışmalarınıza anlam katacak bir amaç belirlemek de, başarıyı yakalamak da güçleşiyor.

İdeallerinizi ve hedeflerinizi, kendi potansiyelinizin altında belirlediğiniz ve zorluklara meydan okumadığınız takdirde dikkate değer başarılara imza atmanız mümkün değil.

Keza, belirlediğiniz hedeflere, gücünüzü dağıtmadan tüm benliğiniz ile yoğunlaşmazsanız başarının ellerinizden kayıp gitme riski yüksek.

Öte yandan, bu iddialı hedef belirleme konusunda dikkat edilmesi gereken bir nokta da var doğrusu: Hırslarınızın yeteneğinizi aşmaması…

Bilgi ve yeteneğiniz ile at başı giden bir tutku sizi başarıya götürür. Ancak ihtirasınızın kabiliyetlerinizi aşması durumunda gülünç duruma düşebilirsiniz. Eskilerin ‘kifayetsiz muhteris’ dedikleri kişiler, mücadele etseler de, bu mücadelelerinde çoğunlukla ‘ofsayta düşmekten’ kendilerini kurtaramıyorlar.

Her işte olduğu gibi denge ve ölçü önemli.

25 Mart 2022 Cuma