PROF. DR. NURULLAH GÜR
Küresel ekonomi, son 40 yılın en sert faiz artış döngüsünde. Politika faizini artırmayan merkez bankası sayısı bir elin parmağını geçmiyor. 1.5 yılı aşkın süredir yüksek seyreden enflasyon, para politikasındaki bu sert sıkılaşmanın ana nedeni. Enflasyon denince mücadele yöntemi olarak akıllara ilk, faiz artışı geliyor. Sıkı para politikasının enflasyonu frenlemede işe yarayan bir yöntem olduğu doğrudur. Özellikle de talep enflasyonu dönemlerinde. Ama enflasyonu ağırlıklı olarak arz sıkıntılarının tetiklediği durumlarda, faiz silahı tutukluk yapar.
Şu an dünya genelinde enflasyonu hem talep hem de arz kaynaklı unsurlar besliyor. Bu da çözülmesi zor bir denklem demek. Faiz artışı, enflasyon beklentilerini yönetmek ve mal-hizmet talebini frenlemek için belli bir noktaya kadar gerekli olsa da mevcut enflasyonu tek başına kontrol altına alamaz. Arz tarafındaki sorunların da çözüme kavuşması gerekiyor. Dünya genelinde siyasetçilerin ve bürokratların çoğu, arz yanlı reformlar için gereken eforu ve iradeyi yeterince ortaya koyamıyorlar. İhale merkez bankalarına kalıyor. Merkez bankaları da panik havasında faizleri beklenenden sert biçimde artırıyorlar.
HATAYI HATAYLA TELAFİ ETME ÇABASI
Gelişmiş ülkelerin merkez bankalarına baktığınızda faizlerin geldiği noktanın aslında o kadar da yüksek olmadığını görürsünüz.
Peki, o zaman neden mevcut faiz artışları yüksek ve sert olarak tanımlanıyor? Dünya 2008’deki krizden bu yana yüzde sıfır ve hatta negatif faiz oranlarına o kadar alıştı ki, şimdi faizlerin kıpırdanması bile finans piyasalarını ve reel sektörü alt üst etmeye yetebiliyor.
Gelişmiş ülkeler 14 yıl önceki krizi yanlış politikalarla yönetmeye çalıştılar. Maliye politikaları yerine para politikasına aşırı bel bağladılar. Salgına kadar da para politikasını normalleştiremediler. Koronavirüs salgınına aşırı düşük bir faiz oranıyla yakalandılar.
Merkez bankaları salgın döneminde enflasyon dinamiklerini yanlış okudular. Hatalar birbirini takip etti. Şimdi bir nevi geçmiş hataların kefaretini ödemek için faizleri hızlı bir tempoda yukarıya taşımaya çalışıyorlar. Faiz artışında gaz-fren dengesini ayarlayamamak yeni hataları beraberinde getirebiliyor. Geçmişteki hataları bir başka hatayla kapamaya çalışan bu politika anlayışı, küresel ekonomiyi stagflasyon riskiyle burun buruna getirdi.
MERKEZ BANKALARINA ULUSLARARASI ÇAĞRI
Arz sorunlarının cirit attığı şu ortamda faizleri artırmak, enflasyonun ateşini düşüremiyor. Faizlerin artması iktisadi faaliyeti yavaşlatıyor. Reel sektör, işletme sermayesi ve yeni yatırımlar için uygun maliyetli finansal kaynak bulamıyor. Uluslararası ticaret hacmi ve ekonomik büyümeye dair beklentiler aşağı doğru revize ediliyor. Tüm bu silsile yüksek enflasyonla zayıf ekonomik büyümenin aynı anda yaşanma riskine işaret ediyor. Yani stagflasyona…
Birçok uluslararası kurum ve kuruluş, merkez bankalarının daha ihtiyatlı ve dengeli hareket etmemeleri durumunda stagflasyonun kaçınılmaz olacağı uyarısında bulunuyor. Dikkate alınması gereken bir uyarı. Politikaları zamanında ve doğru dozda uygulamak gerekiyor. Aksi takdirde ekonominin sağlığını bozacak yan etkiler kaçınılmaz olur.
14 Ekim 2022 Cuma