tatil-sepeti
Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

HAKAN GÜLDAĞ

1 Temmuz’da kısıtlamaların büyük ölçüde kalkmasıyla yeni bir döneme girdik. Bir nevi, ‘yeni normal’ diye adlandırabileceğimiz bir döneme...

Nihayet aşılamaların ve açılmanın etkisiyle ekonomide canlanma emareleri gözle görülür hale geldi. Satın alma yöneticilerinin siparişleri artıyor. PMI Türkiye, 5 ay aşağıya inmeye ve hatta ‘durgunluk’ işareti sayılan 50 düzeyinin altına da sarkmasına rağmen şimdi yeniden yükselişe geçti. Sahadaki gözlemlerimiz de toparlanmanın devam edeceğini gösteriyor. Birçok sektörde firmaların makinaları dolmaya başladı. Alışverişin canlanması, en az bir çeyrek daha ekonominin çarklarının hızlı dönmesini sağlayacak.
Belki yadırgayacaksınız ancak gelinen noktada fırsatlar kadar risklere dikkat çekmenin tam zamanı!

‘Neden’ derseniz, cevabı net:

Aynen virüs karşısında rehavete kapılmamak gerektiği gibi ekonomideki canlanma karşısında tedbiri elden bırakmamak lazım. Sonuçta salgının tamamen sona ermediği bir gerçek. Sona erse bile sorunlar kendiliğinden ortadan kalkmayacak. Biliyorsunuz, sel gider ama kumu kalır.

Öte yandan, salgın döneminin ağır koşulları KOBİ’lerimizi hırpaladı. Birçoğunun bilançoları bozuldu. İşin doğrusu, ürün ürettikleri, hizmet verdikleri alanların tüketicileri de kan kaybetti. Gelirleri azaldı. Hane halklarının gelir dağılımı biraz daha eşitsiz hale geldi. Borçları da arttı.

Ayrıca, bu salgın döneminde köprülerin altından çok sular aktı. İş yapma biçimleri hızla değişiyor. Ticaret kanalları da değişiyor. e-ticaret ve benzeri alanlardaki gelişmeler birbirini besleyen yeni alanlar ortaya çıkarıyor. Genellikle doğuran şekilde yapı değişiyor.
Böyle bakınca, KOBİ’lerin virüs sonrası dönemde karşı karşıya kalabileceği riskler ve fırsatlar iç içe geçmiş durumda. Büyük ölçüde ne yapacaklarına bağlı olarak biri diğerine dönüşebilme potansiyeli taşıyor.

İŞİN ‘RİSK’ TARAFI

Tedarik ve girdi temininde zorluklar: Dünya çapında parasal genişleme ve ekonomilerin yeniden açılmasıyla birlikte bir yandan emtia başta olmak üzere temel girdilerde yüksek fiyat artışları yaşanırken, bir yandan da teslim süreleri uzadı. Tedarikte büyük ölçekli firmaların KOBİ’lere kıyasla öncelikli sırada bulunması, küçük ve orta ölçekli işletmelerde üretimin aksamasına ve ilave maliyetlere neden oldu. Bu durum bir süre daha devam edecek. Daha da önemlisi önümüzdeki süreçte yeni arz dalgalanmalarının tekrarı beklenebilir.

Maliyetlerde artış: Salgın sırasında emtia ve döviz kuru kaynaklı maliyet artışları ciro ve kârlılıklar üzerinde baskı yarattı. Artan maliyetlerin fiyatlara yansıtılması olağan bir süreç olarak kabul edilebilir. Ancak pazar koşullarının kısa süre içinde bu fiyat artışlarını sindirmesinin mümkün olmadığı dönemlerde, büyük ölçekli şirketler fiyat artışlarını daha uzun zamana yayabilir. Finansal açıdan daha güçsüz olan KOBİ’ler için ise fiyat intibakında süreyi uzatmak daha maliyetli olabilir ve kârlılıklarını baskılayabilir.

Kârlılıkta düşüş: İSO İkinci 500 verilerine bakıldığında, KOBİ’lerin 2020 yılında, 2019’a göre kârlılıklarını arttırdığı görülüyor. Öyle ki, önde gelen imalatçı KOBİ’lerimiz 2020’yi rekor kârlarla kapattı. Tabii bunda, Covid-19 desteklerinin ve düşük kredi faizlerinin üretim maliyetlerine sağladığı katkının payı önemli oldu. 2020’deki ‘ucuz kredi’ yakıtının 2021’de devam etmediğini ve kolay kolay da etmeyeceğini görüyoruz.

Finansman zorlukları: Pandemiyle birlikte dünya genelinde yaşanan parasal genişlemenin sonuna doğru yaklaşıldığı bir döneme giriliyor. Bu durum bir yandan faiz oranlarının artmasına yol açarken, bir yandan da özellikle KOBİ’ler bakımından finansmana erişim olanaklarını zayıflatabilir.

İşgücü maliyetlerindeki zorluklar: Gerek emtia gerekse döviz kurları üzerinden oluşan enflasyon baskısının ücretleri erozyona uğratması, işgücü maliyetlerinde artışı beraberinde getirebilir.

İç pazarda daralma eğilimi: Gelir ve ücret kayıplarına bağlı olarak bireylerin harcama kapasitelerinin düşmesi, en üst gelir gruplarında değilse de, ‘C’ ve ‘D’ gelir grupları başta olmak üzere iç pazarda daralmaya neden olabilir.

Dijital dönüşüm ve teknolojik yatırım zorlukları: Pandemiyle birlikte hızlanan teknolojik ve dijital dönüşüme dayalı ‘yeni normal’in koşulları, bu alana yönelik ilave yatırımları gerektiriyor. İşletme ve yatırım sermayesi bakımından görece daha zayıf durumdaki KOBİ’lerin bir bölümü, dijital dönüşüm yatırımlarını finanse etmekte zorlanabilir. Ayrıca, doğru planlanmamış teknoloji ve dijitalleşme yatırımı, gereksiz ya da atıl kaynak kullanımına neden olabilir.

Ar-Ge zorlukları: Gelişmek ve alanında ‘gizli şampiyon’ olmayı hedefleyen KOBİ’ler için ‘yeşil teknolojiler’ önemli hale geliyor. Karbon emisyonlarını azaltarak üretimi amaçlayan yeşil teknolojilerin her biri ‘derin’, dolayısıyla Ar-Ge yoğunluklu teknolojiler. Rekabet için gerekli Ar-Ge ve yenilikçilik, yeni dönemde bütçe ayırmayı ya da bütçeleri büyütmeyi gerektirecek.

Lojistik sorunları: Değişen tüketici davranışları ve e-ticaretin yaygınlaşması, bir yandan lojistik maliyetlerini artırırken, bir yandan da teslimat süreçlerinde hızlanmayı gerektirecektir. Bu durum, önemli sayıdaki KOBİ için ilave bir süreç maliyeti yaratabilir.

Siber güvenlik sorunları: Dijital ve teknolojik dönüşüm aynı zamanda siber güvenlik risklerini beraberinde getiriyor. Bu alana yatırım yapacak işletmeler siber güvenliklerini sağlamak üzere ek maliyetler üstlenmek zorunda kalabilirler.

Döngüsel ekonomi ve toplumsal sosyal sorumluluk zorlukları: Tüketiciler ve ana sanayiler için döngüsel üretim yapısı ve sürdürebilirlik, giderek daha fazla önem kazanan değerler olarak öne çıkıyor. Ana sanayi şirketleri tedarikçilerinde, nihai tüketiciler ise satın aldıkları üründe tercihlerini çevresel etki ve toplumsal maliyet değerlerini gözeten üretim süreçlerinden yana kullanacaklar. Yükselen değerlerle uyumlu olmayan ürünler rekabette geri düşebilirler.

RİSKİ YÖNETMENİN İLK ADIMI

Hiç şüphesiz, risk bir olasılıktır. İlla gerçekleşecek diye bir şey yok. Üstelik yönetilebilir de...

Ama risk yönetiminin ilk adımı, o riskin varlığını kabul etmektir. KOBİ patron ve yöneticileri gibi önlem alma sorumluluğu taşıyanlar, riskleri tam algılamıyorsa, o riskleri yönetmek de mümkün olmayacaktır.

İzleyen Eko-Mercek’lerde işin fırsat tarafına da bakacağız.

Hepinize şimdiden iyi bayramlar diliyorum.

09 Temmuz 2021 Cuma