tatil-sepeti
Hakan  GÜLDAĞ

Hakan GÜLDAĞ

Diğer Yazıları

Hakan Güldağ

Sizi bilmem ama ben hâlâ o ‘müthiş’ olayın etkisi altındayım. Amerikan teknoloji şirketinin 1.8 milyar dolar sayıp bizim yerli teknoloji firmamızı satın almasından bahsediyorum. Bir ilk olmasının yanı sıra geleceğe ilişkin de önemli ipuçları taşıyordu İstanbullu Peak’in San Fransiscolu Zynga’ya hem satılması hem de ortak olması…
Tabii ki, Türkiye’nin 1.8 milyar dolar değerinde firmaları var. Fazlası da var. Var olmasına var da, onlar düzinelerce fabrikaları, yüzlerce dükkanı olan, on binlerce insanın çalıştığı, en az 50 yıllık, kocaman kocaman kuruluşlar. Dünyada önemli pazar paylarına sahipler. Mesela bugün Avrupa’da her dört televizyondan, her beş beyaz eşyadan birini üretip satan şirketlerimiz… Borsaya kote oldukları için piyasa değerlerinin hesaplanması kolay. 20’şer, 30’ar bin çalışanları olan bu markalarımızın, hatta bazı bankalarımızın piyasa değerleri ancak 1.8 milyar doları buluyor. Türkiye’nin ‘ilk unicorn’u olarak nam kazanan sanal oyun firmamız Peak ise sadece 10 yıl önce, 2010 yılında kuruldu. Topu topu 100 kişi çalışıyor.

***

Aslında dünyaya bakınca pek de şaşırmamak lazım…
Yine on binlerce çalışanı, dizi dizi fabrikaları ile koskoca Opel de 2.3 milyar dolara satılmıştı. Bundan 3 yıl önce...
Aynı yıl, adını sanını kimsenin duymadığı Mobileye isimli bir teknoloji firması ise 15 milyar dolara alıcı bulmuştu. Daha hâlâ ortalıkta görünmeyen sürücüsüz arabalar için teknoloji geliştiren bir yazılım firması…
Şimdi süreç daha da hızlanmış görünüyor. Geçenlerde Microsoft CEO’su Satya Nadella, şu sıralar hayatımıza hızla giren video konferanslardan birinde, “İki yılda olan, iki ayda gerçekleşti, dijital dönüşüm birden hızlandı” diyordu.
Bu hızlanma bazı sektörler için daha da geçerli… ‘Evde kal’ çağrıları, ihtiyaçlarını internetten karşılamaya çalışanların sayısını hızla katladı, e-ticaret platformlarından siparişler yoğunlaştı. Eh, herkes evde oturunca, sosyal mesafe baş kural haline gelince, insanlar da daha fazla video oyununa sardırdı. Sadece Türkiye’de mi, her yerde…
Son projeksiyonlar, dünya oyun pazarının virüsle birlikte 200 milyar dolara dayandığını gösteriyor. Çin’in kabaca 40 milyar dolarlık paya sahip olduğu bu pazarda Türkiye, yaklaşık 1 milyar dolarlık pazar büyüklüğü ile 18’inci sırada yer alıyor.
Oyun pazarımızın büyüklüğünün, dünya ekonomisindeki sıralamamıza neredeyse bire bir uyması da dikkate değer ayrı bir nokta…
Ama asıl dikkat çekmek istediğim nokta, ortaya çıkan yeni trendlerin,
Peak örneğinde de görüldüğü gibi ne kadar asimetrik olabileceği…

Dışarıyı keşfedin!

Teknolojideki gelişmeler, mevcut trendleri etkiliyor. Yeni trendlerin ortaya çıkmasına da neden oluyor. İnsanların buluşlara, yeniliklere ilgisini sürekli olarak izlediğinizde, trendlerin yönünü ve taşıdığı potansiyeli, bir anlamda gücünü tahmin etmek kolaylaşıyor.
Hayatın ve geleceğin pazarının trendlerini yakalamak, bir nevi ‘pazarı’ okumak için olaylara farklı bir açıdan bakmak gerekiyor. Bu geleceğin risklerine karşı kendinizi korumanız için de gerekli. Gerçek hayatta, olayların akışı doğrusal bir yönde olmuyor. Rampalar, virajlar, ‘U’ dönüşleri… Trendlerin yönü değişebiliyor. Trendlerdeki kırılma noktalarını tahmin ettiğinizde tatsız sürprizlerden kurtulabilirsiniz.
Sık sık, ‘ev-iş-tanınan mekan’ üçgeninin dışına çıkmak da yeni trendleri fark etmek için faydalı olabilir. Hep aynı kişilerle, hep aynı yerlere gittiğinizde, yani kendinizi bir nevi ‘dar’ üçgene hapsettiğinizde toplumda değişen trendleri yakalamak zorlaşır.
Gerçek renkleri görmek için biraz mavi-yeşil camların dışında hayata bakabilmek gerekiyor. Şimdi korona sonrası ‘evde kal’ dönemi yavaş yavaş sona eriyor. İşe dönüyoruz. Ama gelin siz siz olun, o akvaryuma benzeyen plazalarda çok vakit geçirmeyin. Hem sağlığınız hem de işiniz için dışarıyı keşfedin.
Sosyal mesafeyi koruyarak, tedbiri elden bırakmadan ülkenizi ve pazarınızı yakından tanıyın.

Pazarın değil, insanların ihtiyaçlarını belirleyin

Caddelere ve sokaklara çıktığınızda değişimin bin bir yüzü ile karşılaşacaksınız. İçlerinden bazılarına yoğunlaşın. İz sürmeyi öğrendiğinizde aradığınız ipuçlarına çok daha kolay ulaşacaksınız. Neyin, nasıl ve hangi sürede değiştiğini kavradığınızda pazarın yarınını temel hatları ile zihninizde canlandırabilirsiniz. Konserve bilgilere tutsak olmamak için gözlemleyin.
Farklı sesleri dinleyin. İnsanların davranışlarındaki değişimi inceleyin; sonuçlar çıkardığınızda, pazarı önünüze açılmış bir kitap gibi okuyabilirsiniz.
O okumada, talep haritası yerine, insanların yeni ihtiyaçlarını belirlemeye çabalayın. Bırakın, pazardaki talebi başkaları karşılasın. Siz, belki de insanların kendilerinin bile farkında olmadıkları yeni ihtiyaçları bulup çıkarın.
Bizim iş insanlarımız bu koronavirüsten tarihimizde ilk kez bir unicorn çıkardı! İhtiyaçları ve pazarı iyi okuyarak, yenilerini de çıkaracak elbet…

Pazarın şifreleri trendlerde

Trendler bir rüzgar gibi… Göremiyoruz ama toplumdaki etkilerini yakından hissediyoruz.
Bir zamanlar deyim yerindeyse ‘kurt’ iş adamları; yılların tecrübesi ile pazardaki talebi kavrarlar, piyasada ‘gidecek’ ürünleri bilirlerdi. Eski kurtların ürettiği ya da pazarladığı malda yanlış olmazdı. Onlar sezgileriyle pazarın şifrelerini kolayca çözerdi.
Ama günümüzde işler pek öyle yürümüyor. Şimdilerde pazarı okumak için sadece sezgiler yeterli değil. Pazardaki değişimin yönünü ve kapsamını bilmek için önce trendleri belirlemek gerekiyor. Çünkü trendler, hayatın akıp gittiği yönü gösteriyor. Nasıl ana trendler ekonominin ve dolayısıyla ülkenin geleceğinin belirlenmesinde önemli rol oynuyorsa, bireylerin kariyerini ve şirketlerin kazancını da etkiliyor.
Pazardaki o büyük hareketlilik ancak trendler belirlendiğinde bir anlam kazanıyor. İçinden çıkılmaz gibi görünen yoğun ve karmaşık trafiği ancak trendleri kavradığınızda bir zemine oturtabiliyorsunuz.
Trendleri erkenden yakalayıp öne çıkmak ise gözlemin yanı sıra okuma, araştırma süreci gerektiriyor. Çünkü trendler ancak bu süreçlerden sonra görünür olmaya başlıyor. Eskisi gibi bir-iki değil, onlarca olay ve olgu usulünce süzüldüğünde trendleri fark etmek mümkün olabiliyor.
Bu yeni dönemde, trendleri kavramak için daha ayrıntılı ve kapsamlı çalışmalar yapmak zorundayız. Sosyal ve demografik göstergeleri incelediğinizde, ilgili kamuoyu araştırmalarına, raporlara göz attığınızda pazar bilginiz derinleşir. Hem iç hem de dış pazarlardaki trendleri öngörebilme yeteneğinizi geliştirdiğinizde, konjonktür fırtınası bugün ne kadar sert eserse essin, sizi kök saldığınız topraktan koparamaz.

12 Haziran 2020 Cuma