Doç. Dr. Nurullah Gür
Küresel üretim zincirleri yeniden şekilleniyor. Küresel finans krizi sonrası ülkelerin değişen politika öncelikleri ve yeni nesil teknolojiler bu değişimin fitilini ateşlemişti. Koronavirüs salgınının üretim ağlarını daha hızlı ve hissedilir oranlarda etkilemesi bekleniyor. Önceki yazılarımda, Türkiye’nin küresel üretimde yeni dönemde öne çıkacak ender gelişmekte olan ülkeleriden biri olabileceğini anlatmaya çalışmıştım. Akıllı telefon sektöründen bu ihtimale dair ilk sinyalleri aldık. Dünyaca ünlü iki Asyalı teknoloji devi, Türkiye’de akıllı telefon üretimine start verdi.
KNOW-HOW VE TEKNOLOJİ TRANSFERİ
Bu yatırımların iki farklı cepheden olumlu etkileri olabilir. Birincisi statik etkiler. Yurt içinde üretilen telefon miktarının artması ve hatta bu telefonların bir kısmının ihraç edilecek olması cari açığı azaltacaktır. Bu yatırımların istihdamı arttıracağını da unutmayalım. Statik etkiler faydalıdır; ancak asıl dinamik etkiler Türkiye’yi küresel üretim ve teknoloji merdiveninin üst basamaklarına taşıyabilir.
Yerli şirketlerin bu yabancı yatırımlardan elde edebileceği know-how ve teknoloji transferi üretim yapımıza sınıf atlatabilir.
Bu iki küresel şirkete ara malı veya hizmet tedarik etmek için yeni yerli girişimlerin doğduğunu görebiliriz.
İç piyasada rekabetin kızışması, akıllı telefon üreten yerli şirketlerimizin Ar-Ge’ye daha fazla önem vermesine neden olabilir. Hatta onları küresel oyuncu olma noktasında teşvik edebilir. Bu arada akıllı telefon sektörünün ileriye ve geriye bağlantılarla birçok sektöre katkı sunduğunu da unutmayalım. Bu verimli döngünün gerçekleşmesi durumunda Türkiye, son yılların en dinamik sektörlerinden biri olan ve halen gelecek vaat eden akıllı telefon piyasasının dikkat çeken üreticilerinden biri olabilir.
NASIL BİR EKOSİSTEM OLUŞTURACAĞIZ?
Statik etkileri yakalamak görece kolay. Ama dinamik etkilerin gerçekleşmesinin bir garantisi yok. Burada Türkiye’nin yerli üretimi, inovasyonu, ihracatı ve yeni girişimcileri etkin biçimde destekleyecek akıllı sanayi politikalarına ihtiyacı olacak.
Nasıl bir ekosistem oluşturacağımız kilit bir rol oynayacak. Şirketlerin birbiriyle sürekli etkileşim (bazen ortak, bazen rakip olduğu) halinde olduğu, işin hem üretim hem de Ar-Ge, yazılım, dizayn ve pazarlama alanlarına kafa yoracağımız ve zamanla kendi küresel oyuncularımızı (nihai üründe ve/veya kritik bir iki ara malında) çıkarabileceğimiz bir ekosisteme ihtiyacımız olacak. Geçmişte Güney Kore’nin bunu nasıl gerçekleştirdiği ortada.
Eğer baştan bu işi düzgün kurgulayamazsak sektörde katma değerli üretim noktasında başarı elde edemeyiz.
Otomobil sektöründe geçmişte yaptığımız hatalardan ders çıkarmamız lazım. Neden yerlileşme oranında yavaş kaldık? Neden Ar-Ge’ye yeteri kadar önem vermedik? Neden çok geç bir dönemde ihracata yöneldik? Neden belli segment otomobillerin üretimine sıkışıp kaldık? Neden kendi küresel otomobil markamızı oluşturamadık? Bu soruları düzgün biçimde cevaplayıp bu sefer akıllı strateji ve politikalarla yola çıkarsak gerçek bir başarı hikayesi yazabiliriz.
22 Ocak 2021 Cuma