İşverenler, özellikli bazı işlerde işçi istihdam ederken, rekabet yasağına ilişkin sözleşmeler imzalatıyor. Peki, bu sözleşmeler ihtilaf konusu olduğunda yargı aşamasında hangi koşullarda geçerli sayılıyor?
Çalışma hayatında özellikli bazı işlerde işverenler, işçi istihdam ederken, rekabet yasağına ilişkin sözleşmeler imzalatıyor. İş mevzuatımızda, rekabet yasağına ilişkin özel hükümlere yer verilmemiştir. Ancak işçinin sadakat borcu gereğince hizmet akdinin devamı süresince işvereniyle rekabet etmemesi elzemdir. Yargıtay’a göre dürüstlük kuralı gereğince bu yükümlülük bazı durumlarda sözleşmenin sona ermesinden sonra da belli bir süre devam etmeli. Zira işçinin çalışması esnasında elde ettiği bazı bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullanması, işverenin haklı menfaatlerine zarar verebilir.
Buna karşılık, Anayasa’nın 48. maddesinde güvence altına alınan işçinin dilediği alanda ‘çalışma ve sözleşme özgürlüğü’, onun hayatını kazanması yanında yine Anayasa’da öngörülmüş olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla (m.5,17) doğrudan ilgili. Dolayısıyla iş sözleşmelerinde sözleşme sonrası rekabet yasağı kapsamında, işverenin haklı menfaati ile işçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğünün dengelenmesi gerekiyor. Bu nedenle dengeyi sağlamaya yönelik özel düzenlemelere Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir.
İŞ SÖZLEŞMESİNDE OLMALI
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, rekabet yasağı sözleşmesinden söz edilebilmesi için ilk olarak işçinin, fiil ehliyetine sahip olması ve iş sözleşmesinin kurulması sırasında veya iş ilişkisi devam ederken, sözleşmenin sona ermesinden sonra rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün yazılı olarak iş sözleşmesine konulması veya bu konuda ayrı bir sözleşmenin (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılması gerekiyor.
İŞVERENİN HAKLI MENFAATİ
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (2019/447 E., 2022/315 K) kararında, fiil ehliyetine sahip işçi tarafından yazılı olarak yapılan rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için iki temel şartın daha birlikte yer alması lazım. İlk şart, işverenin bu sözleşme nedeniyle korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunmasıdır.
Zira rekabet yasağının getirilmesindeki amaç, işçinin işyerinde öğrendiği üretim sırlarını veya işverenin işleri hakkındaki bilgisini iş ilişkisi sona erdikten sonra işverenle rekabet edecek tarzda kullanmasının önüne geçilmesidir. Bu husus, Borçlar Kanunu’nda “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” şeklinde ifade edilmiştir.
Rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için işçinin, işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekiyor.
Dolayısıyla rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için iş ilişkisinin işçiye, ‘müşteri çevresi’ veya ‘üretim sırları’ ya da ‘işverenin yaptığı işler’ hakkında bilgi edinme imkânı sağlamasının yanında, aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması halinde işvereni önemli nitelikte zarara uğratabilecek mahiyette olması aranıyor.
Ancak, rekabet yasağı ihlâlinden bahsedilebilmesi için zararın fiilen gerçekleşmesi gerekli olmayıp, yakın ve önemli bir zarar ihtimalinin varlığı yeterli oluyor.
İŞÇİNİN ÇALIŞMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ORTADAN KALDIRMAMALI
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin bir diğer şartı ise işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemiş olmasıdır. Zira sınırsız ve ucu açık bir rekabet yasağının, işçinin çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıracağı ve işçinin geçim kaynağı olan emeğini istihdam piyasasına sunamaması sonucunu doğuracağı açıktır. Borçlar Kanunu’nda yer alan “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz” hükümlerine göre rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu (işin türü) bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerekiyor. Aksi takdirde rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir.
02 Ocak 2024 Salı