Birleşmiş Milletler bir süredir ilginç bir sıralama yapıyor. Bir nevi ‘kim ne kadar yüksek teknolojili ürün üretiyor’ sıralaması... Ürünler içerdikleri teknoloji düzeyine göre 1’den 1200’e kadar sıralanıyor. 1’e ne kadar yakınsanız, o kadar ‘kompleks’ ürünleri, 1200’e yaklaşıyorsanız ‘basit’ ürünleri üretiyorsunuz demek.Sıralama dünyaya ihraç ettiğiniz ürünler arasında en çok pazar payına sahip olduğunuz 10 ürünün ortalamasına bakılarak belirleniyor. 2018 verisine göre Türkiye’nin bu sıralamadaki yeri 922.
***
Hep konuşuyoruz. Türkiye’nin daha fazla üretmesi, üstelik katma değerli ürün üretmesi lazım diye.Mühim olan nasıl yapacağız? Bu sorunun yanıtı değişimin temel dinamikleri ile yakından ilgili. Birey, şirket ya da ülke fark etmez. Bir değişim dışarıdan gelen müdahalelerle gerçekleştirmek istendiğinde, dış dinamikler ön planda oluyor.Bir sistemin kendi unsurlarını harekete geçirerek gerçekleştirilen değişimde ise iç dinamikler...
***
Türkiye’de bugüne kadar pek çok kez zorlama yolu ile değişim çabalarının geri teptiğini gördük. Türkiye’nin sosyolojik, kültürel, antropolojik yapısına uygun düşmeyen çözüm önerileri kadük kaldı. Doku uyuşmazlığı nedeniyle aşı tutmadı.Başka kültürlerin ürünü olan değişim programının uygulanması kalıcı ve başarılı sonuçlar getirmediği gibi yeni sorunlar ortaya çıkardı.
***
Bunun en önemli nedenlerinden biri, dıştan içe değişim çabalarında zihniyet değişiminin sağlanamaması... Zihniyet değişimi olmayınca, dış dinamikler ancak kabuğu değiştirebiliyor, çekirdek değişime direniyor. Dış dinamiklerle gerçekleştirilmeye çalışılan herhangi bir değişim çabasında eskiye özlem de hep canlı kalıyor. Bir değişim sürecinde dış faktörlerin ağır basması, iç dinamiklerin körelmesine de yol açıyor. Değişimi ve yol açtığı olayları kendi öz gücümüzle kavramadığımızda, bir kavrukluk ve eziklik halinden sıyrılamıyoruz. Dış dinamiklerin dayatmaları karşısında, çaresizlik duygusu iç dinamiklerin etkili olmasını önlüyor.
***
Yine sorumuza dönelim: Ne yapmalı?
Yanıt tahmin edilebilir: Değişim için ‘iç dinamikleri’ hareket geçirmeli. Değişim var olan kültürü, gelenekleri, kökleri yok sayarak değil, bütün bu unsurlardan yararlanılarak gerçekleştirilmeli. Mevcut kültüre rağmen değişim çabası boşadır. Enerji kaybıdır. Mevcut kültürü dikkate alarak ve ondan yararlanarak girişilen değişim çabaları ise başarıya götürür. Kısacası, kalıcı olan iç dinamiklerle sağlanan değişimdir. Atasözümüzde de vurgulandığı gibi ‘Ocak içinden tutuşur.’
***
Bugün dünya, tarihinin en önemli değişimlerinden birinden geçiyor. Bu değişimin sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan dünyayı bir anlamda yeniden şekillendirdiği aşikar. Uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Zaman zaman bu köşede değiniyoruz. Yeni teknolojiler ve de özellikle ‘nesnelerin interneti’ dünyayı değiştiriyor.Bir bireyin daha iyi koşullarda yaşaması, değişen iş ortamına uygun becerileri geliştirmesine ve yeni yetenekler kazanmasına, dolayısıyla değişmesine bağlı. Şirketlerin ayakta kalması ve pazar paylarını büyütmesi değişime uyum sağlamalarıyla mümkün. Ülkelerin atılım yapması da yine kapsamlı değişim programlarını gerçekleştirmeleriyle yakından ilgili...Özetle, ne iş yapıyor olursak olalım, o işi yapmaya devam etmemiz değişime ayak uydurmamızla mümkün.
***
Değişim bir yolculuk gibi...Türkiye ekonomisi daha iyi bir yerlerde olacaksa, Birleşmiş Milletler’in ‘sofistike ürün’ sıralamasındaki yerimizi 900’lerden çok daha yukarıları taşımamız gerekiyor. Lider ülke olabilmek için ise ilk 100’e...Mümkün mü? Mümkün! 30-40 sene önce bizimle hemen hemen aynı düzeyde olan Güney Kore bugün 105’inci sırada...
Bu yolculukta üç noktayı akılda tutmakta yarar var:Bir, değişim süreci, bir şablona harfi harfine uyularak başarıyla geçilecek bir süreç değil. İki, kopyalayacağımız bir sistem yok. Olsa da iç dinamikleri harekete geçirmeden dikiş tutmuyor, dolayısıylabir fayda sağlamıyor. Üç, değişim genellikle doğrusal bir çizgide olmuyor. Bu süreçte,iki ileri bir geri’ler, zikzaklar ve yol kazaları yaşanabiliyor. Moral bozmadan, sabır ve kararlılıkla yola devam etmek gerekiyor. Türkiye’nin kendisine özgü yapıyı inşa etme ve bugün değişimin ortaya çıkardığı sorunlara uygun çözümler üretme gücü var.
Değişim sürecinin başarılı ve olabildiğince kısa olması için uzmanlara göre hazırlıklı olunması gereken konular satır başlarıyla şöyle:
* Yasaların dünyadaki gelişmelere uygun olarak değiştirilmesi ‘değişim’ sürecini başlatabilir. Ama yetmez. Süreç ancak sabır ve kararlılık gösterildiğinde tamamlanır.
*Teknolojik buluş ve gelişmelerin Türkiye koşullarına uyarlanması gelişmeyi hızlandırır. Bu süreçte “küresel düşün, yerel davran” ilkesi yerine “yerel düşün, küresel davran” ilkesini hayata geçirmek
daha yararlı olur.
* Olaylara ve dünyaya bakış aynı kaldığında beklenen sonuçları almak zordur. Değişimi yönetebilmek ve azami biçimde faydalanmak için zihniyet değişikliği gereklidir.
* Değişim süreci içeriden dışarıya ve tabandan tavana doğru örgütlendiğinde başarıyı getirir. Böylece vatandaşlar değişim çabalarına gönüllü olarak katılabilir ve yeni düzenin sürdürülebilirlik ihtimali artar.
* Eski sorunlara yeni çözümler ancak farklı düşünme özgürlüğü ve hatalı girişimlere karşı hoşgörü ile mümkün olabilir. Düşünce alanındaki baskı ve katı kurallar değişimi engeller.
* İnsanların özgürce düşünebildikleri, değişim ve gelişim konusunda serbestçe tartışıp alternatifler üretebildikleri bir ortam iç dinamizmi her geçen gün biraz daha zenginleştirir.
* İnsan haklarının yaygınlaştırılması ve demokrasinin derinleştirilmesi insanların ufkunu açar ve daha yaratıcı çözümler bulmasına imkan verir.
* Değişim çabalarını tek bir merkezden uzaktan kumanda ile yönetmek iyi sonuç vermez. Yerel girişkenliğin özendirilmesi tabandaki dinamizmin ortaya çıkmasını sağlar.
* Yenilenme ve gelişme için proje üretiminin hızlandırılması savurganlığı azaltır ve üretkenliği yükseltir.
* Bilgi çağında eğitim konusundaki her iyileşme, verimliliği artırır. İnsanların neyin nasıl değişebileceğini bilmesi değişime karşı direnci de zayıflatır.
30 Ağustos 2019 Cuma