HAKAN GÜLDAĞ
14 Haziran’daki NATO Zirvesi önemli. Brüksel’de yapılacak zirvede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden bir araya gelecek. İki lider, Biden’ın başkan seçilmesi sonrasında ilk kez yüz yüze görüşecek.
Bu görüşmenin önemi ortada... Sadece iki ülkenin arasındaki ilişkiler bakımından değil. Bu görüşme, dünyada bloklaşmanın arttığı, safların sıklaştığı, yeni ittifak arayışlarının hem politik hem de ekonomik açıdan hız kazandığı bir dönemde yapılıyor olmasıyla ayrı bir anlam kazanıyor.
Gelin, ne demek istediğimi anlatmak için son günlerde yaşananlara şöyle bir bakalım: Şu sıralar herkesin gözü, ABD ve Çin arasındaki ticaret görüşmelerinde. Son iki haftada üç görüşme yapıldı. Şimdilik sakin gidiyor. Ama hiç belli olmaz.
Çünkü zemin kaygan. Hatırlarsanız mart ayında Alaska’da Çin ve ABD temsilcileri neredeyse birbirlerine giriyorlardı.
***
ABD ve Çin arasındaki hegemonya mücadelesi iki ülke ile sınırlı kalmıyor. Soğuk rüzgarlar, dünyanın dört bir tarafında dolaşıyor.
Avrupa Birliği bu süreçten etkilenenler arasında. Mesela, daha önce Eko-Mercek’te yer verdiğimiz, AB-Çin anlaşmaları rafa kalkabilir. Son gelişmeler, özellikle AB ile Çin arasındaki son ticaret ve yatırım anlaşmasının onaylanma ihtimalini bir hayli zayıflattı.
Keza, Çin’in kendi küreselleşme ihtiyaçları üzerinden şekillendirdiği, 65 ülkeyi kapsayan trilyon dolarlık ‘Kuşak ve Yol Projesi’ yeni müttefiklik arayışları içerisinde sorgulanıyor. Hindistan, bir süredir projeye uzak. Hatta Batı ile ittifak içinde karşı adımlar atıyor.
Projeye son darbe İtalya’dan geldi. 2019’da Tek Kuşak-Tek Yol projesine katılan ilk G7 ülkesi olan İtalya, çekilme kararı aldı.
***
Bloklaşma eğilimi yalnızca ABD ve müttefikleriyle Çin arasında da yaşanmıyor. Rusya ile de Batı arasındaki mesafe yeniden artıyor. Unutmayalım; Biden’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin için ‘katil’ ifadesini kullanmasının üzerinden çok zaman geçmedi. Doğrusu, Rusya da pek alttan almıyor. Alaska toplantısından 72 saat sonra Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Pekin’deydi.
Çin ve Rusya yakınlaşması, ABD ve müttefiklerinin karşısındaki blokun omurgasını oluşturuyor. Hiç şüphesiz bu yakınlaşma, öncelikle İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD’nin dünya ekonomisi içindeki ağırlığına paralel olarak dünya finansal yapısının temel taşı olan ABD Doları’na karşı birlikte tavır almayı da beraberinde getiriyor.
Son olarak Rusya Varlık Fonu, portföyünde doları tamamen sıfırladı. Mücadele, sosyal medyadan elektronik ödeme sistemlerine yayılıyor. Ödeme sistemleri deyip geçmeyin. Örnekleri görüldüğü gibi, ABD’nin şu ana kadar bu alanlardaki hegemonyası, doların dünya çapındaki ödeme aracı olmasıyla birleşince ambargo uygulamasını çok kolaylaştırıyordu. Görünen o ki, artık o kadar kolay olmayacak. Ne ödeme sistemleri üzerinde ne de teknoloji, yazılım ve bilgisayar alanında Amerikan şirketlerinin egemenliğinde...
***
Bu gelişmeler hem ekonomik hem jeopolitik alanda uluslararası gerginlikleri daha da artırıyor. ABD Başkanı Biden’ın işi zor.
* Çin başta yeniden yükselen güçlere karşı direnebilmek...
* Mevcut hegemonyasını koruyabilmek...
* Müttefiklere örnek olarak ABD’nin liderliğini sürdürebilmek…
Hiç kolay olmayacak. Üstelik, Biden yönetimi, ABD içinde de sorunlarla boğuşuyor. Mesele sadece korona salgını ile başa çıkmak ile ilgili değil.
Küreselleşme ve neo-liberalizmin ortaya çıkardığı sonuçlar, ABD’nin içerisinde de orta direği vurdu. Hem toplumsal gerginlikleri, kutuplaşmayı azaltmak, hem orta sınıfları güçlendirmek, hem ekonominin rekabet gücünü artırmak, hem de Çin ve diğer rakiplere karşı yıpranmış altyapısını tahkim etmek durumunda.
Biden yönetimi bütün bu hedeflerine varacak yeni bir model arayışında.
TÜRKİYE MUAF OLAMAZ
Bir tarafta ABD, İngiltere, Avrupa Birliği, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda...
Diğer tarafta, Çin, Rusya, İran, Kuzey Kore...
Bloklaşma süreci böyle şekilleniyor. Şimdilik... Bu süreç, Güneydoğu Asya’dan Latin Amerika’ya birçok ülkeyi tercihlere itiyor. Orta Asya ve Ortadoğu’da birçok ülkeyi taraf olmaya zorluyor. Bloklaşmaların içinde yer almayan, almak istemeyen ülkelerin işleri de zorlaşıyor. Her iki kampla birlikte yaşamaya çabalayan ülkeler, manevra alanlarının daraldığını hissediyor. Tabii, coğrafi konumu, kültürel bağları, üretimdeki gücü ile Türkiye’nin bundan muaf olması mümkün değil.
Uluslararası ilişkilerde bloklaşma eğiliminin hızlandığı bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden’ın NATO çatısı altındaki buluşmaları daha da kritik bir önem kazanıyor.
Şimdilik bu kadarla yetinelim. Buluşma sonrasında değerlendirmeye devam ederiz.
11 Haziran 2021 Cuma