nurullah.gur@marmara.edu.tr
Jeopolitik gelişmeler her daim küresel ekonomiyi etkilemiştir. Soğuk Savaş’ın ardından jeopolitik gerilimlerin sönümlenmesini bekleyenler çoğunluktaydı. Ancak, öyle olmadı. Özellikle 2008’deki küresel finans krizinden sonra jeopolitik riskler, küresel ekonomiyi daha sık yoklamaya başladı.
Arap Baharı sonrası patlak veren Suriye iç savaşı ve ardından gelen büyük göç dalgası Ortadoğu ve Avrupa’da siyasi ve iktisadi hayatı derinden etkiledi. 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakı bir başka dönüm noktasıydı. ABD ve Çin arasında 2016’dan bu yana yaşanan gerilim, yeni bir ‘soğuk savaşı’ andırıyor. Bu gerilim henüz jeopolitik bir krize dönüşmese de yükselen belirsizlik ortamı başta tedarik zincirleri olmak üzere küresel ekonomiyi hırpaladı. ABD ve Çin arasındaki gerilimin Tayvan meselesi üzerinden jeopolitik bir krize evrilmesi, küresel ekonomi için oldukça korkutucu bir senaryo.
15 YILLIK DENEYİM
Dünya, koronavirüs salgınının hemen çıkışında Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ile sarsıldı. Bu savaş, küresel ticareti ve enflasyonu olumsuz etkiledi. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın ekonomik etkileri kayboluyordu ki, bu sefer de İsrail’in Gazze’ye gerçekleştirdiği ağır saldırılar jeopolitik tansiyonu yeniden yükseltti. İsrail’in agresif ve insanlık dışı tutumunun bölgede yeni jeopolitik çatışmaları tetikleme riski var. Geçtiğimiz günlerde bunun bir örneğini İsrail ile İran arasındaki çatışmalarda yaşadık.
Jeopolitik gerilimler, enerji ve diğer emtia fiyatlarını artırarak enflasyon üzerinde baskı oluşturur. Uluslararası ticaret yavaşlarken, borçlanma maliyetleri artar. Altın ve döviz kurlarında normalin üzerinde hareketlenmeler yaşanabilir. Küresel ekonomi, jeopolitik risklerin bu tip olumsuz yansımalarını son 15 yılda ara ara deneyimledi.
Dünya, ekonomik sorunlarla jeopolitik gerilimlerin birbirini tetiklediği kötü bir dengeye savruldu. Batılı ülkelerin jeopolitik meseleleri sürekli sürüncemede bırakması, hatta bazı tehlikeli gelişmelere göz yummaları sorunların zamanla daha da büyümesine yol açtı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin temel fonksiyonları icra edemez hale gelmesi, terör eylemlerinin ve savaşların adeta önünü açıyor.
İKTİSADİ ÖNLEMLER
Bugün geldiğimiz noktada çözüm bekleyen çok fazla sayıda ekonomik ve jeopolitik sorunla karşı karşıyayız. Ama çözüm üretebilecek güçteki ülkeler, üç maymunu oynamanın ötesine geçmiyorlar. Böylesi bir ortamda jeopolitik gelişmelerin ekonomileri baskı altında tutmaya devam edeceğini öngörmek güç değil.
Jeopolitik gerilimlerin en yoğun yaşandığı bölgedeyiz. Türkiye’nin böyle bir realitesi var. Dolayısıyla gerek ülke bazında gerekse şirketler özelinde jeopolitik risklere karşı gereken iktisadi önlemleri almamız şart. Jeopolitik gerilimlerin bizi karamsarlığa itmesine izin vermeden, ülke ekonomisinin ve şirketlerin dışsal şoklara karşı bağışıklığını güçlendirmeliyiz. Zira, içeride makro ekonomik istikrarınızı sağlam bir temel üzerine inşa ettiğiniz takdirde jeopolitik risklerin olumsuz etkilerinden görece daha az etkilenirsiniz.
22 Nisan 2024 Pazartesi