OSMAN ARIOĞLU
Ekonomide içerisinden geçmekte olduğumuz dönemde gerek dünya konjonktürü gerekse ülkemiz açısından bir hayli ilginç gelişmeler yaşanıyor. Dünya genelinde hammadde ve enerji fiyatlarındaki yükselmenin tetiklediği enflasyonist süreçler baş sırayı alıyor. ABD ve AB bölgesinde bu kadar parasal genişlemenin günün sonunda bir miktar enflasyona da yol açması aslında zaten gerekiyordu. Bir örnek verecek olursak, ABD Merkez Bankası Fed’in 2008-2009 dünya krizinde başladığı parasal genişleme sonucu oluşan bilanço büyüklüğü, pandemi öncesinde 4 trilyon dolarlara kadar ulaşmışken, pandemi ile gelen süreçle beraber bir kat daha artarak 9 trilyon dolara çıktı.
Gelinen süreçte artık merkez bankaları parasal genişlemenin sonuna gelindiğini, kademeli olarak parasal sıkılaştırma dönemlerinin başladığını ve enflasyonu da dikkate alarak faiz artırımı dönemine girdiklerini ilan ettiler. Buradaki zamanlamaya yönelik açıklamalar ve beklentiler nedeniyle bugünlerde Euro-dolar paritesi de bir hayli hareketli seyrediyor. Bu yazının hazırlandığı sırada parite 1.05’in altına gerilemişti. Şimdi merkez bankaları sözlü yönlendirmelerle piyasalara yön vermeye çalışıyor. Bu sözlü yönlendirmelerin ve beklentilerin de etkisiyle paritenin hızlı bir şekilde 1.08-1.05 aralığında dolaşıyor olması da kimilerine ciddi para kazandırıcı olduğu gibi bazıları için de ciddi kayba neden oldu. Şu an için bu oynaklığın bir süre daha devam edeceğini söylemek kahinlik olmayacak.
★★★
Dünyada bu gelişmeler yaşanırken ülkemize geldiğimizde, yüksek risk primi yüksek enflasyon ve gösterge faizle kur bağlantısının tamamen koptuğu, gösterge faizin sadece merkez bankasının bankaları fonlama ölçüsü gibi kalması ve beraberinde de mevduat faizlerindeki enflasyona göre düşen getirilerin yaşandığı bir durum görünüyor. Tabii bu durumun devamında cazibesi artan ve bu sayede döviz kurundaki hızlı artışın önüne birkaç aydır ciddi set çeken kur korumalı mevduat uygulaması ayrı bir önem arz ediyor.
İlk üç aylık dönemde Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle öngörülen seviyelerin biraz üzerine çıkan döviz kuru gerçekleşmesi görülmüşse de, turizm mevsiminin yaklaşıyor olması ve savaşın da gündemdeki öneminin biraz gerilemesi ile hammadde ve enerji fiyatlarındaki artış seyrinin yavaşlamasıyla beraber sonbahara kadar bu süreçte tekrar önemli bir risk oluşmamasını bekleyebiliriz.
Enflasyonun yüzde 60’ların üzerine çıkmasına rağmen kredi faizlerinin yüzde 20-30 aralığında devam ediyor olması, ekonomide yatırım, istihdam ve piyasa canlılığını devam ettiriyor. Son alınan karşılıkların artırılmasına yönelik karar, kredi maliyetlerini birkaç puan yukarı çekebilecek. Kredi maliyetlerindeki birkaç puanlık artış bile açıklanan enflasyon rakamları ile kıyaslandığında kredi ile finansmanın cazibesini korumasını engellemiyor.
★★★
Bize göre de şu anda yürütülen kur korumalı mevduat uygulaması belli bir süre vazgeçilmez bir araç konumunda. Üstelik kamu tarafından belirlenen tarifeli işler ve enflasyona göre düşük oranlı finansmanla yatırım ve istihdamın desteklenmesiyle enflasyonun maliyet artışlarıyla daha yapısal ve kalıcı bir hale gelmesi engellenebilecek. Bunun için KGF kaynaklarından açıklanan ve tek haneli rakamlarla verilmesi planlanan kredilerin çok selektif olması ve piyasaya arz edilen bu ucuz kaynağın enflasyonu daha da artırıcı bir etkiye neden olmaması için dikkatle izlenmesi önemli. Hal böyle olunca, tercih edilen yolun çok ince ve mahir bir ayarla yürütülmesi gerekiyor. İşlemlerin TL ile yapılması zorunluluğu gibi uygulamalar konusunda doğrudan piyasaya müdahale anlamına gelme riski nedeniyle daha dikkatli olunması, bunun yerine zaten uygulamada olan döviz geliri olmayanın dövizle borçlanamaması gibi önlemlerin ise bu süreci daha az hasarla atlatmak bakımından son derece doğru ve yerinde tedbirler olduğunu değerlendiriyoruz.
06 Mayıs 2022 Cuma