Krediye erişim, şirketler için oldukça kritik bir mesele.
Kapitalist sistem içerisinde kredi mekanizmasından kaçmanız çok kolay değil. Şirketler öyle ya da böyle üretim, ihracat, inovasyon ve istihdamı beslemek için bankacılık sistemine ihtiyaç duyuyor. Alternatif finansman yöntemleri olmakla birlikte, maalesef bizim gibi gelişen ülkelerde alternatifler olduķça yetersiz. Özellikle de KOBİ’lerin alternatif yöntemlere erişimi kısıtlı. Haliyle bir yerde bankacılık sistemine maruz kalıyorsunuz. Faizlerin yüksek seyrettiği, likiditenin kuruduğu dönemlerde finansmana erişim daha problemli hale geliyor. Tıpkı şu an içinde bulunduğumuz küresel konjonktürde olduğu gibi.
Son aylarda birkaç istisna hariç merkez bankalarının çoğu, faizleri artırarak ve likiditeyi kısarak enflasyonla mücadele etmeye çalışıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) farklı bir yol izleyerek politika faizini aşağıya çekiyor. TCMB bir taraftan da yeni bir kur şoku ve enflasyon sarmalı yaşamamak için kredilerin kontrollü ve seçici biçimde genişlemesini hedefliyor. Bu politika yaklaşımı, kredi artışının belli hız limitlerini aşmasını engelliyor. Dolayısıyla faizler düşse bile kredi limitleri reel sektörün ihtiyacı ve beklentilerinin altında kalabiliyor.
KRİZ TETİKLEYİCİSİ
Hatırlanacağı üzere, limitlerle ilgili sorun yaşanmadığı dönemlerde ise sıkıntılı taraf, faizlerin çok yüksek olmasıydı. Kredi musluklarını çok fazla açtığınızda bol likiditenin spekülatif amaçlar için kullanılarak iktisadi faaliyete kaliteli biçimde katkı sunmadığı bir denklem vardı. Kredi-faiz cephelerine yönelik bu sıkıntıların birçoğunu sadece biz yaşamıyoruz. İktisat tarihine baktığınızda, kredi mekanizmasındaki taşkınlıkların ve aksaklıkların birçok krize neden olduğunu görürsünüz.
FAİZ CENDERESİNDEN KURTULUŞ
Krediye dayalı finans sistemi Türkiye ekonomisine dar geliyor. Reel sektörümüzün-özellikle de KOBİ’lerimizin- daha yenilikçi ve üretken kimliğe bürünerek gerçek potansiyelini yakalayabilmesi için alternatif finansman kanallarına daha fazla ihtiyaç var. Ortaklığa dayalı finansal kurumlardan ve enstrümanlardan bahsediyorum. Hisse senedi piyasası, risk sermayesi, melek yatırımcılar, kitle fonlaması, katılım finansmanı…
Bilimsel çalışmalar, ortaklığa dayalı faizsiz finansal kurumların ve enstrümanların gelişmesi için öncelikle şu koşulların sağlanması gerektiğine işaret ediyor:
Düşük enflasyon,
* Finans-ticaret alanlarına dair ihtisas mahkemelerinin etkin ve hızlı çalışması,
* Küresel trendlere hızla uyum sağlayacak nitelikte finansal düzenleme mekanizmalarının kurulması (kanun ve mevzuatların esnekliğe fırsat tanıyacak nitelikte olması),
* Yeni girişimciden holdingine kadar reel sektörün her ölçeğinde şirketlerin profesyonel bir finansal yönetim anlayışını benimsemeleri,
* Yüksek finansal okuryazarlık,
* Toplumdaki bireylerin sabır ve güven duygusunu geliştirmeye yönelik -özellikle çocuk yaşta- verilen eğitimler.
Görüldüğü üzere, bu işin kolay ve kısa yolu yok. Emek, istikrar ve irade gerekiyor. Ama faiz cenderesinden kurtulmanın, kredi mekanizmasının ekonomik geleceğimizi bu kadar esir almasını engellemenin başka bir yolu da yok!
03 Kasım 2022 Perşembe