Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

Doç. Dr. Nurullah Gür

Koronavirüs krizi, küresel ekonomide büyük kırılmaları beraberinde getirebilecek ölçekte bir vaka. Küresel ekonomiye dair değişimin kendini en fazla hissettireceği alanların başında küresel tedarik zincirleri geliyor. Bu virüs salgını, imalat sanayi üretiminde Çin gibi Doğu Asya ülkelerine aşırı bağımlılığın, küresel tedarik zincirlerinin sürdürülebilirliği için ne denli ciddi bir risk teşkil ettiğini gösterdi. Çin, tek başına küresel imalat sanayi üretiminin yüzde 28’ini gerçekleştiriyor. Koronavirüs krizinden sonra bu tablo değişebilir. Bu yaşananlardan sonra çok uluslu birçok şirketin geleceğe yönelik üretim ve yatırım planlarını gözden geçirmesi sürpriz olmaz. Küresel şirketler Çin’deki üretim tesislerinin bir kısmını diğer bölgelere kaydırabilirler.

İMALATTA GENİŞ ÜRÜN YELPAZESİ

Türkiye, ilerleyen yıllarda daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekerek küresel tedarik zincirlerindeki rolünü artırabilir. Türkiye’nin bu konuda önemli avantajları var. Öncelikle imalat sanayinde ürün yelpazesi oldukça geniş. Bununla birlikte, yetişmiş insan gücü hiç de yabana atılır seviyelerde değil. Son olarak, Türkiye’nin önemli lojistik avantajlara sahip olduğunu atlamamak lazım.

Doğrudan yabancı yatırımlardan uzun vadede daha fazla faydalanabilmek için teknoloji transferinin yanı sıra ortak teknoloji geliştirmeye açık tarzda yabancı girişimleri çekecek politikaları hayata geçirmek gerekiyor. Ayrıca yerli şirketlerimizin küresel tedarik zincirleri içerisindeki katma değerli üretim seviyelerini artırmak için güçlü sanayi politikalarına ihtiyacımız var.

AKILLI OTOMASYON TEKNOLOJİLERİ ŞART

Ancak, gelişmiş ülkelerde yükselen yeni korumacılık ve küreselleşme karşıtlığının tezahürü olarak, Amerikan ve Avrupa menşeli bazı çok uluslu şirketlerin üretim tesislerini kendi öz ülke sınırları içerisine çekebileceği ihtimalini de hesaba katmak gerekiyor. İmalat sanayinde yatırımları yeniden Batılı ülkelere kaydırıp gelişmekte olan ülkelerle maliyet açısından rekabet etmek için endüstriyel robotlar, 3D yazıcılar ve yapay zeka gibi akıllı otomasyon teknolojilerinin daha fazla devreye girmesi gerekiyor. Salgın hastalık ve doğal afet gibi öngörülemeyen riskli durumlarda üretimin durmasını engellemek için de önümüzdeki yıllarda akıllı otomasyon teknolojilerinin daha yaygın olarak kullanıldığına şahit olabiliriz.

MARKALAŞMAYA İHTİYACIMIZ VAR

Akıllı otomasyon teknolojilerinin çok hızlı bir şekilde Batılı ülkelerde kullanılması, bu ülkelerin gelişmekte olan ülkelerden yaptıkları ithalatın düşmesini tetikleyebilir. Bu durum, Türkiye’nin otomotiv ve tekstil gibi ihracatçı konumda olduğu sektörlerde pazar payımızı tehdit edebilir. Bu sektörlerde gücümüzü korumamız için yenilikçi adımlar atmamız şart. Yerli otomobil gibi girişimlere ve tekstilde markalaşmaya eskisinden çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir döneme giriyoruz. Eğer bunları başarabilirsek ihracattaki dezavantajı kolaylıkla avantaja çevirebiliriz. Hatta virüs sonrası Batılı ülkelerde Çin mallarının yaşayabileceği prestij kaybı, Türk ihracatçıları için yeni fırsatlar doğurabilir.

01 Mayıs 2020 Cuma