Doç. Dr. Nurullah Gür
Türkiye’nin güçlü bir reel sektörü var. Şirketlerimiz 2013’ten bu yana yaşanılan iç ve dış şoklara karşı büyük bir direnç gösterdi. Bu süreçte reel sektör darbe girişiminden kur şokuna, jeopolitik risklerden koronavirüs krizine kadar belirsizlik yaratıcı birçok unsurla mücadele etmek zorunda kaldı. Dinamizm hafif yara alsa da Türkiye’de reel sektör, birçok G20 ülkesine göre hâlâ daha dinamik diyebiliriz. Reel sektörün dinamizmini artırmada yeni girişimlerin rolü oldukça önemli. Yeni girişimler sektöre girecek ki rekabet artsın, yeniliklerin önü açılsın ve ekonomik pasta büyüsün.
TÜİK’in geçtiğimiz günlerde açıkladığı girişimcilik verileri ilginç ve dikkat edilmesi gereken bazı bilgiler sunuyor. Piyasaya yeni girenlerin oranında bir gerileme yaşanmış. 2011’de yüzde 14.6 olan girişimlerin doğum oranı 2019’da yüzde 13’e inmiş. Girişimlerin bir yıllık hayatta kalma oranlarında dramatik bir değişiklik yok. 2014’te bir yılın ardından hayatta kalan yeni girişimlerin oranı yüzde 81.9 idi. Büyük bir kur şoku yaşadığımız 2018’de ise bu oran yüzde 81.3 olmuş. Koronavirüs krizi bazı pratik ve hukuki nedenlerden dolayı yeni şirket kuruluş sayısında artışa neden olabilir. Öte yandan küresel çapta bu denli yıkıcı krizin yeni girişimlerin hayatta kalma oranlarını aşağıya çekmesi beklenebilir.
İTHALAT EĞİLİMLERİ DAHA HIZLI
2016 ve sonrasında kurulan şirketlerin ihracat payı, önceki dönemlerde kurulanlara kıyasla belirgin bir şekilde düşük. Hızlı büyüyen girişimlerimizin (3 yıllık periyotta ortalama yüzde 10 ve üzerinde büyüyenler) ithalat eğilimleri ihracattan daha hızlı artmış. Yeni işletmelerin dış ticaret dengesine etkisine yönelik dikkat edilmesi gereken bir nokta. Bununla birlikte, yeni doğan şirketler ekonomik yapının teknolojik bacağında da yetersiz kalmış. İmalat sanayinde 2011 yılında doğan girişimlerin yüzde 62.5’i düşük teknoloji seviyesine sahipken, orta-yüksek ve yüksek teknoloji seviyesine sahip olanların oranı yüzde 9.3 idi. Bu oranlar 2019’da sırasıyla yüzde 63.7 ve 10.5 olmuş. Türkiye’nin teknoloji odaklı iş yapan girişimcilere daha fazla ihtiyacı var. Katma değerli yerli üretimi ve yüksek teknolojili ihracatı artırarak orta gelir tuzağından kurtulmamızın yolu buradan geçiyor.
TEKNOLOJİDE ÇITA YÜKSELMELİ
Eğer yeni girişimlerimiz teknolojik olarak çıtayı yükseltemezlerse büyük şirketlerle rekabet etmeleri güçleşiyor. Bu durum büyük şirketleri tembelliğe itiyor. Rekabetin artmadığı bir ortamda büyük şirketler Ar-Ge ve ihracata daha az yöneliyorlar. Öte taraftan ithalat eğilimleri ve faaliyet dışı kârları artıyor.
Tarım ve sanayiye giriş yapan girişimcilerin oranında hafif bir artış var. Girişimcilerin bilgi ve işlem sektörüne olan ilgisi de son 10 yılda artmış. Ancak, Türkiye’nin bazı yapısal problemlerinden kurtulması ve teknolojik anlamda bir üst lige çıkması için bu sektörlere girecek daha fazla cevval girişimciler görmek istiyoruz.
Bu kısır döngüyü kırmamız için teknoloji seviyesi yüksek yeni girişimlerin doğumunu destekleyici bir iş ortamı sunmamız gerekiyor. Ortaklığa dayalı finansman yöntemlerinin geliştirilmesi, makro ölçekteki belirsizliklerin azaltılması, kurumsal altyapının iyileştirilmesi, eğitim yapısının güncellenmesi ve iş yapma kültürünün gözden geçirilmesi, ihtiyaç duyduğumuz girişimlerin önünü açabilir.
18 Eylül 2020 Cuma