İktisadi faaliyette son 7-8 aydır bir yavaşlama var. Sektörel bazda bu yavaşlama kendini en çok sanayi sektöründe hissettiriyor. Sadece üretim göstergeleri değil, istihdam rakamları açısından da sanayi sektörü negatif ayrışıyor. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi yıl başından bu yana yüzde 4.2 oranında daraldı. Aynı süre zarfında sanayi istihdamında
46 bin kişilik azalma yaşandı. İç talepteki gerilemenin yanı sıra ihracat pazarlarımızdaki ekonomik zayıflamanın sanayinin bu performansında etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Sanayi sektörü, salgın döneminden önce de zorlu bir süreçten geçmişti. 2000’li yılların başında sanayinin GSYH içindeki payının yüzde 20’nin altına düştüğü dönemler oldu. Türkiye, bir nevi erken sanayisizleşme sorunu yaşıyordu. 2004-2013 döneminde TL’nin aşırı değerlenmesi ve Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması sonrasında küresel pazar payını hızla artırması gibi gelişmeler, Türkiye’de sanayi sektörünün rekabet avantajını örseledi. Doğrudan yabancı yatırımların da etkisiyle iktisadi aktivite dış ticarete konu olmayan hizmetler sektörüne doğru çok hızlı yöneldi.
SANAYİDE İHRACAT İVMESİ
Ekonomik gelişmenin henüz erken bir aşamasında, sanayi sektörünün üretkenlik artışı, istihdam ve ihracat gibi uzun vadeli kazanımlarından yeterince faydalanamadan, ağırlık merkezinin hızla hizmetler sektörüne kaydığına tanık olduk. Bu ‘erken sanayisizleşme’ eğilimi, Türkiye’yi orta gelir tuzağına sürükleyen başlıca unsurlardan biri oldu.
Koronavirüs salgını, Türkiye’de sanayi sektörünün yeniden canlanması için önemli bir fırsat penceresi açtı. Çin’in salgın döneminde üretim tesislerini uzun süre tam kapasite çalıştıramaması üzerine Batılı ülkeler güvenilir bir tedarikçi olarak Türk sanayisine yönelmişlerdi. Türkiye, bu fırsatı 2021-2023 döneminde oldukça iyi değerlendirdi. Hem Avrupa’ya hem de ABD’ye yapılan sanayi ihracatı hızla artarken, sanayinin ekonomideki payı bu dönemde yaklaşık 5 puanlık yükseldi. Eylül 2021’de bu köşede kaleme aldığım bir yazıda, sanayideki bu ivmeyi sürdürülebilir kılmanın ne kadar önemli olduğunun altını çizmiştim.
YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRETİM
Maalesef geldiğimiz son noktada sanayi, bu ivmeyi koruyamadı. 2023’ün son çeyreğinden bu yana sanayi sektörü zayıflıyor. Kayıplar, 2024’ün ikinci ve üçüncü çeyreklerinde daha belirgin hale geldi.
Türkiye’nin yüksek büyüme oranlarını istikrarlı bir şekilde sürdürebilmesi, orta gelir tuzağından kurtulabilmesi, refah artışını tabana yayabilmesi ve dışa bağımlılıklarını makul seviyelere çekebilmesi için güçlü bir sanayi sektörüne ihtiyacı var. Döviz kuru, faiz oranı ve ihracat pazarlarındaki büyüme oranları gibi değişkenler, konjonktürel olarak sanayi sektörünü olumsuz etkiliyor. Kuşkusuz, kısa vadeli olumsuz etkileri hafifletmek için bazı önlemler almak faydalı olacaktır. Ancak esas odaklanmamız gereken, Türkiye’nin yüksek teknolojili sanayi üretimine yönelik uzun vadeli hedef ve stratejilerini destekleyecek yapısal politikaları hayata geçirmektir. Konjonktürel etkiler normale döndüğünde, sanayiye esas ivme kazandıracak olan bu uzun vadeli politikalar ve dönüşüm olacaktır.
nurullah.gur@marmara.edu.tr