Değersiz alacağın katma değer vergisinin ne şekilde işleme tabi tutulacağı yasal düzenleme ile açıklığa kavuşturuldu. Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 7104 Sayılı Kanun, 6 Nisan tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunda yer alan bazı düzenlemeleri daha önceki yazılarımızda bu köşede dile getirmiştik. Elbette kanunda yer alacağı, kanunun tanıtımında da öne çıkarılan, devreden katma değer vergisinin iadesi ve grup konsolidasyonu gibi önemli hükümler TBMM görüşmeleri sırasında metinden çıkarıldı. Kanun ile yıllar önce görüş verilmek suretiyle çözüme kavuşturulan ancak daha sonra İdarenin görüş değiştirmesi ile tekrar karışık hale gelen bir konu, kanun hükmü ile yeniden düzenlenmiş oldu. Konu, değersiz hale gelen alacakların katma değer vergisinin gider yazılması veya indirim yoluyla giderilmesi konusudur. Yıllar önce konu üzerinde teknik düzeyde çalışmış biri olarak konuya yaklaşımımı bir kez daha tekrarlamak isterim. Bir alacak doğduğunda bunun ne kadarının katma değer vergisi ile ilgili ne kadarının mal veya hizmet bedeli ile ilgili olduğunun bir önemi olmaması gerektiği, önemli olanın tahsil edilemeyen alacak tutarının olduğu ve bu nedenle de tahsil edilemeyen alacak tutarını mevzuattaki şartlar yerine getirilmek suretiyle KDV dahil tutar üzerinden şüpheli veya değersiz alacak yazılabilmesidir.
Daha sonra İdare de konuya ilişkin görüş değişikliği yapılarak katma değer vergisinin gider yazılamaması gibi bize göre doğru olmayan bir uygulama başlatılmıştı. Anladığım kadarıyla daha sonra tekrar görüş değişikliği olmuş olacak ki, bu defa konunun çözümünün yasal düzenlemeyle yapılması yoluna gidilmiştir. Bu yönüyle iyi de yapılmış olduğunu söyleyebiliriz. Yasal düzenleme konuyu biraz daha mükellef lehine çözüme kavuşturmuş oldu.
Şöyle ki; bu düzenlemeyle şayet değersiz hale gelen alacağa ilişkin katma değer vergisi bu alacağın değersiz alacak haline geldiği ve zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilir. Bunun yapılabilmesi için katma değer vergisinin ayrıca giderin yazılmamış olması veya ters kayıtla gelir yazılmasının yeterli olacağıdır. Buradaki mükellef lehine olan husus şüpheli alacağın gider yazılması buna karşılık, bu alacak içerisinde yer alan katma değer vergisi kısmının ise indirim konusu yapılabilmesine imkan tanınmasıdır. Yukarıda bahsettiğim üzere çok eski yıllarda konuya ilişkin çözüm, vergi teorisinde alacağın artık katma değer vergisi veya hizmet bedeli olarak ayrıma tabi tutulmaksızın gelir kurumlar vergisi bakımından değerlendirilmesi gerekir görüşünden bir adım daha ileriye yasa maddesi ile geçilmesidir. Alacak içerisinde yer alan katma değer vergisi tutarı ayrıştırılması suretiyle bu tutar daha önce hasılat katma değer vergisi olarak beyan edildiği için bu defa tahsil edilememesi nedeniyle indirim konusu yapılabilmesine imkan sağlanmaktadır.
Eski yıllardaki görüşe göre, gider yazılmak suretiyle bu katma değer vergisine ilişkin tutarın gelir veya kurumlar vergisi oranındaki kısmından yararlanılması söz konusu iken, bu defa tahsil edilemeyen alacak içerisinde katma değer vergisine ilişkin kısmının tamamının indirim katma değer vergisi yazılmak suretiyle ödenecek katma değer vergisinden indirilebilmesine imkan sağlanmaktadır. Artık düzenleme yasa maddesi ile yapılmış olduğundan konuya ilişkin herhangi bir tereddüt söz konusu olmayacak ve uygulamanın bundan böyle bu şekilde yürütülmesi gerekecektir.
24 Nisan 2018 Salı