Giriş: 11.03.2024 - 07:59
Güncelleme: 11.03.2024 - 07:59
FATİH OKTAY

FATİH OKTAY


 


 

Çin köylüsü geçmişte, bazen zorlu, bazen de keyifli diyebileceğimiz roller oynayarak gelişme sürecine önemli katkılar yapmıştı. Küresel güç rekabetinin biçimlendirdiği bu yeni dönemde de ülke yönetimi Çin köylüsüne, bu sefer ‘keyifli’ türden bir rol biçiyor.

 

Çin’de 50’lerin sonlarında, 60’ların başlarında oturan düzende Çin köylüsü bir yandan kentli nüfusu besleyecek, sanayi için girdi oluşturacak, sermaye malları ithalatı için gerekli dövizi getirecek ihraç ürünlerini sağlayacak tarımsal üretimi gerçekleştirirken, bir yandan da tarım sektörünün gereksinimlerini üreten bir kırsal sanayi geliştiriyor ve işletiyordu. 

 

Tarımsal üretim, komün denen bir kasaba ve çevresindeki köylerden oluşan idari birimlerde, ortak mülkiyetteki toprak ve üretim araçları kullanılarak, ortak çalışma ile gerçekleştiriliyordu. Köylüler ürünlerinin bir kısmını devlete vergi olarak veriyor, bir kısmını yine devlete zorunlu olarak ve devlet tarafından belirlenen düşük fiyatlardan satıyor, bir bölümünü eğitim, sağlık, altyapı hizmetlerinin sağlanması için komün yönetimine veriyor, kalanı da aralarında üretime katkıları oranında bölüşüyordu. Bu da esas olarak boğaz tokluğunu sağlayacak düzeylerdeydi. 

 

Köylüler öte yandan da, komün yönetimlerinin önderliğinde madencilik, demir-çelik üretimi, tarım araçları, enerji, gübre üretimi gibi alanlarda üretim yapacak tesisleri kuruyor ve bunlarda çalışıyordu.

 

ORTAK DEĞİL BAĞIMSIZ ÜRETİM 

 

Çin, 70’lerin sonunda piyasa ekonomisine geçmeye başladığında ülke yönetiminin ortaklaşa üretim yerine bağımsız üretim yapmaları için ortak mülkiyetteki toprakları köylülere bölüştürüp kullanım hakkı vermesiyle tarımsal üretimde büyük artış gerçekleşti. Yönetim bir yandan da tarımsal ürün alım fiyatlarını artırdığından köylülerin gelirlerinde daha da büyük artış oldu. Ülke yönetimi, öte yandan da kırsal sanayi kuruluşlarının yalnız tarım girdisi üretmesi kısıtlamasını kaldırınca bu kuruluşlar Çin’de o dönemde kısıtlı üretimi olan tüketim malları üretmeye başladı. 

 

Karşılanmamış büyük bir talep ve bu kuruluşların düşük maliyetleri büyük kârlar anlamına geliyordu. Bu kuruluşlar ortak mülkiyette olduğundan bu kârlar kısmen köylülere dağıtılıyor, kısmen yeniden yatırıma yönlendiriliyordu. Sonuç, tam bir üretim patlamasıydı. Kırsal sanayi yılda yüzde 30 oranında büyüyordu. Çin köylüsü, tarımsal ve kırsal sanayi üretim artışıyla ekonominin motoru durumundaydı, bu önemli rolü yerine getirirken de zenginleşiyordu.

 

KIRSALI CANLANDIRMA GİRİŞİMİ

 

90’larda ülke yönetimi ekonomik gelişmede büyük devlet kuruluşlarını ve yabancı şirketleri öne çıkaran politikalara yönelince kırsalın ve köylünün bu rolü önemini yitirdi. Bu dönemde köylünün rolü, yerli ve yabancı yatırımcıların kurduğu büyük, çoğunluğu kıyı eyaletlerindeki dev tesislerde işçilikti. Çin’in bu dönemdeki akıl almaz atılımının neferleri, sayıları 300 milyona yaklaşan, köyden kentlere akıp zor koşullarda çalışan bu köylülerdi. Buna karşılık bu dönemde kırsal altyapısı, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik koşullarıyla büyük ölçüde ihmal edilmişti.

 

Bugün köylü ve kırsal, ‘Kırsalı Canlandırma’ girişimi çerçevesinde Xi Jinping yönetiminin en temel önceliklerinden biri konumunda. Kırsalda ulaşım, enerji, iletişim-internet, tarımsal altyapının iyileştirilmesi; sağlık, eğitim, sosyal güvenlik koşullarının geliştirilmesi, gelir düzeyinin yükseltilmesi; köy ve kasabaların lojistik zincirler, dağıtım merkezleri, alışveriş merkezleri ile ülke ticaret sistemine daha iyi entegre edilmesi, finansal sistemin kırsala daha çok kaynak sağlaması için büyük bir faaliyet sürüyor. Bunların ana nedeni, ABD ile çatışmanın giderek derinleştiği günümüz ortamında büyümenin ihracat bağlılığının azaltılıp, iç talebin rolünün artırılması gereksinimi doğrultusunda kırsal bölgelerdeki talep potansiyelinin ortaya çıkartılması.

 

Çin köylüsünün ekonomik büyümedeki yeni rolü daha iyi yaşamak ve daha çok tüketmek.