tatil-sepeti
Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

DOÇ. DR. NURULLAH GÜR

Enflasyon ve faiz gibi parametreler bir süredir gündemi yoğun olarak meşgul ettiği için ekonominin uzun vadeli kritik meselelerini köşemize taşımayı maalesef ihmal ettik. Hazır ekonomi gündemi biraz normalleşmişken, bu yazıda Ar-Ge ve inovasyon konularını masaya yatıralım.

ŞİRKETLERİN PAYI YÜZDE 57

TÜİK’in açıkladığı güncel verilere göre, Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranı, salgının patlak verdiği 2020 yılında yüzde 1.09’a ulaştı. 2009’da bu oran yüzde 0.9’du. Belli bir mesafe kat etmişiz; ancak, rakiplerimizle kendimizi kıyasladığımızda henüz belli eşiklerin uzağında olduğumuz net biçimde görülüyor. İsrail ve Güney Kore gibi yenilikçi ekonomilerde Ar-Ge yatırımlarının oranı yüzde 4.5 seviyesinde. ABD, Japonya ve Almanya gibi G7 ülkeleri yüzde 2.5-3 bandında. Çin, Ar-Ge/GSYH oranını yüzde 2.2’ye çıkararak ABD’ye yaklaştı. Polonya ve Brezilya gibi akranlarımızda ise bu oran yüzde 1.2 civarında. Türkiye’de 10-12 yıl önce Ar-Ge yatırımlarını büyük oranda (yüzde 46) kamu gerçekleştiriyordu. Kamunun payı günümüzde yüzde 28.4’e geriledi.

Şirketlerin Ar-Ge yatırımlarındaki payı ise yüzde 30’lardan yüzde 57.2’ye yükseldi. Şirketlerin iç ve dış piyasada daha rekabetçi olmak için Ar-Ge’nin ne denli önemli olduğunu geç de olsa kavramaları sevindirici. Kamunun artık daha çok temel bilimlere yönelik Ar-Ge yatırımlarını üstlenmesini ve seçici finansal teşviklerle özel şirketlerin gelecek vaat eden teknolojiler için yaptıkları Ar-Ge yatırımlarını desteklemesini bekleriz.

Bilimsel çıktıları patent gibi ticari çıktılara dönüştürmek için Ar-Ge yapmak şart. Ama her Ar-Ge’nin patente veya faydalı modele dönüşme garantisi yok. İşin doğasına aykırı bir şey bu.

O yüzden Ar-Ge yaparken risk almaktan ve hata yapmaktan korkmamalıyız.

ÜRÜN YENİLİĞİNE YÖNELMELİYİZ

Şimdi gelelim işin inovasyon boyutuna. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 10 ve daha fazla çalışanı olan şirketlerin yüzde 38.5’i yenilik faaliyetlerinde bulunuyor. Şirketlerin yüzde 30.2’si iş süreci yeniliği yaparken, yüzde 19.7’si ürün yeniliği yapıyor. Özellikle dış ticarette rakiplerimizin önüne geçebilmek için ürün yeniliğine daha fazla yönelmemiz gerekiyor.

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü verilerine göre, Türkiye’de yerleşikler ve yabancılar, 2020’de toplam 2 bin 435 adet patent almışlar. 2011’de alınan patent sayısı ise 988’di. Türkiye her 100 milyar dolarlık GSYH’ye karşılık 326 adet patent alırken, Güney Kore’nin 8 bin 226, Çin’in 3 bin 566, Brezilya’nın bin 412 ve Polonya’nın 359 adet patent aldığını görüyoruz.

Eğer ekonomide gerçek bir dönüşüm hamlesi gerçekleştirmeyi ve orta gelir tuzağından kurtulmayı hedefliyorsak, bu işin yolu şüphesiz Ar-Ge ve inovasyondan geçiyor. Üretkenliği ve katma değeri artırmak, cari fazla hedefine ulaşmak ve ekonomiyi daha çevre dostu bir kimliğe kavuşturmak için daha fazla Ar-Ge yatırımı yapmamız ve bu yatırımların çıktılarını inovasyona dönüştürmemiz şart.

21 Ocak 2022 Cuma