Geçen yazımızda Anayasa Mahkemesi’nin 2021 yılında enflasyon düzeltmesi uygulamasının ertelenmesine ilişkin yasa maddesini iptal ettiğinden bahsetmiştik.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesi; 2021 yılı vergilendirme dönemi kapandıktan sonra enflasyon düzeltmesinin ertelemesini yasanın geriye yürütülmesi ve dolayısıyla da kişinin mülkiyet hakkının ihlali olarak görmesi olmuştur. Bu karar üzerine kamuoyunda genelde iki konu hem tartışma hem de merak uyandırdı.
ANAYASA MAHKEMESİ GÖRÜŞ MÜ DEĞİŞTİRDİ?
Anayasa Mahkemesi’nin 1994 yılında getirilen ekonomik denge vergisi ile ilgili kararı; yeni bir vergi olduğu ve vergiyi doğuran olayın gelir vergisi beyannamesinin verilmesiyle oluştuğu gerekçesiyle geriye yürümenin söz konusu olmadığı yönündeydi. Bu defa ise vergilendirme dönemi kapandıktan sonra enflasyon düzeltmesi uygulamasının ertelenmesini gelir ve kurumlar vergisi kanunlarındaki vergiyi doğuran olay bakımından geriye yürüme olarak değerlendirmiştir.
Her ne kadar vergi uzmanlarının bir bölümü bu değerlendirmeye katılmasa da bizce Anayasa Mahkemesi’nin o değerlendirmesi yerinde olmuştur. Zira vergi kanunla konulmuştu ve getirilen de ek bir gelir vergisi değildi.
Enflasyon düzeltmesi ise bir vergi olmadığı gibi mevcut yasada öngörülen ve esasında bir muhasebe işlemi olup, ertelenmesi de doğal olarak işlemin yapılıp yapılmayacağı netleştikten sonra yapılabilir. Teorik olarak yıl kapanmadan ve TÜİK tarafından aralık ayı enflasyon rakamları açıklanmadan 2021 yılına ilişkin enflasyon düzeltmesi uygulamasının yapılıp yapılmayacağı belli değildir. TÜİK tarafından 3 Ocak’ta enflasyon rakamları açıklanıp, 2021 yılında enflasyon düzeltmesi yapılması gereği yasal olarak kesinleştiği için düzeltmelerden ve gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri verilmeden, enflasyon düzeltmesi yapılması gereğinin ortaya çıktığı ay olan ocak ayı içerisinde yasal düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle, bize göre bir geriye yürüme veya hak ihlalinden bahsedilmesi söz konusu olamaz. Aksi, yasa koyucunun ihtimale binaen 2021 yılı kapanmadan önce bir yasal düzenleme yapmasını istemek anlamına gelir. Doğal olarak bu bizim vergi tekniği ve vergi anlayışı bakımından kendi görüşümüz. Önemli olan; Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar ve bu kararın etkilerinin ne olacağının değerlendirilmesidir.
KARAR KİMLERİ ETKİLEYECEK, GELECEĞE YÖNELİK NE TÜR SONUÇ DOĞURACAK?
İlk olarak; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi söz konusu olmadığından bu karar sadece 2021 yılı gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerini ihtiraz kayıtla vermiş olup süresinde dava açmış olanlar bakımından anlam ifade edecektir. Onun dışındaki mükellef çoğunluğu için bir sürelik kafa karışıklığının ötesinde bir sonuç doğurmayacaktır. İkinci ve daha önemli konu ise; bundan sonra yapılacak ve kısmen de tartışılabilecek her yasal düzenleme üzerine ihtirazı kayıtla beyan ve dava açma ihtimalini artırıcı bir sonuç ortaya çıkacağından mükellef ile idare arasındaki uyuşmazlıkların artması gibi hiç istenilmeyen bir sonuca yol açabilecektir.
Bu kanaatimize; 6 Şubat’ta meydana gelen ve 12 ilimizi etkileyen asrın felaketi deprem sonrasında getirilen ek motorlu taşıtlar vergisi düzenlemesi sonrası yaşanan gelişmeleri örnek gösterebiliriz. Anayasa Mahkemesi, 2004 yılında ekonomik istikrar da gerekçe gösterilerek getirilen ek MTV’yi iptal etmişti. Oysa 1999 yılında meydana gelen depremler sonrası getirilen ek MTV’yi ise depremlerin yarattığı hasarların giderilmesi gerekçesiyle iptal etmemişti. Son yasal düzenlemenin gerekçesi de yine deprem felaketiydi. Çok sayıda itiraz kayıtla ek MTV ödemesi veya bazı mükelleflerce ödenmeme durumu olmuştu. Sonuçta, getirilen ek MTV, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemişti.
05 Şubat 2024 Pazartesi