Bakmayın siz dünya haritalarında neredeyse Grönland kadar gösterildiğine...
O haritaların yapılış metodundan...
Kara kıta devasa bir büyüklükte...
Yaklaşık 30 milyon kilometrekare...
30 milyon kilometrekareyi şöyle bir zihninizde canlandırmakta zorlanırsanız, yardımcı olayım...
Çin’i alın...
Yanına ABD’yi koyun...
Hindistan’ı ekleyin...
Yetmez Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İsveç, İtalya ve Polonya gibi toprakları en geniş Avrupa ülkelerini de katın...
Üstüne Türkiye’yi...
Hâlâ bir Japonya’yı sıkıştıracak kadar yer kalacak.
***
Dünyanın Afrika’ya ilgisi artıyor.
Diplomatik ilişkiler de yoğunlaştı, yatırımlar da...
Nedeni belli...
Bugünün yoksul, çatışmalar ve yolsuzluklarla boğuşan Afrika’sı önümüzdeki on yıllarda, dünyanın en canlı bölgelerinden biri olmaya aday. Meselenin temelinde demografi var. Her yerde olduğu gibi Afrika’da da ekonomik büyümenin de sınırlarını nüfustaki eğilimler çizecek. Son dönemde dünya nüfusuyla ilgili yapılan tüm projeksiyonlar, Afrika’yı öne çıkarıyor. Bugün 7.8 milyar olan dünya nüfusunun 80 yıl içerisinde 11.2 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu süreçte, Avrupa’nın 650 milyon nüfusu 630 milyona gerileyecek. Kuzey Amerika hemen hemen aynı kalacak.
Şimdi 4.2 milyar olan Asya nüfusu 4.8 milyara çıkacak.
Şu sıralarda 1.2 milyar olarak sayılan Afrika’nın nüfusu ise 4.2 milyara ulaşacak.
Bir başka ifadeyle, bundan sonra dünya nüfusunda yaşanacak artışların neredeyse tamamı Afrika’dan kaynaklanacak.
***
Uzak tarihlere gitmeye de gerek yok...
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan tahminlere göre, 2025’te dünya üzerinde Çinli’den çok daha fazla Afrikalı olacak!
Tabii, Afrika’ya ilginin ve sunduğu fırsatlardan yararlanma yarışının tek nedeni nüfus değil.
En ilgi çeken alanlardan biri bizzat Afrika’nın kara toprağı...
Biraz önce vurguladığımız 30 milyon kilometrekare var ya...
İşte o alan, dünyanın henüz işlenmeyen verimli topraklarının yüzde 60’ını içinde barındırıyor.
Aynı zamanda dünyada belirlenmemiş doğal kaynakların da büyük bir kısmını...
Mesela taşınabilir elektronik cihazların bataryalarında kullanılan kobalt madeni... Anadolu Ajansı’nın geçen yıl paylaştığı kapsamlı ‘Yükselen Afrika’ raporuna göre, Afrika bu maden için en büyük kaynak. Dünya kobalt ihtiyacının yarısından fazlasını Kongo Demokratik Cumhuriyeti karşılıyor.
Afrika nükleer yakıt olarak kullanılan uranyumda da önemli paya sahip. Dünya uranyum üretiminde, Kazakistan, Kanada ve Avusturalya’nın ardından Nijer geliyor. Bugün dünya uranyum üretiminde beşinci sıradaki Namibya ise ‘Husab Uranyum Projesi’nin tam kapasiteye ulaşmasıyla ikinci sıraya yükselecek.
***
Enerjide yıldızı parlayan doğalgaz üretiminde Cezayir, Mısır ve Nijerya, Afrika’nın öncüleri...
Cezayir, dünya doğalgaz üretiminde 8’inci sırada.
Ama deyim yerindeyse kimi ‘kıtadaşları’ çok yakında ona yetişecek ve hatta geçecek. Örneğin son 10 yılda 6 trilyon metreküp doğalgaz rezervinin bulunduğu Mozambik. Afrika’nın Pasifik Okyanusu sahilindeki şimdilik 30 milyonluk bu ülkenin sıvılaştırma tesisleri ve terminallerinin 2022’den itibaren devreye girmesiyle dünyanın önde gelen LNG ihracatçısı olması bekleniyor.
Aynı şekilde Afrika’daki petrol üretiminde başı çeken ve dünya sıralamasında sırasıyla 13 ve 14’üncü sırada bulunan Nijerya ve Angola’ya da yeni ‘kıtadaş’ ülkeler eklenecek.
Kenya ve Etiyopya, varlığı belirlenen kaynaklarını kısa sürede devreye sokmaya hazırlanıyor.
Değerli madenlerin çıkarılmasında da Afrika’nın payı giderek büyüyor. Elmas üretiminde Güney Afrika Cumhuriyeti’nin bu alanda dünyadaki güçlü konumu sürerken, Botsvana, bugünlerde Rusya ve Kanada ile birlikte dünyanın en büyük elmas üreticilerinden biri haline geldi.
Altın pek çok Afrika ülkesinde gelecek vaat ediyor. Zimbabve ise sanayide de önemli bir işlevi olan platinde önemli bir aktör haline geldi.
***
Evet, bugün Afrika en çok açlık çeken kıta...
28 ülke ‘resmen’ aç. Topraklarının önemli kısmı tarıma elverişli Afrika’nın sadece yüzde 5’i Afrika Birliği’nin tarım kalkınma programı hedeflerini karşılayabiliyor.
Evet, Afrika yolsuzluğun pençesinde çatışmaların, siyasi krizlerin pençesinde...
Afrika Birliği’nin tahminlerine göre kıtada her yıl 150 milyar dolar yolsuzluk faaliyetlerine gidiyor. Bu da kıtanın ortalama gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 25’ine denk.
Evet, doğal kaynaklardan elde edilen büyük gelirler, iktidardakilerin yolsuzlukları kadar ve onunla birlikte, dev şirketlerin yaptığı gizil ve uzun vadeli anlaşmalar, çatışma ve siyasi krizler nedeniyle halka yansımıyor.
Evet, Angola, Çad, Mali, Nijerya, Somali ve daha pek çok Afrika ülkesinde her 10 çocuktan biri 5 yaşını göremeden hayata gözlerini yumuyor.
Evet, Afrika’daki savaş ve iç çatışmalarda binlerce insan ölüyor. Bu kıtanın çocukları tüm dünya çocukları arasında ‘okula en uzak, ölüme ise en yakın olanlar’...
Ama bu tablo değişecek, değişiyor da...
Bazı Afrika ülkeleri ve de şirketleri baş döndürücü bir hızla gelişiyor.
İşte geçen hafta Afrika’nın Amazon’u olarak nitelenebilecek Jumia, New York Borsası’nda işlem görmeye başladı.
Çok değil, 2020’de önde gelen 20 Afrika ülkesinin toplam tüketim gücü 14 trilyon dolara ulaşacak.
Bu, neredeyse Çin’in tüketim gücüne denk bir büyüklük...
Ve gelecek 10 yıl içinde bu 20 Afrika ülkesinin ekonomilerinin büyüme hızının yılda ortalama yüzde 5 olarak öngörülmesi kıtanın önemini daha da artırıyor.
Türkiye son yıllarda Afrika ile ilişki geliştirme konusunda çok önemli mesafe aldı.
Gelecek vaat eden bu kıtaya Türkiye’nin yatırımları 6 milyar doları aştı.
Türkiye’nin bayrak taşıyan havayolu şirketi THY, 34 Afrika ülkesinde 52 noktaya uçuşu ile dünyada bu kıtada en çok noktaya uçuş yapan havayolu oldu.
Büyük bir imparatorluğun mirasçıları olarak, değişik kültürlerle birlikte yaşamak ve iş yapmak konusunda yüksek deneyimleri olan girişimcilerimiz Afrika’da başarılı olmak için her fırsatı değerlendirmeli...
Evet, Türkiye Afrika’ya sadece ‘bisküvi’ satarak zengin olamaz.
Ancak Afrika’nın yükselen dalgası ile birlikte hareket eden ve hızlı bir büyüme sürecine giren kıtanın ihtiyaçlarına sürdürülebilir bir yaklaşımla cevap veren Türkiye, bu dalgadan en fazla yarar sağlayan ülkelerden biri olabilir.
MÜEZZİNİN SAVAŞ UÇAKLARI İLE MÜCADELESİ
Çin’in Afrika’daki etkisi büyüyor. Bir İngiliz gazetecinin birkaç hafta önce bulunduğu Cibuti’den izlenimleri bunu net bir şekilde yansıtıyor. İşte söyledikleri: “Bu küçük ülkenin aynı adı taşıyan başkentine sanki bütün dünya sıkışmış gibi... Fransız, İtalyan ve Japon askeri üsleri kıyıda birbirinin yanı sıra dizilmiş. Bir süre öncesine kadar Fransız lejyonu tarafından idare edilen Camp Lemonnier ise ABD’nin Afrika’daki tek kalıcı askeri üssü olarak havaalanında konuşlanmış durumda. Çin’in bölgedeki ilk üssü ise ABD’ninkinin biraz daha kuzey batısında. İngiltere büyükelçiliği yakında açılacak. Hindistan da öyle...
Birkaç hafta içinde Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı doğu Afrika’daki en büyük camiyi bu şehirde açıyor.”
Devamla, ibadete açılacak cami üzerinden Afrika’daki mücadelenin karakterine ve önde gelen unsurlarına dikkat çekiyor: “Müezzin, savaş uçaklarının gürültüsünden sesini duyurmak için epey mücadele edecek. Minarenin üstünden Çin’i görebilirsiniz. Tabii görüş açısı gezegenin öbür ucundaki Çin’e uzandığı için değil. Zaten uzağa gitmeye gerek de yok. Çin, hemen gözünüzün önünde. Cibuti küçük ama önemli birçok amaçlı limanı var. Etiyopya’ya ve bitirildiğinde Afrika’nın en büyüğü olacak serbest ticaret bölgesine uzanan bir demiryolu var. Bunların hepsi Çin’in devlet şirketleri tarafından inşa edildi ve bazı bölümleri hâlâ bu şirketler tarafından yönetiliyor. Limana yaptığım bir ziyarette Çin deniz kuvvetlerine ait bir savaş gemisinin üzerinde nöbet tutan Çinli denizcilere el salladım...”
John Bolton Afrika stratejisini açıklarken, ABD’nin Cibuti’deki üssünün birkaç kilometre uzağında kurulan Çin askeri üssünden bir ABD savaş uçağına ‘askeri kullanım seviyesinde lazer topları gönderdiği ve iki pilotun yaralandığı’ iddiası ile birleştirilince, İngiliz gazetecinin gözlemleri daha da ilginç hale geliyor.
BÜYÜK GÜÇLERİN HEGEMONYA MÜCADELESİ KIZIŞIYOR
Bütün bu zenginlikler, Afrika üzerindeki mücadeleyi alevlendiriyor. Özellikle de ABD ile Çin arasındakini...
Ticaret savaşlarıyla karşı karşıya gelen iki devin kapışmaları Afrika üzerinden daha da şiddetlenecek. Afrika, dünyadaki büyük hegemonya mücadelesinin ana eksenine oturuyor.
Türkiye ile ilgili açıklamalarıyla da öne çıkan ABD Başkanı Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, kısa bir süre önce Afrika’ya yönelik bir ‘yeni strateji’ açıkladı.
Bolton, Afrika stratejisini açıklarken, Çin’i ‘yeni sömürgecilikle’ suçladı. Çin’in Afrika’da uyguladığı borçlandırma ve kendine bağlama taktiklerinin ABD’nin stratejik çıkarlarını tehdit ettiğini savundu.
Zambiya’yı örnek olarak gösterdi. Bolton’a göre, ülke Beijing yönetimine 6 ila 10 milyar dolar arasında borçlandı ve bu nedenle ulusal enerji şirketi Çinlilerin eline geçmek üzere... 60 milyar dolarlık yeni fon...
ABD yönetimi artık Afrika ile daha yakından ilgilenecek...
Başkan Trump, Çin’in Afrika üzerindeki büyüyen etkilerini sınırlandırmak için ABD iş dünyasının gelişen ülkelere yatırımlarını finanse eden Denizaşırı Özel Yatırımlar Ajansı’nın fonunu ikiye katlayan bir karara imza attı.
60 milyar dolarlık fon, ekim ayından itibaren devreye girecek.
ABD şirketlerinin de Afrika ilgisi artıyor. 2017’de ABD şirketlerinin bu kıtaya yaptığı yatırımlar 50 milyar doları buldu. Ancak Bolton, Afrika stratejisini açıkladığı konuşmasında, ABD’nin Çin’in mali olanaklarına sahip olmadığını da bir anlamda itiraf etti.
Yatırım ajansının CEO’su Ray Washburne da yeni fonun hızla büyüyen Afrika’da ‘ekonomik bakımdan anlamının sınırlı kalacağını’ belirtiyor. Washburne’e göre, Çinliler doğrudan kredi programlarıyla Afrika’da çok daha etkili biçimde ilerliyor. Bu yolla, kıtadaki büyük projelerin kontratlarını da birer birer topluyor.
İşin bu tarafı oldukça düşündürücü...
Geriye sorular kalıyor: Eğer ABD, Çin’in Afrika’da artan etkisini ‘stratejik tehlike’ olarak görüyorsa bu tehlikeyle hangi araçlarla savaşacak? Özellikle, bu tehlikeyi geriletecek, kredileri, insani yardımları dağıtacak mali kaynaklardan, bir başka ifadeyle ‘yumuşak güç’ silahından yoksunsa, geriye bir tek gerçek silahlar mı kalıyor?
ABD, yavaş yavaş sorunu görmeye başladığı bir mücadelede henüz rakipsizken askeri kaynaklarını devreye sokar mı?
Çin’in Afrika stratejisi...
Yayınlanan son verilere göre Çin’in Afrika ülkelerine verdiği krediler birikimli olarak 2017’de 110 milyar dolara ulaştı. AidData’nın verilerine göre, Çin’in Afrika’ya yönelik insani yardımları da içeren toplam finansmanı 2000 ile 2014 arasında 121.6 milyar dolar oldu. Bu yıl itibariyle, Çin’in bu kıtaya sağladığı toplam finansmanın 150 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Çin, dünyada tartışılan ‘Tek Kuşak-Tek Yol’ projesine bugüne kadar 400 milyar dolara yakın yatırım yaptı. 86 ülkeyle yüzden fazla ortak proje üzerinde anlaştı. Bazı farklılıklar içermekle birlikte Afrika’da da bu projeye benzer bir strateji izliyor.
Çin devleti, kendi üretim düzenini sürdürebilmek için de ihtiyaç duyduğu zengin mineral ve doğal kaynaklara sahip bu kıtada, hızlı trenler, otoyollar, limanlar, enerji santralları, petrol-gaz boru hatları gibi altyapı yatırımlarını finanse ediyor. Ülkesindeki sermayenin ekonomik ve devletin stratejik gereksinimlerine uygun bir alan yaratmaya çalışıyor.
AFRİKA İÇİN YENİ YARIŞ
The Economist’te geçen ay yayımlanan ‘Afrika için yeni yarış’ başlıklı makale, ‘Bu kez kazananlar Afrikalılar olabilir’ alt başlığını taşıyordu. Dönem dönem dünyanın Afrika’ya ilgisinin arttığına dikkat çekilen makalede, 19. yüzyılda Avrupalı sömürgecilerden, soğuk savaş sırasında Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki mücadeleye değiniliyor. ABD’nin bölgede kapitalizme inandıklarını söyledikleri için baskıcı rejimleri desteklediği hatırlatılıyor. Dergiye göre şimdi Afrika’ya yönelik üçüncü bir dalga kabarıyor. Hükümetler ve iş insanları kıtayla diplomatik, stratejik ve ticari bağlarını artırmaya çalışıyor. Tabii, askeri bağlarını da...
ABD ve Fransa hâlâ bölgedeki önemli askeri teknoloji satıcıları. Ancak Çin şu anda Sahraaltı Afrika’ya en çok silah satan ülke konumuna geldi. Afrika’da 45 ülkeyle savunma-teknoloji bağları var. Rusya da 2014’ten bu yana Afrika ülkeleriyle 19 askeri anlaşma imzaladı.
Öte yandan, 2010’dan 2016’ya Afrika’da 320’den fazla büyükelçilik açıldı. The Economist, bu sürede Türkiye’nin tek başına tam 26 büyükelçilik açtığının özellikle altını çiziyor. Ama başka ülkeler de boş durmuyor. Örneğin kısa süre önce Afrika’da 18 yeni büyükelçilik açacağını ilan eden Hindistan...
GOOGLE VE FACEBOOK’UN YATIRIMLARI
Internet World Stats’a göre Afrika’da 350 milyon civarında internet kullanıcısı var. Ancak nüfusa oranla kullanım dünya ortalamasından hayli düşük. Dünya ortalaması yüzde 55 iken, Afrika’da bu oran yüzde 25’i yeni aştı. İnternetin iki dev şirketi Google ve Facebook, Afrika yatırımlarını artırdı. İnternete yeni bağlanan her bir kişi bu şirketler için ilave ciro demek. Her ikisi de yılda en az 500’er milyon dolar yatırım yapıyor. Google özellikle işletme sahiplerinin internet kullanmasını önemsiyor. Bunun için kıtada uygun şehirlere fiber döşüyor. Ayrıca, 27 Afrika ülkesini kapsayan, 23 başlık altında 89 farklı internet eğitim programı düzenliyor. Facebook ise Afrika’nın üzerinde sürekli drone dolaştırıyor.
Şirketin güneş enerjisiyle çalışan drone’u yılda bir kez yere iniyor.
29 Nisan 2019 Pazartesi