Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

nurullah.gur@marmara.edu.tr

 

Kredi faizlerindeki artışın yanı sıra en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa’daki durgunluğa rağmen sanayi sektörü şu ana kadar belirgin bir kötüleşme yaşamadı. Bununla birlikte, son veriler sanayide görünümün karmaşıklaştığını gösteriyor. Sanayi üretim endeksi aylık bazda gerileme kaydetse de yıllık bazda artıda. Kapasite kullanım oranı ise eylülde 1.2 puan artışla yüzde 76.9’a yükseldi. Ancak, imalat sanayi PMI rakamlarının gösterdiği üzere, yeni siparişlerde yavaşlama var. Yeni siparişlerdeki tutukluk, özellikle giyim ve deri sektörlerinde kendini daha fazla hissettiriyor. 

 

Ekonomi yönetimi hassas bir denge tutturmaya çalışıyor. 

 

Bir taraftan enflasyonun düşmesi için iç talebin birkaç derece soğutulması hedeflenirken, diğer yandan üretimin ve istihdamın duraksaması istenmiyor. Böyle bir dengenin sağlanabilmesi için ihracatın güçlü bir performans sergilemesi şart.

 

Yavaşlayan küresel büyüme nedeniyle ihracat, bu yıl 2022’ye kıyasla durgun seyretti. OVP, ihracatın 2024’te 267 milyar dolara yükseleceğini tahmin ediyor. Bu seviyeye ulaşmak için küresel ekonominin toparlanması gerekiyor. Fed ve ECB gibi büyük merkez bankalarının faiz artış sürecini tamamlama aşamasında olmaları, hatta gelecek yılın ortasından itibaren faiz indirimlerine başlama ihtimalinin gerçekleşmesi, küresel ekonomik aktiviteye 2024 yılında destek sağlayabilir. Enerji ve diğer emtia fiyatlarının seyri de küresel büyüme için önemli. Ortadoğu’daki jeopolitik gerilimin artması, petrol fiyatlarına baskı yapabilir.

 

İhracatta her şey dışarıya bağımlı değil. İçeride yapmamız gereken şeyler var. Döviz kuru, ihracat üzerinde önemli etkiye sahip olsa da Türkiye’nin esas rekabet gücünü ürün çeşitliliği, kalite ve markalaşmadan sağlaması gerekiyor. Tek başına döviz kuruna bağımlı bir rekabet avantajı, ihracatımızı sürükleyemez. 

 

HİZMET ENFLASYONU

 

Yukarıda ifade ettiğim zorlu dengenin sağlanması yolunda hizmetler sektörünün kısa ve orta vadeli seyri de önem arz ediyor. Zira, hizmetler sektöründeki fiyat katılığı, enflasyon üzerinde oldukça belirleyici. Hizmetler sektörünün asgari ücret artışlarına çok duyarlı olması, turizmdeki canlılık ve yüksek iç talep gibi unsurlar, hizmet enflasyonunu körüklüyor. Turizm, cari açığın yönetilebilir seviyelerde kalması için kritik. Enflasyonun ücretlerle ilgili kısmı ise Merkez Bankası’nın kontrolü dışında. Geriye yüksek iç talebi kontrol altında tutmak kalıyor. 

 

Güven endeksi sonuçları hizmet talebine dair bazı ipuçları veriyor. Eylülde reel kesim güven endeksi artış kaydederken, alt endekslerde sadece hizmetler sektörü düşüş yaşadı. Gelecek üç ayda hizmetlere olan talep beklentisinde 5 puanlık bir gerileme var. Talebe yönelik beklentiler temmuzdan bu yana düşüyor. Yine de hizmetlerde iç talebin soğuduğuna dair kesin bir kanıya varmak için henüz erken. Türkiye’nin OVP’de öngörüldüğü gibi 2024’te yüzde 4 büyürken, enflasyonu yüzde 33’e çekebilmesi için tarım ve sanayi üretiminin milli gelirden aldığı payın artması gerekiyor. Hizmetlerin büyümeye katkısı güçlü kalmayı sürdürürse, enflasyonu düşürmek kolay olmaz.

16 Ekim 2023 Pazartesi