tatil-sepeti

İSA KARAKAŞ

SGK borç yapılandırması, 31 Ağustos 2021 tarihine kadar devam edecek. Peki, SGK para cezalarında af var mı? Kapanan işyerleri nasıl başvuracak? SGK ile davalı işyerleri yapılandırmadan faydalanabilir mi? İşte, borç yapılandırmaya dair en çok merak edilen konular…

Torba Kanun ile yürürlüğe konan işverenlerin SGK borç yapılandırması, 31 Ağustos 2021 tarihine kadar devam edecek. Sosyal güvenlik borç yapılandırmasına ilişkin uygulamalar konusunda okuyucularımızın en çok merak ettiği hususları açıklamaya devam ediyoruz.

PARA CEZALARINDA AF VAR MI?

SGK borç yapılandırmasına başvuranların idari para cezalarının yüzde 50’si ile bugüne kadar uygulanan gecikme cezası ve zammı tamamen silinecek, kalan yüzde 50’lik kısma sadece Yİ-ÜFE (Yurtiçi Üretici Fiyatları Endeksi) uygulanacak. Bu fırsatın kaçırılmaması için özelikle geçmiş dönemlere ait idari para cezası bulunup henüz tebliğ edilmemişse bunun için işyeri dosyasının bulunduğu SGK’ya müracaat edilmesinde fayda var.

ALTERNATİF BAŞVURU SEÇENEKLERİ NELER?

SGK borçlarından dolayı işverenlere üç başvuru şekli öngörülüyor. Buna göre SGK tarafından önceden hazırlanan matbu başvuru formu eksiksiz doldurularak en geç 31 Ağustos 2021 tarihine kadar;

* e-sigorta kanalıyla,

* İşyerinin bağlı bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüğüne / sosyal güvenlik merkezine elden,

* Posta kanalıyla gönderilmeli. Belirtilen tarih geçirilirse yapılandırma hakkı kaybolacak. e-bildirge şifresi aktif olanlar tarafından yapılacak başvurular, e-sigorta kanalıyla veya posta yoluyla yapılacak.

Başvuruların posta yolu ile yapılması halinde taahhütlü, iadeli taahhütlü, PTT Kargo ya da APS gönderilerinin tercih edildiği durumlarda, başvuru formunun postaya verildiği tarih, kuruma verildiği tarih olarak kabul edilecek. Buna karşın, adi posta yolunun tercih edilmiş olması halinde, başvuru formunun kurum evrak kayıtlarına giriş tarihi, kuruma verildiği tarih olarak kabul edilecek. Bu bağlamda okuyucularımıza adi posta yerine taahhütlü, iadeli taahhütlü seçenekleri tercih etmelerini tavsiye ediyoruz.

KAPANAN İŞYERLERİ NASIL BAŞVURACAK?

Kapanma ya da başka bir sebeple SGK (5510 s.) Kanunu kapsamından çıkmış olup daha önce e-sigorta kullanıcı kodu ve şifresi almamış veya e-sigorta kullanıcı kodu ve şifresini unutmuş olan işverenlerce e-sigorta kanalıyla başvuru yapılamayacak. Bu nitelikteki işyeri işverenlerince yeniden yapılandırma başvurularının elden ya da posta kanalıyla işyerinin bağlı bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüğüne / sosyal güvenlik merkezine yapılması gerekiyor. Bu işyerleri için e-sigorta ya da posta yoluyla başvuru yapılamaz.

SGK İLE DAVALI İŞYERLERİ BAŞVURABİLİR Mİ?

SGK aleyhine borç nedeniyle dava açmış olan işverenler de yapılandırmadan faydalanabilir. SGK borçlarıyla ilgili dava açılmış veya kanun yoluna başvurulmuş olması halinde, borçların Torba Kanun’a göre peşin veya taksitler halinde ödenebilmesi için açılmış davalardan feragat edildiğine dair bir dilekçenin ilgili sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine verilmesi gerekiyor. Dilekçe örneği matbu olup, SGK’dan temin edilerek doldurulabilir.

Soru ve sorunlarınız için:

YAPILANDIRMA HAKKI HANGİ HALLERDE KAYBEDİLECEK?

Torba Yasa ile getirilen kolaylıkların önümüzdeki yıllarda tekrar yürürlüğe konmasıyla ilgili kesin bir garanti yok. Bu nedenle taksitlendirilen borcun ilk iki taksitinin süresi içinde ve tam ödenmesine dikkat edilmeli. Aksi takdirde yapılandırma taahhüdü ihlal edilmiş sayılarak, bu haklardan mahrum kalınabilir. İlk iki taksitin süresinde ve tam olarak ödenmesine rağmen diğer taksitlerin bir takvim yılında ikiden fazla vadesinde ödenmemesi ya da eksik ödenmesi halinde yapılandırma taahhüdü ihlal edilmiş sayılacak. Ödeme planları oluşturulduktan sonra ödenecek tutarlar banka ekranlarına yansıtılacağından, ödeme planları tebliğ edilememiş borçluların banka kanalıyla ödeme yapmaları mümkün olacak.

PEŞİN VE TAKSİT TERCİHLERİ SONRADAN DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ?

SGK’ya ilişkin borç türleri için işverenlere hem peşin hem de taksitle ödeme seçenekleri sunuluyor. Kapsama giren borçlar için peşin ödeme yolu tercih edilmiş olmasına rağmen 1 Kasım 2021 tarihine kadar başvuruda bulunulması halinde, peşin ödeme başvuruları, talep edilecek taksit sayısına göre taksitlendirilecek. Başvuru sırasında, hesaplanan borcun taksitler halinde ödeneceğinin beyan edilmesine rağmen kapsama giren borcun tamamının 1 Kasım 2021 tarihine kadar peşin olarak veya tercih edilen taksit süresinden daha kısa taksit süresi içinde ödenecek olması halinde, ilgili borçlar bankaların borç kapatma menüsünden ödenebilecek.

25 Haziran 2021 Cuma

Etiketler : Köşe Yazısı

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon