tatil-sepeti

DR. CAN GÜRLESEL

Küresel ekonomi, 2018 ve 2019 yıllarında ticaret savaşlarını geride bırakmaya çalışırken, 2020 yılında uzun süreler görülmemiş bir pandemi ile karşı karşıya kaldı. 2021 yılında pandemi ile mücadelede önemli mesafe alındı ve 2022 yılına iyimser bir başlangıç yapıldı. 2022’de bu kez Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş yaşanıyor. Pandemi ve savaş, küresel ekonomide temelden değişikliklere yol açmaya devam ediyor. Bir başka değişiklik ise küresel ölçekte artan enflasyon karşısında para politikalarındaki sıkılaşma değişimidir. Her üç gelişme de küresel ekonomide yepyeni dönemler açıyor.

1. Pandemiyle ortaya çıkan küresel eğilimler kalıcı hale geldi

2020’de yaşanmaya başlanan pandemi geride kalmaya başlamış olmasına karşın küresel ekonomide yarattığı değişimler kalıcı olacak. Pandemi ile öncelikle küresel tedarik zincirlerinde değişim ve Asya’ya olan bağımlılığın azaltılması eğilimi güçleniyor. Tedarik güvenliği ve yakından tedarik öne çıkıyor. Bölgeselleşme bir diğer eğilimdir. Temassız ekonomi ile dijitalleşme güçlenirken, çalışma hayatı da büyük değişime uğruyor. Yeşil ekonomiye geçiş, pandemi sonrası daha da etkili olmaya başladı. Bu eğilimlerin hepsi kalıcı olarak iş hayatını etkilemeye devam edecek.

2. Savaş uzayacak ve genişleyecek

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş uzayacak ve genişleyecek. Rusya, Ukrayna’nın doğusu ve güneyinin işgaline ağırlık verdi ve savaş bu bölgelerde yoğunlaştı. Batı’nın Ukrayna’ya askeri yardımı artıyor ve bu da Ukrayna’nın savunmasını güçlendiriyor. Rusya, Ukrayna’da işgal ettiği bölgelerde Kırım’daki gibi bağımsızlık referandumlarına hazırlanıyor. Batı’nın Rusya’ya yaptırımları artıyor, ancak Rusya’yı engelleyemiyor. Nükleer savaşın telaffuz edildiği ortamda görüşmeler de sonuçsuz kalıyor. Savaşın insani ve ekonomik etkileri artarak sürecek.

3. Savaşın dünya ekonomisinde yavaşlama etkisi ve resesyon endişeleri

Pandemi sonrası hızla toparlanan dünya ekonomisi, bu kez Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle çeşitli riskler ile karşılaşıyor. Küresel ekonomide tedarik zincirlerinde bozulma, talepte yavaşlama, emtia ve enerji fiyat artışları, ihracat yasakları, azalan gıda güvenliği gibi birçok etki yaşanıyor. Küresel ekonomide büyüme ve ticaret beklentileri zayıfladı. Şimdilik yavaşlama senaryosu yaşanıyor. Ancak savaşın uzaması ve yaptırımların artması halinde resesyon riski, özellikle Avrupa ülkeleri için artıyor. Stagflasyon riski ise düşük bir ihtimal ve savaşın seyrine göre gelişme gösterecek.

4. Küresel enflasyon ve para politikalarında sıkılaşma

Pandeminin yarattığı yeni koşullar içinde 2022 yılına küresel ölçekte yükselen enflasyon ile başlanmıştı. Rusya-Ukrayna savaşı ise küresel enflasyonda sert artışlara yol açmaya başladı. Buna bağlı olarak para politikalarında en az 2 yıl sürecek bir sıkılaşma dönemi başladı. Bu süreçte başta Fed olmak üzere merkez bankaları politika faizlerini makul seviyelerin üzerine çıkaracak. Bilançolardaki daralma ise rezerv para likiditelerini azaltacak. Sıkılaşmaların enflasyon üzerindeki etkisi belirsiz, ancak sıkılaşmalar ile ABD doları güçlenirken, varlık fiyatları için de gerileme süreci yaşanacak.

5. Güçlü dolar varlık fiyatlarını farklı etkileyecek

ABD merkez bankası Fed’in başladığı ve en az 2 yıl sürecek olan sıkılaşma sürecinde ABD doları da güçlenecek. ABD dolarının güçlenmesi, varlık fiyatları üzerinde farklı etkiler yaratacak. Hisse senedi fiyatları ile konut fiyatları tarafında gerileme eğilimi yaşanması bekleniyor. Değerli metaller, enerji ve emtia fiyatlarında belirleyici ise Rusya-Ukrayna savaşı ve Çin ekonomisindeki büyüme olacak. Enerji fiyatları savaş ile yüksek kalacak. Metal ve endüstriyel hammadde fiyatları talepteki yavaşlama beklentisi ile savaşın etkileri arasında sıkışacak. Tahvil faizleri ise yükselmeye devam edecek.

SON SÖZ: Yeni dönemler ve yeni normaller bitmeyecek gibi görünüyor. İşletmelerde esneklik ve çeviklik önem kazanıyor.

13 Mayıs 2022 Cuma

Etiketler : Köşe Yazısı

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon