tatil-sepeti

DR. CAN GÜRLESEL

2023-2025 yılı Orta Vadeli Programı’nda (OVP) ortaya konulan büyüme hedefi, küresel resesyon endişelerinin arttığı ortamda iş dünyasına moral vermeli.

Bu çerçevede programdaki büyüme hedefini ve işlerimize olası etkilerini değerlendirelim.

1. DOLAR KURU VARSAYIMLARI DAHA GERÇEKÇİ

Orta Vadeli Program’da öncekilere göre daha gerçekçi Türk lirası dolar kuru varsayımları kullanılmış. 2022 yılında kurun ortalama 16.6 TL olması bekleniyor. Yıl sonu için 19 TL öngörüsü kullanılmış. Program 2023 yılında ortalama dolar kurunu 21.5 TL olarak öngörmüş. Buna göre 2022 yıl sonunda dolar kuru 19 TL olacak ise 2023 yıl sonunda 24 TL olarak öngörülmüş.

2. 2023’TE YÜZDE 5 BÜYÜME HEDEFLENİYOR

2023 yılında büyüme hedefi yüzde 5’tir. Küresel ekonomide yavaşlama ve/veya resesyon koşulları olacak. Bu nedenle 2023 yılında yüzde 5 hedefine ulaşmak için daha çok iç talebin katkı sağlaması gerekecek. Nitekim 2023 yılında ihracatın büyümeye katkısı 0.8 puan olarak öngörülüyor. 4.2 puan iç talepten gelecek.

3. BÜYÜMEYİ ÖZEL TÜKETİM VE YATIRIM HARCAMALARI SÜRÜKLEYECEK

2023 yılında iç talebin önemli unsurlarından özel tüketim harcamalarında yüzde 3.9 büyüme olması öngörülmüş. Yine özel yatırım harcamalarında 2023 yılı büyüme beklentisi yüzde 4.5’tir. Yatırım harcamalarında yavaşlama daha çok makina ve teçhizat yatırımlarında görülecek. İnşaat yatırımları da sınırlı büyüme gösterecek. 2023 yılında kamu tüketim harcamalarında büyüme öngörüsü yüzde 3.6’dır. Seçim yılı olmasına rağmen kamu tüketim harcamalarında sınırlı bir artış öngörülmüş. Kamu yılın ilk yarısında daha yüksek bir tüketim harcaması büyümesi gerçekleştirebilecek.

4. İHRACAT HEDEFİ TEMKİNLİ BELİRLENMİŞ

2023 yılında ihracat hedefi 265 milyar dolardır. 2023 yılında küresel ekonomik büyüme ve ticarette yavaşlama, hatta küçülme beklentileri bulunuyor. Özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa’da yavaşlama veya küçülme daha çok hissedilecek. Bu çerçevede 2023 yılı için öngörülen 265 milyar dolar ihracat hedefi gerçekçidir. Muhtemelen ihracat yılın ilk yarısında durağan kalacak, ikinci yarıda büyüme gösterecek. 2023 yılında ithalatta gerileme olması ve 345 milyar dolara inmesi öngörülmüş.

Türkiye’nin bu ihracat ve ithalat varsayımları içinde 2023 yılında 80 milyar dolar dış ticaret açığı vermesi öngörülüyor. Dış ticaretteki gerileme beklentisi ihracat artışından çok ithalattaki düşüş olacağı varsayımına dayandırılmış. Bu nedenle enerji ve genel ithalatın daha yüksek olması halinde 80 milyar doların üzerinde dış ticaret açığı olabilecek.

5. CARİ AÇIK HEDEFİ İYİMSER GÖZÜKÜYOR

2023 yılında cari işlemler dengesinde açığın 47.3 milyar dolardan 22 milyar dolara ineceği öngörülmüş. Cari açığın GSYİH’ye oranı ise yüzde 2.5 olacak. Cari açık verisindeki bu önemli gerileme beklentisi daha çok turizm gerilerindeki yüksek artış beklentisine dayanıyor.

2023 yılında turizm geliri hedefi 34 milyar dolardan 45 milyar dolara çıkmış. 2023 yılında küresel yavaşlama ve/veya resesyon ortamında dünya turizm harcamalarındaki büyüme muhtemelen sınırlı kalacak. Bu nedenle 2023 yılı için konulan 45 milyar dolar turizm hedefi oldukça iddialı, ancak yine de 40 milyar dolar seviyesine ulaşılacak.

6. 2023’E SARKAN EN ÖNEMLİ SORUN ENFLASYON

2022 yıl sonunda yıllık TÜFE yüzde 65 olarak öngörülmüş. Bu beklenti iyimserdir ve 2022 yıl sonunda TÜFE yüzde 70-72 aralığında gerçekleşecek. Programın 2023 yıl sonu TÜFE beklentisi yüzde 24.9’dur. Bu beklenti çok iyimserdir. Türk lirasında değer kaybının devam edeceği öngörülüyor. Yüzde 5 büyüme hedefi ve seçime yönelik genişlemeci politikalar da düşünüldüğünde TÜFE 2023 haziran ayında yüzde 60, 2023 sonunda ise yüzde 40-45 seviyelerinde olacak.

SON SÖZ

Resesyon beklentileri içinde enflasyon ve cari açığı aşağı çekerken yüzde 5 büyüme sağlanması başarı olacak.

23 Eylül 2022 Cuma

Etiketler : Köşe Yazısı

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon