tatil-sepeti

İSA KARAKAŞ

Kayıt dışı çalışanların oranı, geçtiğimiz kasımda 0.7 puan azalarak yüzde 29 oldu. SGK, yoğun denetimlerle işyerlerini takip ederken, 3.5 milyondan fazla evrak inceledi. Kayıt dışılığı önlemek için asgari işçilik uygu-laması, küçük ölçekli işletmelerde de hayata geçirildi.

Çalışma hayatında işsizlikten sonra en büyük sorunların başında kayıt dışı istihdam geliyor. Ülkemizde kayıt dışı istihdamın en çok Sosyal Güvenlik Kurumu’nu derinden etkilediği görülüyor. Keza kurumun yegane gelir kaynağını, işveren ve çalışanlardan elde edilen sigorta primleri teşkil ediyor. Kayıt dışılık, işverenler arasında haksız rekabet oluştururken, çalışanların ise başta sağlık sigortası ve emeklilik olmak üzere tüm sosyal güvenlik haklarından mahrum kalmalarına neden oluyor. Hal böyle olunca kayıt dışı çalışmayla esas mücadelenin SGK tarafından yürütülmekte olduğu görülüyor. Sosyal güvenlik sistemimizde özellikle 1999 yılından itibaren SSK’da başlatılan önleyici, akılcı ve bilimsel çalışma ve uygulamalarla kayıt dışılıkönemli ölçüde azaltıldı.

TÜİK’in 10 Ocak 2022’de yayınlanan iş gücü istatistiklerine göre, 2021 Kasımda kayıt dışı çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı ayına göre 0.7 puan azalarak yüzde 29 oldu. Pandeminin istihdam üzerindeki etkileri de göz önünde bulundurulduğunda, kayıt dışı çalışmada 0.7 azalışın küçümsenmeyecek bir rakam olduğu ortaya çıkıyor. Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı ayına göre 1.2 puan azalarak yüzde 17.9 oldu.

Tarım sektöründe ücretsiz aile çalışanları ve düşük gelirli olması nedeniyle sosyal güvenlik sistemine giremeyen diğer kişileri çıkardığımızda kayıt dışılık yüzde 17.9 olarak karşımıza çıkıyor. Yüzde 50 ve üzerindeki kayıt dışılığın bu seviyelere düşürülmesinde, hiç şüphesiz geçmişte SSK’nın, günümüzde ise SGK’nın önleyici, akılcı ve bilimsel çalışma ve uygulamaları ile istihdam teşvikleri önemli rol oynadı.

SGK ÇALIŞMALARI

SGK’nın ‘Denetmen Otomasyon Programı’ tamamlanarak, tüm ülke genelinde kullanılmaya başlandı. Bu program ile denetimlere ilişkin detaylı bilgiler toplanıyor, denetleme görevleri bu program aracılığıyla yapılıyor. Denetim raporlarının da elektronik ortamda yazılacağı faz çalışmaları ise devam ediyor.

Diğer bir program olan ‘Performans ve İstatistik Programı (PERİ)’, şu an hali hazırda taşradaki il müdürlüklerinde bulunan KADİM Servisleri tarafından kullanılıyor. Bu program ile kurum/kuruluşlardan istihdama ilişkin verilerin paylaşımı yapılıyor.

SGK il müdürlüklerinde denetim faaliyetlerinin planlı ve koordineli yürütülmesi ve kurumlar arası işbirliğinin güçlendirilmesi amacıyla 2021 yılı denetim programı hazırlandı. Bu programda; yaygın yoğun denetimler yapılması, risk analizleri sonucunda riskli olduğu tespit edilen işyerlerinin denetimi, Ulaştırma Bakanlığı işbirliği ile yol kenarı istasyonlarında denetimler yapılması, Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) ile ortak denetimler gerçekleştirilmesi, eksik ücret bildirimine yönelik denetimler yapılması ve kayıt dışı istihdama ilişkin muciplerin sonlandırılması gibi faaliyetler yer alıyor.

ASGARİ İŞÇİLİK UYGULAMASININ KAPSAMI GENİŞLETİLDİ

Kayıt dışı istihdamı ve prim kaybını önlemek için özellikle inşaat sektöründe uygulanan asgari işçilik uygulamasının kapsamı genişletilerek turizm sektöründe ve küçük ölçekli işletmelerde de uygulanmaya başlandı. Bu kapsamda söz konusu sektörler ve küçük ölçekli işletmelere yönelik asgari işçilik uygulamalarına devam ediliyor. Ayrıca söz konusu sektörde ve işletmelerdeki işverenler, üzerindeki prim maliyetini düşürmek ve kayıtlı istihdamı artırmak amacıyla uygulanan sigorta prim teşviklerinden yararlandı.

3.5 MİLYONDAN FAZLA EVRAK İNCELENDİ

Kayıt dışı istihdamla mücadele amacıyla ilgili kurum/kuruluşlar-dan bilgilerin alınması amacıyla veri paylaşımı için protokol çalışmaları devam ettirildi. 2021 Kasım ayı sonu itibarıyla protokol imzalandı ve verileri SGK İl Müdürlükleri bünyesindeki Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Servislerine intikal edenlerden Türkiye genelinde incelenen evrak sayısı 3 milyon 518 bin 83’tür. İncelenen evraklar neticesinde 21 bin 425 tescilsiz işyeri, 122 bin 246 tescilsiz sigortalı tespit edildi.

11 Mart 2022 Cuma

Etiketler : Köşe Yazısı

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR


ngur@medipol.com.tr

 

Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon