tatil-sepeti
Milli mikroişlemci ‘Çakıl’ geliyor

Türkiye’deki silah sistemlerinde kullanılan yabancı menşeli mikroişlemcilerin yerini alabilecek hızda ve düşük güç tüketen, lisans ve satış hakları ülkemize ait milli bir işlemci tasarlanıyor. Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından onaylanan 'Çakıl’da ikinci faza geçilecek ve Çakıl'ın mobil cihazlarda kullanılabilecek çok çekirdekli versiyonunun çalışmalarına başlanacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, bilgi güvenliğinin ‘mutfağı’ Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) Gebze'deki yerleşkesinde bulunan Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezine (BİLGEM) bağlı laboratuvarları ziyaret ederek yeni teknolojiler üzerine yürütülen çalışmaları inceledi. Varank, BİLGEM Başkanı Prof. Dr. Hacı Ali Mantar'dan çalışmalara ilişkin bilgi aldı. LİSANS VE SATIŞ HAKLARI ÜLKEMİZE AİT Varank, milli mikroişlemci ‘Çakıl’ hakkında bilgi aldıktan sonra şunları kaydetti: “Bu projeyle silah sistemlerimizde kullanılan yabancı menşeli mikroişlemcilerin yerini alabilecek hızda ve düşük güç tüketen, lisans ve satış hakları ülkemize ait milli bir işlemci tasarlanıyor. Savunma Sanayi Başkanlığımız tarafından 'Çakıl' onaylandı. Bundan sonra ikinci faza geçeceğiz ve Çakıl'ın mobil cihazlarda kullanılabilecek çok çekirdekli versiyonunun çalışmalarına başlanacak.” Varank, BİLGEM'de mikroçip tasarımı konusunda gençlere eğitim vereceklerini belirterek, “Burada yetişecek gençler, 'Milli Teknoloji Hamlesi'nin önemli bir parçası olacak” değerlendirmesinde bulundu. YÜKSEK GÜÇLÜ LAZER PROJESİ Halen birçok askeri ve kamu IP ağlarında güvenliği sağlayan kripto cihazının 10 gigabit/saniye veri işleme yeteneğine sahip yeni modelini inceleyen Varank, geliştirilen prototipin performansından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Yüksek Güçlü Lazer Projesi ile lazer silahlarının yol haritasını oluşturacaklarını bildiren Varank, “Bu projenin çıktısı, top, havan roket ve güdümlü füzelere karşı Hava Savunma Lazer Sistemi Geliştirilmesi olacak. Havadan gelen tehditler, lazerle bertaraf edilecek.” ifadesini kullandı. Varank, ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ ile amaçlarının platformdan alt ana sistemlere, çip teknolojisinden gelişmiş yazılım algoritmalarına kadar teknolojik derinlik sağlamak olduğunu vurgulayarak, şu bilgileri verdi: “BİLGEM'de stratejik bağımsızlığımız açısından kritik öneme sahip teknolojiler geliştiriliyor. Burası geniş bir test altyapısına sahip. Milli Savaş Uçağı'nın gerçek zamanlı işletim sistemi, SİHA'lar ve savaş uçaklarımızın kullandığı akıllı bombaların lazer arayıcı başlık dedektörü, gelişmiş haberleşme istihbarat donanımları, milli kripto sistemleri, hava radar sistemlerinin tamamı Ar-Ge mühendislerimiz tarafından burada geliştirilmekte.” KRİPTOLU TELEFONLA GÖRÜŞTÜ Kripto Cihazları Laboratuvarı'nı da ziyaret eden Varank'a Türkiye'nin milli kripto sistemi bulunan 10 ülkeden biri olduğunun bilgisi verildi. Varank, “Gurur duyduk. Milli güvenliğin en temel ayaklarından biri burası” ifadesini kullandı. Varank, buradaki bazı sistemlerin ticarileştirilerek dost ülkelere satılabileceğini belirterek, BİLGEM'de üretilen kriptolu bir telefonla görüntülü ve sesli görüşme gerçekleştirdi. MİLLİ GÜVENLİ VERİ DEPOLAMA Deniz savunma sistemleri kapsamında yürütülen Milli Üretim Entegre Sualtı Savaş Yönetim Sistemi (MÜREN) Projeleri hakkında da bilgi alan Varank, Bulut Bilişim ve Büyük Veri Laboratuvarı'nı gezdi. Varank ve beraberindekilere, Milli Güvenli Veri Depolama Sistemi ile ilgili sunum yapıldı. Varank, proje kapsamında tasarlanan “Safir Büyük Veri”nin kurulumu ve kullanımının kolay olduğunu belirterek, “Büyük veri depolamak, mimari ve analitik çözümler sunuyor. Bu çözümler, finans, eğitim, sınır güvenliği, kaçakçılık gibi kritik alanlarda beklenmeyen, milli güvenliğe ve milli politikalara tehdit oluşturabilecek durumların tespiti için analitik uygulamalar içeriyor.” ifadelerini kullandı. TOP, HAVAN ROKET VE GÜDÜMLÜ FÜZELERE KARŞI Haberleşme İstihbaratı Laboratuvarı'nda da sinyal istihbaratıyla ilgili cihazları inceleyen Varank, ardından MOPA Lazer Laboratuvarı'nı ziyaret etti ve Yüksek Güçlü Lazer Projesi hakkında bilgi aldı. Varank, lazer teknolojisinin geleceğin silahlarını üreteceğine dikkati çekerek, Türkiye'deki farklı kurum ve kuruluşların bu konuda çalışma yaptıklarını bildirdi. BİLGEM'deki proje ile lazer silahlarının yol haritasının oluşturulacağını vurgulayan Varank, “Bu projenin çıktısı, 20 kilovat (4x5 kilovat) lazer kaynağı, adaptif odaklayıcı ve hedef takip sisteminin, gemi ve kara platformlarına adaptasyonu ile top, havan roket ve güdümlü füzelere karşı Hava Savunma Lazer Sistemi Geliştirilmesi olacak.” değerlendirmesinde bulundu. Bakan Varank, 20 kilovatlık lazer silahının, 1,5 kilometre mesafeden 3 milimetrelik çeliği delebildiği, hazırlanan prototipin 1,25 kilovatlık lazer kaynağının zırhlı araca monte edildiği ve 5 kilovatlık lazer kaynağın da zırhlı araca monte edileceği bilgisini verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Milli Teknoloji Geliştirme Altyapıları açılış töreninde lazer silahı testini canlı yayında izlemişti. DEDEKTÖRLERİ TEST ETTİ Varank, Yarı İletken Teknolojileri Araştırma Laboratuvarı'nda, milli kimlik kartları için geliştirilen temaslı ve temassız çiplerle, milli akıllı bombalarda kullanılan dedektör çiplerinin geliştirme ve üretim süreçleri hakkında bilgi aldı. Türkiye'nin yurt içinde ve yurt dışında yürüttüğü terörle mücadele faaliyetlerinde kullanılmak üzere tasarlanan, mayın ve el yapımı patlayıcıların yerini tespit etmeye yarayan dedektörleri test eden Varank, Katot ve Mikrodalga Vakum Tüp Araştırma Laboratuvarı bünyesinde üretilen katot prototipini de inceledi. Varank, katotun, yüksek frekanslarda çok yüksek güçlerin elde edilmesi için vazgeçilmez bir cihaz olduğunu belirterek, “Katot, TWT tüplerinin en önemli ve kritik bileşeni. Geliştirme altyapımız yardımıyla kendi teknik bilgimizi kullanarak ilk yerli ve milli katot burada üretildi. Bu katot kullanılarak, ilk yerli ve milli TWT tüpü üretilecek, daha sonra da TWTA adı verilen güç yükselteci elde edilecek.” ifadesini kullandı.

28 Aralık 2018 Cuma

Kutuda güneş

HABER: AYŞE BAŞAK Yenilenebilir enerji dünyamızın geleceği ve çevrenin korunması açısından çok önemli. Yaşamın devam edebilmesi buna bağlı! Yenilenebilir enerji kaynakları olarak bildiğimiz rüzgar ve güneş enerjisi ise önemli bir sorunu içlerinde barındırıyor: Güneş battığında veya rüzgar esmediğinde enerji akışı duruyor. Bu sebeple bu tip enerji kaynaklarının yüksek kapasiteli, enerji depolayan sistemlerle birlikte kullanılması gerekiyor. Eğer gelecekte sadece yenilenebilir enerji kullanılacak ise -ki öyle olacağa benziyor- bu enerjiyi bir şekilde depolayarak kesintiye uğradığı zamanlarda depodan kullanabilmeliyiz. Günümüzde en çok tercih edilen ve tüketiciler tarafından da bilinen pil türü lityum pil. Avustralya’da Tesla firmasının inşa ettiği ‘dünyanın en büyük pili’ de herhalde bu sebeple lityum pil teknolojisi ile inşa edildi. Ancak lityum pillerin de pek çok dezavantajları var. SİLİKONDA DEPOLANIYOR ABD’nin ünlü bilim kurumlarından MIT’den bilim insanları, lityum pillerin pabucunu dama attıracak yeni bir teknoloji geliştirdi. Bu pil sistemine ‘kutuda güneş’ diyorlar. Enerji eriyik haldeki silikonda depolanıyor. Enerjiyi kullanırken de yaydığı parlak ışıktan istifade ediliyor. Bilim insanları bu teknolojiyi geliştirirken hali hazırda var olan bir yöntemden faydalanmışlar. Erimiş tuz ile çalışan pillerin teknolojisi TEGS-MPV, termal enerji şebekesi ile depolama, çoklu bağlantılı fotovoltaik teknolojisi diye isimlendiriliyor. Bu yeni bir teknoloji değil ve çözülememiş bazı sorunları var. En önemlisi eriyik haldeki tuzun ısının yükselmesi ile yıpranıyor oluşu. 2.200 DERECEDEKİ IŞIK Bilim insanları, 538 derece sıcaklıktan sonra bozulmaya başlayan tuzdan vazgeçip uzun çalışmaların sonunda 2 bin 200 dereceye kadar ısıtılabilen silikonda karar kılmışlar. Denemelerinde iki adet grafitten yapılmış hazne kullanıyorlar. Burada silikon ısıtılarak iki depo arasında dolaştırılıyor. Isıtılan silikondan enerji elde etmek ise ısıtılan tuzdan farklı bir yöntem ile yapılıyor. Isıtılan tuz yönteminde bildiğimiz su kaynatma ve buharı ile türbin döndürerek enerji elde edilirken, silikonlu metotta şaşırtıcı bir şekilde silikonun o sıcaklıkta yaptığı ışınım kullanılıyor. Silikondan yayılan ışık, güneş pilleri ile yakalanarak elektrik enerjisine dönüştürülüyor. İşte bu yüzden olsa gerek yöntemin ismine ‘kutuda güneş’ demişler! ELEKTRİĞİ DEPOLAMAKTAN DAHA UCUZ Kutuda güneşin en önemli özelliği, elektrik enerjisinden ziyade ısıyı depoluyor olması. Bu yöntemle ısıyı depolamak elektriği depolamaktan çok daha ucuza mal oluyor. Projenin liderliğini yürüten Asegun Henry, aslında bu yöntemin uzun süredir bilindiğini, ancak doğalgaz ile rekabet edebilecek bir hale daha önce gelinmediğini söylüyor. Şimdi hapsedilen ısı miktarının doğalgaz ile elde edilen enerjinin maliyeti ile başa çıkabilecek boyutlara ulaştığını belirtiyor. Ekibin söylediğine göre böyle bir tane hazne, 100 bin hanenin tükettiği elektriği depolayabilirmiş. Yolcu ile araç arasında köprü kuruyor Daha ziyade ev ürünleri ile tanıdığımız Bosch, günümüzde otomobillerin parçalarının üretimi konusunda en büyük tedarikçilerden biri. Şirket, ileriki yıllarda sürücüsüz araçların da üretiminde rol oynamayı hedefliyor. Oluşturdukları ve üzerinde çalıştıkları konsept, dört kişilik bir araç. Yolcular birbirine dönmüş olarak yolculuk ediyor. Araçta kablosuz internet bağlantısı bulunuyor. Hava durumu ve yol-trafik bilgisi veren bir ekran düşünülüyor. İçerideki kamera sistemleri, örneğin eğer bir yolcu çantasını araçta unutursa bunu haber veriyor. Ya da araçta çöp varsa, temizlik gerektirecek bir kirlenme varsa sistem bunu da bildiriyor. CEP TELEFONU İLE ENTEGRE Şirketin sorumlusu Dr. Markus Heyn, gelecekte tüm sürücüsüz araçlarda Bosch üretimi dijital hizmetlerin kullanılacağını iddia ediyor. Cep telefonu teknolojisi ile entegre edilmiş olan bu sistem, yolcu ile araç arasında her türlü köprüyü kuruyor. Yolcu, aracın bulunduğu noktaya gelişini, nerede, ne zaman olacağını takip edebiliyor. Şirket, önümüzdeki 10 senede şehirlerde bu tip araçların taksi veya dolmuş gibi kullanılacağını belirtiyor.

24 Aralık 2018 Pazartesi

Cep telefonu ile kansızlık testi

HABER: AYŞE BAŞAK Fütüristik tahminlere bakılırsa şu anda akıllı cep telefonları ile yapılabileceklerin çok çok az bir kısmını gerçekleştiriyoruz. Zaman geçtikçe bu cihazların kapasiteleri ile ilgili daha geniş bir bilgi sahibi olacağız. Çoğu insan bu alanda gerçekleşecek teknolojik dönüşümün pek farkında olmasa da ileride cep telefonlarının hiç akla gelmedik yerlerde kullanılacaklarını göreceğiz. EN KESİN ÇÖZÜMDÜ Bize şimdiden bir teknoloji harikası gibi görünen telefonlarımızın işlemcileri, kameraları, sensörleri her geçen gün başka başka alanlarda kullanılıyor. Bu konuda iç açıcı bir haber ABD’den geldi. Artık cep telefonu ile kansızlık ölçümü yapılabilecek! Günümüzde kansızlık için en kesin ölçüm, kan örneğinin verilmesi ve kandaki alyuvarların sayılması ile gerçekleştiriliyor. Ancak bir müddet sonra kansızlık testini bir cep telefonu uygulaması ile de gerçekleştirebiliyor olacağız. TIRNAK RENGİNE GÖRE Atlanta Emory Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Rob Mannino, sürekli kan hücresi ölçümü yaptırması gereken bir kan hastalığına sahip. Genetik olan bu hastalığı, alyuvar sayısının bir hekim tarafından denetim altında tutulmasını gerektiriyor. Mannino da bu zorluğu bizzat yaşadığı için daha kolay bir yöntemle kan ölçümü yapmanın yolunu araştırmış. Doktora çalışmasının bir parçası olarak geliştirdiği bu yöntem, tırnak yatağının rengi ile ölçüm yapmak üzerine kurulmuş. 2019 BAHARINDA HAZIR Önümüzdeki senenin bahar aylarında bir cep telefonu aplikasyonu olarak insanların kullanımına sunulacak olan bu buluş, cep telefonları ile yapılabileceklerin ne denli çeşitli olduğunun kanıtlarından biri. TEST SONUÇLARI BAŞARILI 337 hasta üzerinde yapılan çalışmalarda gerçek test sonuçlarına yakın değerlerde kan hücresi sayısı tespit edilebilmiş. Sadece tırnak rengi üzerinden bu kadar kesin tespitlerin yapılması büyük bir başarı. Cep telefonu kamerasının özellikleri bunu sağlamak için yeterli! Kirli havayı ölçüp arındırıyor Cam kavanozda yaşayan balığın suyunun temiz olması ne kadar önemli değil mi? Aslında evlerimizde otururken biz de o kavanozdaki balıktan farklı bir durumda değiliz. Evin içindeki havayı saatlerce soluyup duruyoruz. Zamanımızın çoğunu evde geçiriyoruz ve evdeki havanın temizliğinin sağlığımız üzerinde büyük bir etkisi var. Eğer alerjiniz varsa zaten havada dolaşan partiküllerin ne denli önemli olduğunun farkındasınızdır. İKİ İNOVATİF ÜRÜN Wynd firması iki yeni inovatif ürünü birden çok yakında piyasaya sürmeye hazırlanıyor. İki ürün diyoruz ama aslında bunlar birlikte çalıştıklarında etkili oluyorlar. Bunlardan ilki Halo! Halo cep telefonu aplikasyonu ile kontrol edilen bir cihaz. Havayı sürekli olarak ölçüyor, test ediyor. Home Purifier adlı ikinci cihaz ise geniş alanlardaki havayı hızla temizleyebilen bir hava arıtıcı cihaz. Firmanın ilk buluşu olan Wynd, ilk kez 2016’da ortaya çıkmıştı. Hava ölçeri ve hava temizleyiciyi tek cihazda topluyordu. Küçük bir el vantilatörü gibi olan cihaz, kirli havalı ortamlarda temiz hava üfleyerek çalışıyordu. Yani büyük bir odayı temizlemek gibi bir kapasiteye sahip değildi. Bu ise ihtiyaçlara tam olarak cevap veren ve evin içindeki havayı tam olarak arındırabilecek bir cihaz. 30 DAKİKADA TEMİZLİYOR Piyasadaki benzerlerinin tümünden daha fazla sensör içeren Halo ile çok kesin ölçümler yapılabiliyor. Sıcaklık, karbondioksit, nem, organik bileşikler gibi değerler ölçülerek sizin o anda yaptığınız şeyi de göz önünde bulundurarak havayı ayarlıyor. Örneğin spor yapıyorsanız spor yapmaya en uygun havayı ayarlıyor. Polen, ev hayvanı kepeği, toz gibi partikülleri birbirinden ayırt edebiliyor. Arıtıcı ise 11 metrekare alanı yarım saatte arındırıyor. Henüz piyasaya sürülmemiş ürün için erken sipariş verilebiliyor. Halo yani ölçüm cihazı 89 dolara, Home Purifier yani hava temizleyici ise 229 dolara satılıyor. Mayıs ayında siparişlerin gönderilmeye başlanması bekleniyor.

17 Aralık 2018 Pazartesi

‘Ticarette dijital çağ’ bilişim kongresinde

HABER: İLKER BAŞÖZ Bu yıl 12’ncisi gerçekleştirilen İstanbul Bilişim Kongresi, Kadir Has Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlendi. ‘Verinin Paraya Dönüşümü, Ticarette Dijital Çağ’ temalı kongrede dijital dönüşümde verinin önemi, ticarette dijital çağ, veri madenciliği, geleceğin yeni veri otobanı ve interneti, e-finans, e-para sistemi ve veri güvenliği gibi konular ele alındı. YERLİ VE MİLLİ ÜRETİM İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Doğan Salman kongrede yaptığı konuşmada, Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırı sonucu kurda yaşanan spekülatif hareketliliğin tüm iş dünyasını sıkıntı içine soktuğunu belirtti. Faiz-enflasyon-kur sarmalından, üretim-yatırım-ihracat ile çıkılabileceğini söyleyen Salman, yerli ve milli üretim ile kalkınmak için önümüzdeki dönemde Türkiye’nin katma değer oluşturacak, ihracatı tetikleyecek süreçlere öncelik vermesi gerektiğini kaydetti. ÜRETİME DEVAM Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu Üyesi Dr. Osman Coşkun, Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu bünyesinde yürütülecek projeler kapsamında değerlendirmelerde bulundu. Coşkun, “Bu ülkenin önemini farkedip Bilişim Derneği ve üniversiteler başta olmak üzere herkesin bu alanda yapacağı çok önemli çalışmalar var. Hep birlikte çalışmaya, üretmeye devam etmeliyiz” dedi. Türkiye Bilişim Derneği Genel Başkanı Rahmi Aktepe de dünyadaki değişime işaret ederek, dijital teknolojilerin ekonomik düzeni yeni biçime dönüştürdüğünü söyledi. HER ŞEY AKILLANDI Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz ise artık her şeyin akıllandığına işaret ederek, şöyle konuştu: “İnsanoğlu da aklının sınırlarını zorlamaya başladı. Sorun, sadece bütün akıllı sistemlerin entegre şekilde insanlığın hizmetine nasıl sunulacağı… Bu dönüşüm, 150-200 yıl önce geliştirdiğimiz ekonomik ve politik sistemlerin de yerine yenilerini getirmek zorunda bırakacak.”

14 Aralık 2018 Cuma

Doktora gitmeden kalp yetmezliği teşhisi koyuyor

HABER: AYŞE BAŞAK Gelecekte robotlar işlerimizi elimizden alacak mı? Hem robotların mekanik becerilerinin hem de yapay zekanın hızla geliştiği bu günlerde farklı meslek grupları için çeşitli iddialar ortaya atılıyor. Örneğin gelecekte avukatların yaptıkları işlerin pek çoğunu yapay zekanın üstleneceği konuşuluyor. Peki doktorlar? Doktorlar için de onların iş yükünü azaltacak, belki tamamen işsiz kalmalarına sebep olacak gelişmeler olacağı söyleniyor. Singapur’dan gelen haber de gelecekte yaşanabileceklerin küçük bir habercisi olma niteliğinde. Akıllı bir cep telefonuna küçük bir alet bağlayarak kendi kendinizi kalp yetmezliği ile ilgili muayeneden geçirebiliyorsunuz. EV ORTAMINDA KONTROL Kalp yetmezliğinin önemli belirtilerinden biri de akciğerlerde sıvı birikmesi. Kalp akciğerlerden gelen kanı pompalayıp uzaklaştıramadığı için zaman içerisinde ciğerlerde bir sıvı birikimi gerçekleşiyor. Akciğerlerde sıvı birikimi olup olmadığını anlamanın yolu ise doktor muayenesinden geçiyor. Ancak yeni bir cihaz, bu sebepten doktora gitmeyi gereksiz kılacak nitelikte! Hastalar bu kontrolleri istedikleri zaman ev ortamında yapabilecekler. STETESKOP GİBİ Singapur’daki Tan Tock Hastanesi ve Nanyang Teknik Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen ortak bir çalışmanın ürünü olan cihaz, havanın ciğerlerden geçişini dinliyor. Eğer akciğerlerde sıvı birikimi varsa bu sesten anlaşılıyor. Yeni cihaz da tıpkı doktorların yaptığı gibi akciğerleri dinleyerek bir hükme varıyor. Akıllı bir cep telefonuna bağlanan cihaz doktorların kullandığı steteskop benzeri bir ses algılayıcı ve sensörden ibaret. CEP TELEFONUNUZ HABER VERİYOR Nefes alıp vermenizde bir sıkıntınız varsa, risk altındaysanız, bu cihazı göğsünüze 10 saniye kadar dayayarak bekliyorsunuz. Cep telefonundaki bir aplikasyon yardımıyla ciğerlerinizden gelen sesler bir merkeze gönderiliyor ve burada bilgisayar programı bu veriyi değerlendiriyor. Akciğerlerde sıvı birikimi var mı? Bir kalp yetmezliği problemi yaşıyor musunuz, karar veriyor. Bir anda cep telefonunuzun ekranında sizin hakkınızda konan teşhisi görüyorsunuz. Bu, gerçekten de ilginç bir deneyim olmalı. Dronelar 22 kat daha fazla çevreci Beş yıl önce Amazon tarafından ortaya atılan iddia, gelecekte tüm paketlerin dronelar tarafından taşınacağı idi. Amazon’un çalışmaları ile birlikte tüm dünyadan farklı firmalar bu alanda çalıştı ve pek çok denemeler yaptı. Ancak paketlerimiz hâlâ dronelar tarafından getirilmeye başlamadı. FİNLANDİYA SEÇİLDİ Google’ın ana firması olan Alphabet, bu konuda tüm firmaların önüne geçmiş görünüyor. Bir seneyi aşkın zamandır Avustralya’da dronelar ile evlere servis yapmaya devam eden Alphabet, 2019’da bu hizmeti Finlandiya’ya taşımaya hazırlanıyor. Senenin ilk aylarında Helsinki’de dronelar ile paket taşımacılığı başlayacak. Peki, bu iş için neden özellikle Finlandiya seçildi? Firmanın açıklaması Finlandiya’nın zorlu hava koşullarına işaret ediyor. “Eğer ürettiğimiz drone burada taşımacılık yapabiliyorsa, her yerde yapabilir” diyorlar. ÇEVREYE SAYGILI Şirketin bir yıldır güneydoğu Avustralya’da yiyecek, içecek, ilaç ve ev gereçleri taşımacılığı devam ediyordu. Beş kilogram ağırlığındaki drone bir metrelik bir kanat açıklığına ve 20 kilometrelik bir menzile sahip. Drone ile taşımacılığın en güzel yanlarından biri de çevreye saygısı. Şirketin verilerine göre Avustralya’da devam eden bu paket taşımacılığı geleneksel yöntemlere göre 22 kat daha az karbon salınımına sebep oluyor.

10 Aralık 2018 Pazartesi