tatil-sepeti
Isınma için gerekli enerji tuzda depolanacak

HABER: AYŞE BAŞAK Bir sıvı tuz kabı yani aşırı soğutulmuş sodyum asetat trihidrat, yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerjiyi kayıpsız depolayabilir.Danimarka Teknik Üniversitesi (DTU) tarafından yapılan araştırmalar, tuz pillerinin güneş kolektörlerinden ve rüzgar enerjisinden kısa ve uzun süreli enerji depolama sağlama sorununu çözebileceğini gösteriyor. Deneyler, 22 metrekarelik güneş panelleri, sıcak su deposu ve tuz pilleri olan bir güneş ısıtma sisteminin, Danimarka iklimindeki enerji tasarruflu üç kişilik bir evde ısı talebinin yüzde 71’ini karşılayabildiğini gösteriyor. SORUNA ÇÖZÜM Dr. Simon Furbo, “Tuz bataryaları, Orta ve Kuzey Avrupa genelinde güneş ve rüzgar enerjisi üretiminde büyük mevsimsel dalgalanmalarla karşılaştığımız sorunun çözülmesine yardımcı olacak. Büyük bir çözüm yolu görüyoruz. Deney sistemimizde, tuz pilleri hem kısa hem de uzun vadede ısıyı depolayabildi. Bu, güneş panellerinden gelen enerjinin depolanabileceği ve evlerde enerji tüketiminin çoğunun bu şekilde karşılanabileceği anlamına geliyor” dedi.

20 Mart 2020 Cuma

2030’daki işlerin yüzde 85’i keşfedilmedi

DELL tarafından düzenlenen ‘Dell Technologies Forum 2020’de insan ve makina işbirliğinin sonuçlarına dair beklenti ve gelecek öngörüleri paylaşıldı. Forumda, 2030’da yapılacak işlerin henüz yüzde 85’inin keşfedilmeyi beklendiği belirtilirken, Dell Technologies, bu gelişimin nasıl gerçekleştiğini ve 2030’a ilerlerken hangi teknolojilerin rehberlik edeceğini açıkladı. Ayrıca, 2030’da çalışanların çok daha fazla makina, veri görselleştirme ve analitik kullanarak belirleneceği, tam zamanlı işlerin çok daha esnek hale gelirken bireylerin ‘GiG’ ekonominin bir parçası olacağı belirtildi.

12 Mart 2020 Perşembe

Şirketlerin yüzde 81’i nesnelerin internetini kullanıyor

Kaspersky araştırmacıları, Türkiye’deki şirketlerin yüzde 81’inin nesnelerin interneti (IoT) uygulamalarını kullanmaya başladığını tespit etti. Şirket açıklamasına göre,tüm sektörlerde IoT platformlarının kullanımı bir yıl içindearttı. Sektörler arasında IoT uygulamalarının kullanımında en büyük artışı konaklama (yüzde 63), sağlık (yüzde 66) ve finans (yüzde 68) sektörleri gösterdi. Bilgi teknolojileri, telekomünikasyon,finansve diğer sektörlerde IoT platformları akıllı şehirler, şebekeler, ulaşım ve lojistik gibi birçok farklı alanlarda kullanılabiliyor. Ayrıca üretim otomasyonu, bağlantılı ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme sistemleri için de IoT platformlarından yararlanılıyor.Şirketin raporuna göre, Türkiye’de şirketlerin yüzde 81’i geçen yıl IoT uygulamalarını kullanmaya başladı. Öte yandan, potansiyel siber güvenlik risklerine ve yaşanan vakalara rağmen IoT kullanımı artmaya devam ediyor. Kaspersky’nin yaptığı ankette, Türkiye’deki şirketlerin yüzde 47’si bilgisayar dışındaki bağlantılı cihazlara yönelik saldırılarla karşılaştığını belirtti.

12 Mart 2020 Perşembe

Deprem sinyal verebilir mi?

Depremleri, sadece birkaç dakika önceden bilmek çok sayıda can kaybının önüne geçebilir. Bu yüzden jeologlar, depremleri öngörmenin yollarını araştırıyor. Alman Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nden bilim insanları, geliştirdikleri bir ‘algoritma’ sayesinde sismik dalgaların ulaşmasından evvel ölçümlenen ışık hızındaki sinyallerin okunabileceğini ve büyük depremlerin yaşanmadan önce fark edilebileceği tezini ortaya attı. GFZ araştırmacıları, depremlerin dünyadaki yer çekimini deforme ettiği gerçeğinden yola çıkarak, bu ani yer çekimi değişikliği neticesinde oluşan ve sadece bir süre önce keşfedilip sismik ölçümlenen PEGS sinyallerini sistematize edebilecek bir algoritma geliştirdi. Bu algoritma ile PEGS sinyalleri, teorik olarak bir depremi gerçekleşmeden önce tespit edebilir fakat bu sadece çok şiddetli depremler için geçerli; çünkü küçük ölçekli depremlerin yer çekimi üzerindeki deformasyon etkisi de zayıf oluyor. Dolayısıyla PEGS sinyalleri de. Bu buluşun önemi, PEGS sinyallerini güvenilir şekilde ‘okuyacak’ bir yöntemin şimdiye kadar bulunmamış olmasıydı. GFZ araştırmacılarının algoritması PEGS sinyallerini doğru işlemeyi ve bir depremin şiddet, süre ve mekanizmasını anlamayı sağlayabilir. TOHOKU’DA KUSURSUZ ÇALIŞTI GFZ’nin veri analistlerinden, yazılım geliştiricisi Sebastian Heimann, geliştirdikleri yeni algoritmayı 2011’de Japonya’da gerçekleşen ve Fukushima tsunamisinin de tetikleyen Tohoku depremine uyguladıklarını açıkladı. Ellerinde depreme ait PEGS sinyallerinin güç ölçümlerinin bulunduğunu söyleyen Heimann, tutarlılığın mükemmel olduğunu, algoritmanın kusursuz çalıştığını belirtti.

05 Mart 2020 Perşembe

Telefon bağımlılığı beyni zedeliyor

HABER: AYŞE BAŞAK Akıllı telefonlar günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. İnsan ile makina arasındaki bu ‘tutkulu’ ilişki, bazıları için normal kabul edilen sınırları aşıyor ve bu durum bilim tarafından bağımlılık olarak nitelendiriliyor. Nomo-fobi (telefonsuz kalma korkusu), akıllı telefon bağımlılığı ve internet bağımlılığı bozukluğu birbiriyle bağlantılı durumlar. Telefon elinizden düşmüyorsa, ekrandan ayrılamıyor, birkaç dakikada bir kontrol etme gereği duyuyorsanız, siz de bir telefon bağımlısısınız ve haberimiz sizi yakından ilgilendiriyor. GRİ MADDE AZALMASI Almanya’nın Heilderberg Üniversitesi’nden bilim insanları, akıllı telefon bağımlılarının beyin yapısını inceledi. Araştırma, yoğun telefon kullanımının beyindeki gri maddeyi azalttığını ortaya koydu. Bilim insanları, 22’si akıllı telefon bağımlısı olan 48 denek ile gerçekleştirilen araştırmada beyinleri MRI ile ayrıntılı olarak taradı ve alınan görüntüler karşılaştırılmalı olarak incelendi. Araştırmacılar, akıllı telefonlara bağımlılık geliştirenlerin beyinlerinin kritik bölgelerinde gri madde eksikliği olduğunu gözlemledi. Gri madde azalmasıyla madde bağımlılığı arasındaki ilişki evvelden de kanıtlanmıştı. Ayrıca bu kişilerde yetenek kaybı görülebileceği belirtiliyor. DEPRESİF RUH HALİ Heidelberg Üniversitesi araştırmacıları, akıllı telefonların zararsız olduğuna ilişkin algının sorgulanması gerektiğini belirtiyor. Özellikle çocuklar arasında yaygınlaşan akıllı telefon kullanımı, ‘vahim’ olarak niteleniyor ve bilim dünyasını endişelendiriyor. Telefon kullanılmadığında gözlemlenen anksiyete, stres, aşırı kullanıma bağlı olarak ortaya çıkan kötü uyku ve depresif ruh halleri gibi sağlık sorunlarının, problematik akıllı telefon kullanımının yaygınlığı ile bağını anlamaya ihtiyaç var. Akıllı telefon bağımlılığının, fiziksel olduğu kadar psikolojik etkilerinin tam olarak anlaşılması şart. O zamana kadar ise bu cihazlara biraz mesafeli davranmakta fayda var gibi görünüyor. ÇOCUKLAR AKILLI TELEFONLARIYLA BİRLİKTE UYUYOR İngiltere’de 5-16 yaşları arasında 2 bin 167 çocuk ile gerçekleştirilen akıllı telefon kullanımına dair araştırmada, henüz 11 yaşına varmamış 10 çocuktan 9’unun akıllı telefonu olduğu gözlemlendi. 11 yaş üzerindeki çocukların ise tamamında akıllı telefon bulunuyor. Araştırma sorularını yanıtlayan çocukların yüzde 57’si telefonlarıyla birlikte uyuduğunu söylerken, yüzde 39’u akıllı telefonsuz bir yaşamı düşünemiyor.

05 Mart 2020 Perşembe