tatil-sepeti
Dünya ticareti merhamet ve ahlakı hatırlamalı

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, Uluslararası Vuslat Platformu tarafından düzenlenen konferansta, “Dünyayı yaşanabilir kılmanın reçetesi, daha adil ancak ticaretin serbestliğine ve bireysel zenginliğe sahip çıkan ekonomik sistemden geçiyor” dedi. Vicdanlı siyaset ve merhametli ekonomiyi benimsemiş olanların dünyaya yeni bir vizyon kazandıracağını belirten Çağlar, “Türkiye, pek çok değeriyle bu yeni anlayışı tesis edebilecek güçte” diye konuştu. Çağlar, yeni ekonomik bakış açısını inşa edecek araçların İslamiyet’te zaten var olduğunu kaydetti. İKTİSAT VE AHLAK Çağlar, yeni düzende iktisadi çıkarlarla ahlaki ilkelerin ayrıştığına dikkat çekti. Madalyonun bir yüzünde maddi gelişmelerin olduğunu belirten Çağlar, “Madalyonun öbür ve esas yüzü de var ki, burada kendi iman, kültür ve ilkelerimiz yer alıyor” dedi. Çağlar, “Henüz hiç bir politika ya da rakam kalıcı bir büyüme, refah artışı ya da asıl amacımız olan ve çoktan unuttuğumuz insan mutluluğunu getirmeyi başaramadı” diye konuştu. DÜNYA ALARM VERİYOR Dünyanın artık alarm verdiğine değinen Çağlar, insan olmanın akılcı ve duygusal yanları ile tüccarın kâra odaklı dünyasının biraraya gelmesi gerektiğini belirtti. Bunun için Türkiye’nin sahip olduğu islâmi değerler, yüzyıllara yayılan ahilik geleneği, tarihsel mirası ve toplumsal bağlarının yeterli olduğuna değinen Çağlar, “Manevi ilkelerimizi, sadece bireysel olarak değil ekonomimizin ve işletmelerimizin de ana dayanağıve yol haritası haline getireceğiz” dedi. 5 TEMEL PRENSİP Çağlar, İstanbul Ticaret Odası olarak, dini ve tarihi mirasın gereği olan ilkeleri yol haritası olarak belirlediklerini ifade ederek şu şekilde konuştu: “Bunlardan ilki ekonomide toplumsal sorumlu-luğumuzu kişisel ya da kurumsal çıkarlarımızın gerisine düşürmemek. İkinci temel ilke mesleki yardımlaş-mayı ve dayanışmayı etkin biçimde uygulamak. Üçüncü ilke mesleki bilgi ve tecrübeyi gelecek kuşaklara aktarabilmek. Ticarette yolumuzu aydınlatacak dördüncü temel ilke ahde vefa ilkesine ve dürüstlüğe kesin olarak sahip çıkmak ve beşinci ilke de tabii ki, sonlu bir yaşamın içerisinde bulun-duğumuzu akıldan çıkarmamak.” DİRİLİŞİN İŞARET FİŞEĞİ Uluslararası Vuslat Derneği Başkanı Hamza Cebeci, tüm olumsuzluk-lara rağmen gençlerin büyük bir sessizlik içinde olduğuna değindi. Cebeci, “Biz günümüzde yaşadığımız tüm bu sıkıntılardan Çanak-kale’deki gibi dimdik bir duruşla kurtulacağız. Bu toplantıyı dirilişin işaret fişeği olarak görüyorum” dedi. YENİ DÜŞÜNCENİN YOL HARİTASI İbrahim Çağlar’ın yeni ticaret vizyonu ile ilgili yaptığı konuşmasından konu başlıkları şu şekilde: DURUP DÜŞÜNME VAKTİ İnancımız bize, yeryüzüne ait her şeyin insanlığın iyiliği ve huzuru için olduğunu öğretti. O halde soruyorum: Üretim, büyüme, finans piyasaları... Ve daha nice ekonomik yapı, insanlığın refahı, huzuruve en önemlisi yaşama hakkı içindeğil midir? Bu nedenledir ki, her şeyden önce inancımız gereği durup, düşünme zamanı hepimiz için çoktan gelmiştir. MEDİNE PAZARI Baktığınızda siyasi, sosyal ve kültürel her olayın özünde paylaşım yani ekonomi vardır. Nitekim Hz. Peygamber’in (S.A.V.) İslam toplumunu inşa etmek üzere hicret ettiği Medine’de ilk yaptığı işlerden biri iyi ahlak üzerine şekillenen Medine pazarını kurmak olmuştur. İslam medeniyeti, ana değeri dürüstlük olan bu pazar üzerinden daha da geniş kitlelere sesini duyurmuştur. RANT EKONOMİSİNE ZEKÂT ÇÖZÜMÜ İslamiyet’ten yola çıkarsak; bizlere binlerce yıl önce sunulan 3 müessese dahi bugünün en temel sorunlarını çözmeye yetiyor aslında. Birincisi zekât kavramı. Dinimiz paradan para kazanmayıve ticarette risk, sorumlulukalmadan kazanç elde etmeyi yasaklamıştır. Böylelikle, rant ekonomisi engellenmiş, kazanç emeğe dayalı hale getirilmiştir. Diğer taraftan yine de ekonomiye katılmayan, durağan bir para ya da yatırım var isebunun için de zekât müessesesi getirilerekbelli bir nisapta fakire dağıtılması zorunlu kılınmıştır. Bu veçheden baktığımızda zekât kavramı günümüzde layığıyla uygulansa, gelir üzerinden değil servet üzerinden alınan son derece adaletli bir vergi sistemi olarak ekonomide önemli işlevlere sahip olacaktır. FAİZ DÜNYAYA KAOS GETİRDİ İslam ekonomisinin bizlere yol gösteren ikinci müessesesi de, faizden para kazanmak yerine kâr-zarar ortaklığının emredilmiş olmasıdır. Faize dayalı, hatta faizin faizine dayalı, hesaplanamayan riskler içerenve sonunda hiç bir reel değere dönüşmeyensanal yatırım araçlarıdünyaya kaostan başka bir şey getirmedi. İslami finans kâr-zarar ortaklığına dayanıyor. Bu da temelde hem riskin, hem de rızkın paylaşıldığı, sermayenin reel mal ve hizmetlere, istihdama ve üretime dönüştüğü bir ekonomiyi ifade ediyor. KARŞILIKSIZ BORÇ İslamiyet’in ekonominin hizmetine sunduğu üçüncü önemli müessese de karz-ı hasen sistemi. Bu sistem, işleyişi kaidelerle belirlenmiş bir fon adı altında yeniden ihya edilebilir. Karz-ı hasen ihtiyaç sahibine karşılıksız yani faizsiz borç vermek demektir. Bugün finansmana ulaşamadığı içinçarkı döndüremeyen, ölüm, hastalık gibi nedenlerle geçici finansman sıkıntısına düşen nice işletme bu sistem sayesinde can suyu bulabilecektir. İSLAMİ FİNANSIN MERKEZİ TÜRKİYE OLSUN Türkiye büyük bir fırsat da barındırıyor. 2009’dan bu yana hükümetimizce İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Projesi yürütülmekte. Biz de İstanbul Ticaret Odası olarak başından beri bu projenin takipçisiyiz. Amaç; 10 yıl içinde dünyanın 10 büyük finans merkezinden biri olmak. Türkiye’nin ise İslâmi finans konusundaayrı bir potansiyeli var. Bugün bu işin merkezi Londra. Ama neden islâmi finansın lideri Türkiye olmasın?

29 Şubat 2016 Pazartesi

Piyalepaşa’nın geçmişi bu sergide

İstanbul’da zamanında çiçeklerin bahçesi olarak anılan bir semt olan Piyalepaşa, hiç bilinmeyen hikâyesiyle günümüze yeniden konuk oluyor. ‘Geçmişten Günümüze Piyalepaşa’ sergisi, 30 Mart’ta kadar Rahmi M. Koç Müzesi’nde tarih ve sanat sevenlerin beğenisinde olacak. Sergide, Piyalepaşa semtinin ve kurucusu Piyale Paşa’nın hikâyesi kadar çeşitli dönemlerden izleri ve İstanbul’un en eski haritalarından bir kısmının da orijinalleri yer alıyor. Sergide yer alan nadide eserlere Akdeniz’in korsanları, Mimar Sinan’ın benzersiz dehası ve çiçek bahçelerinin görsel şöleni eşlik ediyor. BİLİNEN İLK HARİTA Sergide, İstanbul’un bilinen ilk haritası, kuşbakışı İstanbul panoramaları, bölgenin en güzel 16 parçalık panoramik gravür ve bakır baskı tekniğiyle yapılan İstanbul’un bilimsel haritasına kadar çeşitli yüzyıllara ait eserler yer alıyor. Uzun araştırma ve kaynak taraması sonrasında ortaya çıkan sergide yolu İstanbul’dan geçen önemli haritacıların ve ressamların arşivlerinden de derlemeler yer alıyor. Sergide yer alan özel bir alanda ise sergide kullanılmayan haritalar ve bilgiler film olarak gösteriliyor. Filmde, Piyale Paşa, dönem ve semtle ilgili ilginç bilgiler veriliyor, dönem haritaları büyük boy ekranda izleyicilerle buluşuyor. PİYALE PAŞA’NIN YÜKSELİŞİ Piyalepaşa, beş yüz yıllık bir yerleşim geleneği olmasına rağmen değeri unutulmuş bir hazine. Tarihi 500 yıl öncesine dayanan semtin geçmişi Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar uzanıyor. Kanuni’nin emriyle Kaptan-ı Derya tarafından kurulan Piyalepaşa, ismini de önemli zaferler kazanmış bir denizci olan Piyale Paşa’dan almış. Yazar Gökhan Akçura’nın kaleme aldığı ‘Geçmişten Günümüze Piyalepaşa’ albüm, bölgenin hikâyesini gün yüzüne çıkarıyor. Kitaplar, 19 Şubat tarihi itibarıyla online sitelerde satışa sunulurken, 29 Şubat’tan itibaren ise raflarda yerini alacak.

28 Şubat 2016 Pazar

Enerjiyi en fazla sanayi tüketti

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014’e ilişkin Sektörel Enerji Tüketim İstatistikleri’ni açıkladı. Buna göre, sanayi ve hizmet sektörlerinde 2014’te toplam 100 milyon 734 bin 472 ton eşdeğer petrol (TEP) enerji tüketildi. Sanayi sektöründe 86 milyon 136 bin 765, hizmet sektöründe ise 14 milyon 597 bin 707 ton eşdeğer petrol enerji harcandı. Elektrik üretimi ve dağıtımı yüzde 42.4, imalat sanayi yüzde 38.4, ulaştırma ve depolama sektörü yüzde 9.5 ile toplam enerji tüketimi içinde en fazla paya sahip oldu. Doğalgaz 32 milyon 498 bin 888 ton eşdeğer petrol ile en çok tüketilen yakıt olarak dikkati çekti. Linyit kömürde 16 milyon 416 bin 93 ton eşdeğer petrol tüketilirken, üçüncü sırada 15 milyon 981 bin 137 ton eşdeğer petrol ile taşkömürü tüketimi yer aldı. Türkiye’de 2014’te nihai enerji tüketimi 49 milyon 699 bin 901 ton eşdeğer petrol olarak hesaplandı. Söz konusu dönemde sektörlere göre bakıldığında, toplam nihai enerji tüketiminin yüzde 57.7’si imalat sanayi, yüzde 19.3’ü ulaştırma ve depolama, yüzde 4.7’si ise inşaat sektöründe gerçekleşti. 2005’TEN BU YANA YAPILIYOR İlk kez 2005 referans yılı için NACE Rev.1.1’e (Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması) göre gerçekleştirilen Sektörel Enerji Tüketim İstatistikleri, 2014 referans yılı için NACE Rev.2’ye (Altılı Ekonomik Faaliyet Sınıflaması) göre gerçekleştirildi. Araştırmada sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışan sayısı 50 ve üzeri kişi olan girişimler kapsandı. 124 MİLYON MEGAVAT SAAT ELEKTRİK Sanayi ve hizmet sektörlerinde 124 milyon 4 bin 527 megavat saat elektrik tüketildi. İmalat sanayi, 78 milyon 33 bin 897 megavat saat ile en çok elektrik tüketen sektör oldu. Sanayi ve hizmet sektörlerinde elektrik enerjisinin yüzde 79.7’si mal ve hizmet üretiminde, yüzde 13.2’si ise aydınlatma ve elektrikli büro gereçlerinde tüketildi. Elektrik üretmek için 44 milyon 723 bin 504 ton eşdeğer petrol enerji harcandı. Enerji kullanım alanlarına göre, en çok enerji tüketimi yüzde 44.4 ile elektrik üretiminde, yüzde 34.4 ile mal ve hizmet üretiminde gerçekleşti. DOĞALGAZI KÖMÜR İKAME EDECEK Enerji ihtiyacını yüzde 70’in üzerinde ithalattan karşılayan ve son dönemde yerli kaynakların kullanımına daha fazla vurgu yapılan Türkiye’de, kömür potansiyelinin maksimum seviyede kullanılmasıyla yılda 7.2 milyar dolarlık doğalgaz ithalatına gerek kalmayacağı belirlendi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Bütçe Sunumu’ndan derlenen bilgiye göre, yer altı kömür üretim miktarının artırılması için projeler yürütülüyor. Kömürün daha çevre dostu olarak tüketilmesi ve değişik kullanım alanlarının oluşturulması için de Ar-Ge çalışmaları geliştirilirken, bu projeler sayesinde düşük kalorili kömür rezervlerinin de ekonomiye kazandırılması amaçlanıyor. Türkiye’nin kömür stratejisine göre, elektrik üretiminde yerli kaynaklardan biri olarak kullanılan linyitten elde edilebilecek enerji üretim potansiyelinin yaklaşık 25 bin megavat seviyesinde bulunduğu öngörülüyor. Bu kapasitenin devreye alınmasıyla yaklaşık 7.2 milyar dolar karşılığı olan 32.5 milyar metreküplük doğalgazdan elde edilebilecek elektrik üretimi sağlanabilecek. PARA CEZASI ARTIYOR Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB), Enerji Verimliliği Kanunu çerçevesince 2016’da uygulanacak para cezalarında yüzde 5.58 artışa gitti. Konuya ilişkin tebliğ, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Değişiklik sonrasında cezaların miktarları, 944 lira ile 94 bin 890 lira arasında değişiyor. Öte yandan ETKB, Resmi Gazete’de yayınlanan başka bir tebliğ ile Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmeliğin ilgili maddesi kapsamında, 2016’da yürütülecek yetkilendirme ve sertifikalandırma çalışmaları için alınacak bazı bedellerde artışa gitti. Verilecek yetki belgelerinin bedelleri, yüzde 7.14 ile yüzde 8.33 arasında değişen oranlarda yükseltildi.

28 Şubat 2016 Pazar

Sporda sosyal pazarlama dönemi

HABER: CEYHUN KUBURLU Dünyanın en çok izlenen spor organizasyonlarının başında gelen futbol, globelleşmeden aslan payını kapan spor dalı oldu. Futbol otoriteleri bunu yaparken de en çok sosyal medyayı kullanıyor. Sosyal medya deyince ise akla ilk Twitter geliyor. Futbol kulüpleri bunu bir pazarlama mecrası olarak görüyor. Milyonlarca takipçisi olan kulüpler, buradan ürünlerini de satıyor. Bugün dünyada en çok takip edilen takımlar İspanyol La Liga’da mücadele ediyor. Real Madrid 18.3 milyon takipçisiyle bu alanda lider. Madrid’i ligdeki en yakın takipçisi Barcelona izliyor. Barcelona’nın Twitter’daki takipçi sayısı ise 16.9 milyonu buluyor. NELER YAPIYORLAR? Peki takımlar sosyal medyayı nasıl kullanıyor? ‘Sosyal medya’ ifadesi kullanılınca akla ilk gelen Twitter, futbol dünyası tarafından da yoğun bir şekilde kullanılıyor. Öyle ki, tüm dünyada en fazla tweet yoğunluğunun olduğu günler önemli uluslararası futbol müsabakalarına denk geliyor. Takımlar Twitter’ı farklı tarzlarda kullanıyor. Kimisi maç anında canlı skor paylaşıyor, kimisi multimedya içerikleriyle taraftarına hitap ediyor, kimisi soğuk bir haber spikeri gibi klasik bilgileri paylaşıyor. KITALARARASI PAYLAŞIM Futbolun beşiği İngiltere’de Premier Lig ekipleri Twitter’a büyük önem veriyor. Maç öncesi gelişmeler, maç sırasında anlık bilgilendirmeler, altyapı haberleri, ürünler, efsaneler, önemli günler paylaşılarak taraftarlara daha geniş bir bilgi yelpazesi sunuluyor. Dünyaca ünlü yıldızların bu alandaki paylaşımlarıyla takipçi sayılarını da artırıyorlar. Sosyal medyaya özel kampanyalar düzenleyip ürünleri daha ucuza almaları sağlanıyor. Manchester United, Arsenal ve Liverpool gibi dünya çapında tanınan kulüpler farklı kıtalardaki taraftarlarına yönelik paylaşımları da ihmal etmiyor. ALTYAPI BİLGİLERİ Alman takımları, daha çok eğlenceli mesajlara yer veriyor. Bundesliga’da takımlar altyapıya da önem veriyor. Sosyal medya hesaplarında altyapı ile ilgili tüm bilgileri yayınlıyorlar. İspanyol kulüpleri, yoğun takipçi kitlesine sahip konumda. Büyük kulüpler ayrı hesaplarla farklı dildeki takipçilerine hitap ediyor. Maç sırasında paylaşımlara odaklanan kulüpler, kulüpten bilgilere ve oyuncu paylaşımlarına da yer veriyor. Taraftar tweetlerine olan ilginin Bundesliga takımlarına göre daha az olduğu La Liga ekiplerinde daha ciddi bir profil göze çarpıyor. ANADOLU TAKIMLARI Son dönemde takımların sosyal medyadan önemli işlere de imza attıkları gözlemleniyor. Büyük kulüplerin yanı sıra Anadolu takımları yıldız oyuncu transferleriyle sosyal medyada fark yaratmanın peşinde. Türkiye’deki takımların sosyal medya takipçilerini biraz daha yurtdışına açmaya çalıştığını gözlemliyoruz. TÜRKİYE’DE DURUM Süper Lig takımları da son yıllarda sosyal medya hesaplarına ağırlık vermeye başladı. Zaman zaman sosyal mesajların da yayınlandığı hesaplar takipçi sayılarıyla öne çıkıyor. Türkiye’de en yüksek takipçi sayısına sahip takım Galatasaray oluyor. Sarı-kırmızılı takımın Twitter’daki takipçi sayısı 6.2 milyon. Ezeli rakibi Fenerbahçe’nin bu alandaki takipçi sayısı ise 4.9, Beşiktaş’ın ise 1.5 milyon oldu. Kulüpler sosyal medya hesaplarından çoğu zaman takım ile ilgili bilgileri paylaşırken, pazarlama çalışmalarına da ağırlık veriyor. Bu sezon Çin’e iki futbolcu satan Beşiktaş, Çince twitter hesabı açtı. Takımlar genel olarak maçlarla ilgili paylaşımlarda bulunmakta. Bazı kulüpler ise diğer branşlara da yer verdiği için salt bir futbol takımı hesabı olmanın ötesindedirler.

28 Şubat 2016 Pazar

149 yıldır dönen marka: İskender

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL 74 yaşındayım, hâlâ sabah kalkar işimin başına gelirim, yeri gelir döner keserim” diye söze başlıyor İskender İskenderoğlu. İskenderoğlu, dönen kebabı, nam-ı diğer döneri ve bir başka yapılış şekliyle iskenderi Türkiye ile tanıştıran Kebapçı İskender’in üçüncü kuşak temsilcisi. Bursa’nın en meşhur lezzetlerinden olan iskenderin yolculuğu Kebapçı İskender ailesinin Hatay’dan Bursa’ya göç etmesiyle başlar. Takvimler henüz 19. yüzyılın ikinci yarısını göstermektedir. Dede İskender Hatay’da yaptığı tandır kebabı işini Bursa’da kendi tasarladığı dikey tezgâhla yapmaya başlayınca Bursa halkı bu lezzeti, “İskender’in dönen kebabı” olarak anlatmaya başlar. Zaman içinde döner olarak hafızalara kazınan kebabın üçüncü kuşak temsilcisi İskender İskenderoğlu, “Hem babamdan hem dedemden öğrendiğim en önemli şey, işini en doğru şekilde yapmak oldu” diyor. GARSONLUK DA YAPTI İskender İskenderoğlu dede İskender’in önce Bursa, sonra da tüm Türkiye’ye yaydığı döner lezzetinin üçüncü kuşak temsilcisi. Birebir dükkânda çalıştığını, dükkân temizlediğini, garsonluk yaptığını anlatıyor İskenderoğlu. “Eğer işimizin her aşamasını sahiplenmemiş olsaydık, kaliteden ödün verseydik bugünleri göremezdik” diyen İskenderoğlu, babasının kendisini işin içinde nasıl pişirdiğini şu şekilde anlatıyor: “Babam ayaklarımın altına gazoz kasası koyar, elime döner bıçağını verirdi. Yevmiyemi de o zaman özellikle dükkânımızda çalışan bir garsona verirdi. Garson da bana verirdi. Hiçbir zaman patron çocuğu olarak şımarmama müsaade etmedi. Dışardan gelip patronluk taslamamı istemedi. Yevmiyemi o yıllarda garson abimden alır, yeri gelir ondan dayak bile yerdim. Çalışanlarımızla o kadar içli dışlı olmasam çalışanlarımız da işi sahiplenmezdi ve bugünlere gelemezdik.” Üçüncü kuşak İskender İskenderoğlu’nun İstanbul’a geliş hikâyesi de 2001 yılına uzanıyor. “Bursa’da işlerimiz çok güzeldi ama ben bir robot gibi olmuştum” diyen İskenderoğlu, İstanbul’a geliş öyküsünü şu şekilde anlatıyor: “Evimle dükkânım alt altaydı. Sabah 6.30’da dükkâna iner, akşam 10’da eve dönerdim. Bir gün Bursa’da artık duramaz oldum. Bursa’daki dükkânı oğluma devrettim. İstanbul için yeni bir başlangıç yaptım.” MALZEMELER ÖZEL İskender markasını özel yapan, kullanılan malzemeler. “Bursamızın dağlarından özel odun kömürü getiriyoruz. Etleri bizzat ben seçerim. Kullanılan tüm malzemeler özeldir” diyor İskenderoğlu. “Eti beğenmez-sem geri gönderirim, pidelerimi özel fırınımda çıtır olarak kendim yaptırırım” diyen İskenderoğlu, yoğurtla etin buluşma hikayesini de şu şekilde özetliyor: “Aslında yoğurt direkt pidenin üzerine dökülür, onun üzerine salça, onun üzerine et ve en üste tereyağı konurdu. İsteyen yoğurtsuz sade alırdı. Bir gün bir müşterim yoğurdu tabağın yanında isteyince biz de tüm servisleri bu şekilde yapmaya başladık.” HERKESLE SAMİMİ İskender İskenderoğlu,yaşına rağmen her gün işinin başına gelmeye çalıştığını söylüyor. “İşin her aşamasında bulunurum. Müşterimle sohbet ederim” diyor İskenderoğlu. Çalışanlarıyla aile samimiyeti içinde olduğunu belirten İskenderoğlu, “Burada bana garsonlar, ustalar ‘İskender amca’ ya da ‘abi’ der. Protokole gerek yok” diyor. “İşini iyi yaptıktan sonra gerisi gelir” diyen İskenderoğlu, “Para her şekilde kazanılır. Ama işin en kalitelisini yapmak çok ayrı bir şey. Ben işimi en iyi şekilde yapayım, Allah bana rızkımı gönderir düşüncesinde oldum hep. Markamı çok büyütmek, franchise vermek değil, birebir işin başında olarak insanlara en iyi hizmeti sunmak düşüncesindeyim” diyor. MÜZE YAPACAK İskender İskenderoğlu, dedesinin ve babasının çalıştığı dükkânı kalitesinden ödün vermemek için terk etmek zorunda kalmış. İskenderoğlu, bu olayı şöyle aktarıyor: “İlk dükkânımız ahşaptı. Bu işi yaparken ateş olduğu için yangın çıkma tehlikesi vardı. Bu yüzden o yılların belediyesi dükkânımıza ikinci sınıf ruhsat verdi. Neredeyse bir asırlık bir dükkânın ikinci sınıf ruhsat alması ağrıma gitti. İkinci sınıf ruhsat almak demek varlığımı devam ettirebilmek için ikinci sınıf etlerle ikinci sınıf bir ürün ortaya çıkarmak demekti. Bunu hiç düşünmedim bile. Sırf bu yüzden yeni betonarme bir binaya tebdil ettim.”O asırlık ahşap dükkânın hâlâ durduğunu belirten İskenderoğlu, gerekli izinleri aldıktan sonra orayı bir kebap müzesine çevirme düşüncesi olduğunu da söylüyor. BÜROKRATLARA SAYGI İskenderoğlu, devlet büyüklerine makamından dolayı saygı göstermek gerektiği felsefesiyle büyümüş. “Babam devlet dairesine giderken kravatını takar, ceketinin önünü iliklerdi” diyen İskenderoğlu, babasının nasihatini de şöyle anlatıyor: “Babam her zaman ‘oğlum bürokrat emekli olunca ona iki kat saygı göster; çünkü o işi gereği halkla iç içe olamaz. Emekli olunca kendini boşluğa düşmüş gibi hissetmemeli’ derdi. Bursa o zamanlar küçük yerdi. Devlet adamları oralıydı; orada emekli olur ve yaşardı. Bu yüzden emekli olunca kendini yalnız hissetmemesi için elimizden geleni yapmamızı isterdi babam.” SADECE KEBAP Kebapçı İskender’de sadece iskender kebabı bulunuyor. “Başka işi bilmem de yapamam da” diyen İskenderoğlu, “Babam hep ‘birkaç iş bildiğini zanneden kişi aslında hiçbir iş bilmiyordur’ derdi. Biz de sadece kebabı biliriz, en iyisini yaparız. Dükkânımda çorba da yok, pilav da. Sadece iskender kebabı, kestane, peynir tatlısı, patlıcan salatası ve içecek var” diye konuşuyor.

23 Şubat 2016 Salı