tatil-sepeti
İnsana verilen değerin simgesi: Kurtuluş

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL İnsani yardımlar konusunda güçlü bir geleneğe sahip olan Türkiye’de şu günlerde Suriye’ye yapılan maddi manevi destekler gündemde. Oysa yapıldığı yıllarda çok konuşulan ancak sonradan derinlere gömülen bir duyarlılık öyküsü daha var ki, Türk halkının kalender duruşunun en derin izlerinden biri: Kurtuluş Vapuru. Türkiye, henüz kurulalı 20 yıl bile geçmemesine ve kendisi de maddi imkânsızlıklarla boğuşmasına rağmen İkinci Dünya Savaşı’nın pençesinde açlıktan kırılan komşusu Yunanistan’a Kurtuluş Vapuruyla yaptığı desteklerle o yıllarda insanlığın hikâyesini yeniden yazmıştı. BÜYÜK AÇLIK İkinci Dünya Savaşı’nın tüm hızıyla sürdüğü yıllardır ve takvimler 1941 yılını göstermektedir. Savaşa İngiltere ve Rusya saflarında katılan Yunanistan, topraklarının işgaliyle büyük bir açlıkla karşı karşıya kalır. Öyle ki yüzbinlerce insan açlıktan can verir. Zaten kısıtlı olan yiyecekler de insanlara karneyle dağıtılır. Yoksul mahallelerde kedi ve köpeklerin dahi yendiği tarih kayıtlarında yer alan bilgiler arasında. İşte tam bu sırada Türkiye’deki duyarlı halk ve İngiltere’deki makamların ortak yardımlarından oluşan Kurtuluş Vapuru tarih sahnesine çıkar. TONLARCA GIDA İşgalin başladığı ilk yıllarda Yunanistan’ın tek umudu dışardan gelecek yardımlar olur. Türkiye’de o yıllarda ekmek karneyle dağıtılırken ve henüz Kurtuluş Savaşı’ndan dolayı Yunanistan’la olan ilişkiler düzelmemişken dahi bu yardım yapılmaya karar verilir. Kampanyaya Kızılay, İngiltere Kızıl Haçı, Amerika’da yaşayan Rumların kurduğu dernekler öncülük edecekti. Türkiye bu süreçte savaş sonuna kadar 50 bin ton gıdayı Yunanistan’a ulaştırmayı taahhüt etmişti. İLK SEFER Devletin elinde bu büyüklükte yardımları taşıyacak bir gemi bulunmadığından o yıllarda özel sektörün elindeki en uygun gemilerden biri alınır. Tavilzade Biraderler şirketinin elindeki 2 bin 400 tonluk geminin adı ilginç bir tesadüf sonucu 19 yıl önce Yunanistan’ın da içinde bulunduğu işgalci devletleri topraklarından atmak için yaptığı savaşla aynıdır: Kurtuluş. Düşman atışlarına hedef olmamak için her tarafı Kızılay amblemleriyle donatılan Kurtuluş Vapuru 13 Ekim 1941 yılında Karaköy rıhtımından komşusuna umut olmak için yola çıkar. BEŞİNCİYE GİDEMEDİ O yılki Türkiye koşullarında büyük bir seferberlik hareketi olan yardım bir yıla yakın bir süre devam eder. Gemide tonlarca gıda Atina halkıyla buluşturulur ve bu geminin gelişi Yunan halkı tarafından büyük bir iştiyakla beklenir. Ancak toplam 4 sefer gerçekleştiren bu ve süre zarfında 7 bin ton gıdayı ihtiyaç sahiplerine ulaştıran gemi 5. seferi esnasında tonlarca gıdayla birlikte bilinmeyen bir nedenle denizin derinliklerine gömülür. Gemideki 36 mürettebat hayatını kurtarmayı başarır. O yıllarda Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan bir yazıda Türk halkının duyarlılığı açık bir şekilde görülür: “Mahsulümüzün az ve kendimize zor yettiği zamanlarda bile, yiyeceğimizden keserek Yunanistan’a verdik. O zamanlar Yunanlılar açlıktan ölüyor ve kimse bu bedbaht halk kitlelerine yardım etmiyordu. Türkiye’nin yaptığı yardımlardır ki, medeniyet dünyasının Yunanistan’a muavenet elini uzatmasına ön ayak olmuş ve başka milletlere insanlık vazifesini hatırlatmıştır.”Kurtuluş Vapuru’nun deniz altındaki enkazına yıllar sonra bir belgesel çekimi için ulaşılmış ve enkazın hurdacılar tarafından dinamitle parçalandığı acı bir şekilde görülmüştü. YAŞLILAR HÂLÂ UNUTAMIYOR Yunan halkının yaşadığı büyük açlıkta Türk halkı da aslında açlıkla burun burunaydı. Tarımda çalışabilecek nüfus olası bir savaş ihtimaline karşı askere alınmış, yiyecekler de yine aynı nedenden dolayı stoklanmıştı. Ekmek karne ile veriliyordu pek çok ürün piyasada bulunmuyordu. Önemli bir duyarlılık sembolü olan bu yardım Yunan halkı tarafından büyük bir teveccühle karşılanmıştı. Yunanistanlı eski yaşlıların Kurtuluş Vapurunu hâlâ hatırladığı söylenir. İSTANBULLU TÜCCARLARDAN 120 BİN LİRALIK DESTEK Yunan halkına o yıllarda Kızılay haricinde farklı topluluklardan da yardım toplanmıştı. İstanbul’da Vali Lütfi Kırdar, Ticaret ve Sanayi Odası’nda toplantı yapmış ve tüccarlardan destek istemişti. Toplantı sonucunda kısa sürede tüccarlardan 120 bin lira bağış toplanmıştı. ÇOCUKLAR GETİRİLECEKTİ Türkiye maddi yardımların haricinde başka yardımlar için de büyük girişimlerde bulunmuştu. Kızılay, açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bin kadar çocuğun Türkiye’ye getirilmesi için bir çalışma başlatmıştı. Yunan yetkililer de bu yardım teklifini olumlu karşılamıştı. Buna göre Balta Limanı’ndaki Damat Ferit Paşa Yalısı’na çocuklar yerleştirilecek, savaş bitene kadar çocukların her türlü bakımı Türkiye tarafından üstlenilecekti. Ancak daha sonra Yunan Kızılhaçı lisan, muhit ve aileden ayrılma bakımlarından çocukların ülkelerinden çıkmalarının sıkıntı doğuracağını belirtmiş ve bu teşebbüsten vazgeçilmişti.

23 Şubat 2016 Salı

Tanburi Cemil Bey’e ahde vefa

Tanburi Cemil Bey’in vefatının 100. yılında, ud ve tanbur sanatçısı Mehmet Bitmez’in özel arşivinden, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür A.Ş. tarafından hazırlanan “Tanburi Cemil Bey’in Hazinesi” albümü mart ayında müzikseverlerle buluşacak. Albüm, 10 CD, bir kitapçık ve bir longplayer’dan oluşuyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Öğretim Üyesi, ud ve tanbul sanatçısı Mehmet Bitmez, Tanburi Cemil Bey’in bin eseri arasından 14 tane liste hazırladıklarını ve albümün yeni kayıt edilmiş gibi dinlenileceğini söyledi. İLK TAŞ PLAK KAYDI “Cemil Bey Türkiye’de bize müziği ilk duyuran kişidir” diyen Bitmez, “Taş plak kaydı yapmış ilk müzisyendir. Bu yüzden de çok önemli bir sanatçı. Diğer ses kayıtları veya şarkı kayıtlarının hepsini ondan sonra dinlemeye başladık” diye konuştu. Albümün “Tanburi Cemil Bey’e ahde vefa” niteliği taşıdığı yorumunu yapan Bitez, “Hafızalarımızda, duygularımızda, müzik derinliğimizde hep var olan Tanburi Cemil Bey’i, böyle kapsamlı bir şekilde ortaya koyarak geç kalmışlıklarımızı telafi etmiş olacağız” dedi. BATI BİZDEN ÖNCE KEŞFETMİŞ Türkiye’de Tanburi Cemil Bey hakkında yapılan çalışmalara geç başlandığını söyleyen Mehmet Bitmez, “Batılılar özellikle Amerika ve Avrupa’da yaşayan bazı müzikologlar ya da müzik adamları Tanburi Cemil Bey’i daha önce keşfetmişler. Bu kıymetli hazineyi ortaya çıkarmak için bizden daha hızlı davranmışlar. Batılı keşfedip kendi hazinesine katmış; çünkü birçok yerde maalesef Batı kaynaklarından istifade ediyoruz” dedi.

23 Şubat 2016 Salı

İki kat hızlı büyüyen somon

HABER: AYŞE BAŞAK İlk kez 1973 yılında genetiği değiştirilmiş bir bakteri üretildi. Bu, bir dönemin başlangıcıydı. O günden sonra genetik alanında bu türden çalışmalar hız kesmeden devam etti. Tarihler 1995’i gösterdiğinde bir dönüm noktasına gelindi ve ilk kez genetiği değiştirilmiş mısır ekimi yapıldı. Bilim dünyasında büyük tartışmalara sebep olan bu aşamaya rağmen GDO çalışmaları hız kesmedi ve son 20 yılınönemli bir gerçeği olarak karşımızda duruyor. Dünya nüfusu genetiği değiştirilmiş gıdaları 20 yılı aşkın süredir tüketiyor. Pek çok ülkede GDO konusunda kısıtlamalar ve yasaklamalar mevcut. Ancak büyük çatışmaların sebebi olan bu mesele günümüz ziraatının bir gerçeği olarak görülüyor. Üreticiler artan nüfusu ve kısıtlı imkanları sebep göstererek bu yöntemleri tercih ediyor. Genetik bilimindeki tüm bu ilerlemeler hayatımızı bir biçimde etkiliyor. ABD Gıda ve İlaç Yönetimi (FDA) ilk kez genetiği değiştirilmiş bir hayvanın insanların tüketimi için üretilmesini onayladı. Bugüne kadar insanın tüketimi için GDO bitki üretimi yapılıyordu. Ancak FDA’nın bu son kararıyla birlikte artık transjenik bir hayvan, çiftliklerde üretilecek: Genetiği değiştirilmiş somon. 18 AYDA HAZIR Atlantik somonunun insanların yiyeceği bir boyuta ulaşması 3 yıl sürüyor. Genetiği değiştirilmiş somon ise bu büyüklüğe sadece 18 ayda ulaşıyor. Daha hızlı büyüyen başka bir tür somondan alınan genler başarılı bir şekilde Atlantik somonuna aktarıldı. Doğal Atlantik somonuna göre iki kat hızlı büyüyen bu balık, FDA’nın izni sayesinde artık çiftliklerde üretilecek.

23 Şubat 2016 Salı

Eximbank’tan ihracatçıya yeni bir finansman kapısı

Türk Eximbank, ihracata sağladığı finansman desteğini artırmaya yönelik uygulamalarına bir yenisini daha ekliyor. Eximbank’ın sigorta müşterileri, poliçelerini teminat olarak göstererek ticari bankaların yanı sıra faktoring şirketlerinden de finansman sağlamaya başlayacak. Türkiye’nin ihracatına sağladıkları finansman desteğini artırmayı hedeflediklerini belirten Türk Eximbank Genel Müdürü Hayrettin Kaplan, “Bu çerçevede, ihracatçılarımıza sunduğumuz nakdi kredi ve ihracat kredi sigortası desteğini daha da artırmak ve çeşitlendirmek için çaba sarf ediyoruz” dedi. UYGUN MALİYET Türk Eximbank’ın ihracat kredi sigortası müşterisi olan ihracatçıların poliçelerini teminat göstererek faktoring şirketlerinden finansman temin edebileceğinin altını çizen Kaplan, “Yakın bir zamanda başlatılması planlanan bu uygulama konusunda Finansal Kurumlar Birliği (FKB) ile yürüttüğümüz çalışmalar sonuçlanma aşamasına geldi. Böylece, bankacılık sistemindeki fonların Türk Eximbank garantisi altında ihracatın finansmanına yönlendirilebilmesi için 2008’den bu yana önce ticari bankalarla (18 banka ile protokol imzalanmış durumda) takiben Kredi Garanti Fonu ile yaptığımız işbirliğinin kapsamı faktoring şirketlerinin devreye girmesi ile genişleyecek. Daha fazla ihracatçımız uygun maliyetli bir teminat ile finansman imkânına ulaşabilecek” diye konuştu. YENİ PAZAR İÇİN Bu uygulama ile ihracatçıların alacaklarını ticari ve politik risklere karşı teminat altına aldığına işaret eden Kaplan, “Türk Eximbank tarafından 238 ülkedeki alıcılara gerçekleştirilen sevkıyatlar sigorta kapsamına alınmakta. Bu sayı faktoring şirketleri tarafından kapsanan ülke sayısının 3 katı düzeyinde. İhracatçılarımız riskleri düşünmeksizin yeni ve tanımadıkları pazarlara açılabilecek” dedi. KOBİ’LER GÜÇLENECEK KOBİ’lerin küresel pazarlarda söz sahibi olmasının Türkiye’nin uluslararası konumunu olumlu etkileyeceğini belirten Finansal Kurumlar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Osman Zeki Özger, “Türk Eximbank’ın ihracat kredi sigortası poliçesinin faktoring sektöründe kullanılması ile KOBİ’lerin 2023 ihracat hedefinde de ciddi bir rol oynayacağını öngörüyoruz” dedi. Özger, finansal kiralama şirketleri için Eximbank aracılığı ile Avrupa Yatırım Bankası veya Dünya Bankası kaynaklı uzun vadeli yatırım kredisi teminine yönelik görüşmelerinde sürdüğünü söyledi.

23 Şubat 2016 Salı

Sigortacılar yeni yönetmeliği tartıştı

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Sigorta Acenteleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik geçtiğimiz ocak ayında yayınlandı. Sigortacılar, tartışmalı bazı maddelerin değiştirilmesi için zaman tanınan söz konusu yönetmeliği konuşmak için bir araya geldi. Yönetmelikte belirlenen acentelerin teknik personel bulundurma maddesinin değiştirilmesini isteyen konunun tarafları, sorunlarını İstanbul Ticaret Odası’nda gerçekleşen Sigortacılık Meslek Komitesi Zümre toplantısında masaya yatırdı. SAİK’İN YETKİSİ ARTTI Yeni yönetmelikte TOBB Sigorta Acenteleri İcra Komitesi’nin (SAİK) yetkileri artırıldı. Buna göre Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanan değişikliğe dair yönetmelikte genel yasal çerçeve belirlendi, uygulamanın nasıl yapılması gerektiği kısmı SAİK’e bırakıldı. Sektörün istediği değişiklikler yapıldıktan sonra yönetmelik 16 Temmuz 2016 tarihinde yürürlüğe girecek. MÜDÜRLÜK İÇİN Toplantının oturum başkanlığını İstanbul Ticaret Odası Sigortacılık Meslek Komitesi Başkanı ve Meclis Üyesi Levent Korkut gerçekleştirdi. Söz konusu yönetmelikte SAİK’e çok ciddi sorumluluklar verildiğini ifade eden Korkut, özellikle bazı maddelerin sektörün sorunlarına çözüm olacak nitelikte olduğunu söyledi. Korkut, yeni yönetmelikte bazı müktesep hakların korunmasını istediklerini belirterek, “Lise mezunu olan arkadaşların beş yıllık deneyim süresi sonunda ve acente olarak çalıştığını SGK kaydı ile belgelemesi halinde genel müdür olabilmesini istiyoruz” diye konuştu. Toplantıda Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü Uzmanı Pınar Kaman Doğanoğlu, İstanbul Ticaret Üniversitesi Özel Hukuk Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Didem Algantürk Light da birer konuşma gerçekleştirdi. ZORUNLU TRAFİK SİGORTASINDA ÇALIŞMA BAŞLADI Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, zorunlu trafik sigortasına yönelik çalışmaya ilişkin, “Sorunun kökenine iniyoruz. Burada ‘primler çok yüksek, zorla aşağı indirelim’ gibi popülist bir yaklaşım yok. Bir bütün olarak bakacağız. Bu adımla birlikte sigorta primlerinin düşeceğine inanıyorum” dedi. Şimşek, bu konudaki çalışmanın başladığını; Hazine Müsteşarlığı’nın taslak tasarı üzerinde çalıştığını, yakında Bakanlar Kurulu ve Meclise getireceklerini söyledi. Şimşek, şöyle konuştu: “Sorunun kökeni çok boyutludur. Bunlardan biri; kusurlu sürücülerin dikkate alınması gerekiyor. Yılda 1.2 milyon kaza oluyor. Sistemin yükleriyle, masraflarıyla öngörülebilir olması lazım. 3 bin 500 vefat, 10 bin yaralı oluyor. Bunların sisteme getirdiği etkiler ve yargı kararları var. Riski düşük olanlara daha düşük primle sistemi iyileştirmemiz gerekiyor.” SEKTÖRÜ DİNLEYECEĞİZ Toplantıda konuşan SAİK Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kasap, yeni yönetmelikte kendilerine verilen sorumluluğun farkında olduklarını belirtti. Kasap, “Biz önyargılı değiliz. Hazine Müsteşarlığı’nın uygulama alanlarında bize verdiği yetkiyi sektörle birlikte oluşturacağız. Böyle toplantılarda sektörün nabzını ölçüyoruz” dedi.

22 Şubat 2016 Pazartesi