tatil-sepeti
Temiz gıda işletmesine 748 bin Euro’luk proje

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nca (TKDK), çiftçilerin vegıda işleyicilerinin Avrupa Birliği (AB) Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma Programı (IPARD) destekleri, AB’nin çevre ve hijyen standartlarıkonusunda farkındalıklarının artırılması amacıyla birproje hayata geçirildi. AB ve Türkiye’nin eş finansmanıyla karşılanan 748 bin Euro bütçeli proje, 12 ay süreyle uygulanacak. YOL HARİTASI ÇIKACAK Proje kapsamında yürütülecek faaliyetler arasında, gıda işleyicilerinin ve çiftçilerin konuyla ilgili ihtiyaç ve eksiklerini ortaya koyabilmek amacıyla ihtiyaç analizi, AB ve yerel mevzuata ilişkin analizlerin yapılması, konuya ilişkin strateji ve yol haritasının hazırlanması, eğitimler ve farkındalık seminerlerinin düzenlenmesi yer alıyor. Projeyle süt, kırmızı et, kanatlı ve yumurta üretimiyle uğraşan küçük ve orta ölçekli çiftçilerle yine süt, kırmızı et, kanatlı, balıkçılık, meyve ve sebze işleme ve pazarlamayla uğraşan işletmecilere ulaşılması hedefleniyor. TKDK ayrıca, aradığı minimum gereklilikleri yerine getiren et ve süt işleyen işletmelerin kapasitelerine göre 30 bin-3 milyon Euro, süt, kırmızı et, yumurta tavuğu, hayvancılık işletmelerine 5 bin-1 milyon Euro, beyaz et üretimi yapan işletmelere ise 5 bin-500 bin Euro yatırım desteği veriyor. REHBER OLACAK TKDK Başkanı Hakan Kalender, IPARD gereğince, desteklerle kurulanişletmelerin ABhijyen ve hayvan refahı standartlarına sahip olmalarının birinci öncelikleri olduğunu vurguladı. Kalender, AB müktesebatına uyum noktasında yaklaşık 3 bin hayvancılık işletmesinin ve 700 işleme tesisinin AB standartlarına ulaşmasına aracı olduklarını ifade etti. Kalender, projenin çıktılarının çiftçiler ve gıda işleyicileri için rehber niteliği taşıyacağını da sözlerine ekledi.

24 Ocak 2019 Perşembe

Promosyonda Almanya çıkarması

Çinli firmaların katılımına izin verilmeyen 57’nci PSI Promosyon Fuarı’nda Türk ürünleri büyük beğeni topladı. Almanya’nın Düsseldorf kentinde 8-10 Ocak 2019 tarihleri arasında düzenlenen fuar ile eş zamanlı tekstil promosyon ürünlerinin sergilendiği Promotex Fuarı yapıldı. 60 TÜRK FİRMASI PSI 2019’da 37, Promotex’de 23 olmak üzere toplam 60 Türk firması ürünlerini sergiledi. Fuar için oluşturulan heyete, İTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsrafil Kuralay başkanlık etti. İTO Bilgi İletişim ve Medya Meslek Komitesi üyelerinin de yer aldığı heyet, Düsseldorf Ticaret Ataşesi Anıl Gürtuna Kaynak ile birlikte Türk firmalarıyla görüşmelerde bulundu. MİLLİ KATILIM İSTEĞİ Türk firmaları, İTO heyetine fuarın Türkiye milli katılımının İTO tarafından yapılması taleplerini iletti. Heyet, Türk promosyon sektörünün küresel rekabette hak ettiği yeri alması için yapılabilecekleri ve firmaların milli katılım talebini incelemeye aldı. SAYISIZ ÜRÜN PSI’da; kurumsal promosyon ürünleri, özel tasarım ürünler, yüzey ve birleştirme teknolojileri, porselen, cam, metal ahşap, deri ürünleri, elektronik eşyalar, kırtasiye ve kağıt ürünleri, hediyelik eşyalar, kozmetik ve medikal promosyon ürünleri sergilendi. TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİNİN FARKINDAYIZ PSI ve Promotex Fuarları CEO’su Michael Freter, İTO heyetine fuarlar hakkında bilgi verdi. Freter, “Her iki fuarda yer alan 60 Türk promosyon firmasından çok etkilendim. Türkiye’nin sektörel potansiyelinin farkındayız” dedi. Freter, Çinli firmaların katılımına izin verilmeyen fuarda, Türkiye’nin kaliteli ve uygun fiyatlı ürünlerinin alıcı potansiyelinin yüksek olduğunu vurguladı. Görüşmeye fuarın Türkiye temsilcisi İstexpo Fuarcılık Genel Müdürü İsmail Sezer de katıldı.

24 Ocak 2019 Perşembe

Brexit’in Türkiye açısından etkileri

HABER: DOÇ. DR. ÇİĞDEM NAS / İKV Genel Sekreteri Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma sürecinde 2019 nihai karar yılı olacak. Ocak ayının ilk yarısında Başbakan Theresa May’in AB ile müzakere ettiği ayrılma anlaşması, Parlamento’da oya sunulacak. Son derece tartışmalı olan ve Brexit yanlıları ve karşıtlarınca da kıyasıya eleştirilen bu anlaşmanın Parlamento’dan geçmesi oldukça zor olsa da şimdilik tek alternatif olarak gözüküyor. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması, anlaşma olsun veya olmasın 29 Mart’ta gerçekleşecek. Bir erteleme olmaz ise Birleşik Krallık’ın bu tarihte AB’den anlaşma olmadan ayrılması bir kabus senaryosunu devreye sokabilir. Türkiye gibi AB ile gümrük birliği içinde olan bir ülke de dahil olmak üzere AB ve Birleşik Krallık arasındaki ticareti sekteye uğratacak bir gelişme olur. Kalan üç ayda bu senaryonun gerçekleşmemesi için iki tarafın da sağduyulu ve akılcı davranması ve arzu edilen değil de mümkün olan çözüm üzerinde uzlaşması gerekiyor. TİCARET ORTAĞI 2017’de Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ikinci ülke Almanya’nın ardından Birleşik Krallık olmuştu. Türkiye 2001’den beri İngiltere’ye dış ticaretinde fazla veriyor. 2005’te 5.91 milyar dolar olan ihracatımız 2015’te 10.6 milyar dolara ulaştı. 2017’de yüzde 17.8’lik bir gerileme yaşanarak 9.6 milyar dolar ihracat, yüzde 22.8’lik bir artışla 6.6 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Türkiye lehine 3 milyar dolar dış ticaret fazlası verildi. STA YAPILMALI Böyle önemli bir ticaret partnerinin AB dışında kalması, gümrük birliğinin dışında da kalması anlamına gelecek. Birleşik Krallık’ın geçiş süresini de takiben AB’den tamamen ayrılmasının planlandığı 2020 sonunda, gümrük birliği ilişkisinin yerini alacak bir Serbest Ticaret Anlaşması’nın (STA) iki taraf arasında vakit kaybetmeden uygulamaya koyulması ticari kayıp yaşanmaması için en önemli koşulu oluşturuyor. Ancak, Birleşik Krallık ile AB arasındaki yeni ilişkinin mahiyeti kesinleşmeden, Türkiye ile bir STA imzalanması mümkün değil. AB ile Birleşik Krallık arasındaki yeni ilişkinin belirlenmesini takiben Türkiye’nin de Birleşik Krallık ile STA’yı sonuçlandırarak uygulamaya koyması, ticari ve ekonomik ilişkilerimizin devamlılığı açısından büyük önem taşıyor. ANKARA ANLAŞMASI Birleşik Krallık’ın Brexit sonrasında AB üyesi iken taraf olduğu anlaşmalara taraf olmaya devam etmesi ya da üyelikten ayrıldıktan sonra Türkiye ile imzalaması beklenen STA’ya, Ankara Anlaşması hükümlerinin geçerli olmaya devam ettiği şeklinde bir hüküm eklemesi gibi durumlar haricinde, AB üyeliğinden ayrılması, AB üyesi iken taraf olduğu anlaşmalardan da ayrılması anlamına geliyor. Dolayısıyla, Birleşik Kralık’ın AB’den ayrılması, Türkiye ile AB arasındaki ortaklık ilişkisini düzenleyen Ankara Anlaşması’ndan da ayrılması demek olacak. Birleşik Krallık ile Türkiye arasında Brexit sonrası ilişkileri belirleyecek olan bir STA’nın ise Ankara Anlaşması benzeri haklar içermesi özellikle popülizmin ve yabancı düşmanlığının yükseldiği böyle bir dönemde oldukça zor gözüküyor. TÜRKİYE’NİN VAZGEÇİLMEZLİĞİ ARTIYOR Birleşik Krallık, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına European Community Association Agreement (ECAA) denilen bir vize ile oturma ve yerleşme hakkı tanıyor. Bu hak ile Birleşik Krallık’a yerleşmiş bir T.C. vatandaşı 4. yılın sonunda süresiz oturma iznine hak kazanıyorken, bu yıl süresiz oturma hakkı askıya alındı. 2016 sonrasında, Ankara Anlaşması’nın sağladığı bu imkandan yararlanarak Birleşik Krallık’a yerleşmek için başvuranların sayısında önemli bir artış oldu. Bu arada Rusya ile karşı karşıya kalan bir AB’nin Türkiye gibi bir ülkenin üyeliğine de kuşkuyla yaklaşması beklenebilir. Bu sorunlar, Türkiye’nin AB için önemini ve Türkiye ile işbirliğinin vazgeçilmezliğini de artırıyor. AB, kendi iç sorunlarına çözüm üretebildiği ölçüde daha etkili bir dış politika ve genişleme perspektifi sunabilir. Bu açıdan Türkiye olarak AB sürecini canlandırmaya yönelik adımları atmanın yanında, Brexit sonrası AB içindeki reform sürecini de yakından izlemek AB ile ilişkileri akılcı bir zeminde yürütmek için gerekiyor. 1 TRİLYON DOLAR ÇIKACAK Brexit ile 800 milyar sterline yakın (1 trilyon dolar) değerde varlığın İngiltere’den çıkarak AB’deki finans merkezlerine geçeceği tahmin ediliyor. 2016’nın haziran ayındaki referandumla AB’den çıkma kararı veren İngiltere’de 222 finans şirketinin Brexit hazırlıklarını izleyen uluslararası danışmanlık şirketi Ernst&Young’a (EY) göre, kasım itibariyle 80 şirketin varlıklarını ve personelini bir AB merkezine taşımayı düşünüyor ya da buna karar vermiş bile. EY, Brexit durumunda finansal hizmet şirketlerinin diğer Avrupa ülkelerinde 2 bin kadar yeni pozisyon belirlediklerini ve en gözde merkezlerin Dublin, Lüksemburg, Frankfurt ve Paris olduğunu açıkladı.

16 Ocak 2019 Çarşamba

Sudan ve Yemen’de gönüllü şifa dağıttılar

Yeryüzü Doktorları, dünyanın dört bir yanına sağlık götürmeye, çaresiz insanların çaresi olmaya devam ediyor. Türk doktorlar, 5.5 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyduğu Sudan’da fistül hastalarına umut oldu. 15-25 Aralık tarihleri arasında bölgede bulunan gönüllü doktorlar, 2014 yılında açılan Nyala-Sudan Türkiye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir hafta boyunca çalışma yürüttü. TİKA’nın da desteklediği projede 4 jinekolog, 2 hemşire ve 1 anestezistten oluşan sağlık ekibi, bölge şartlarında tedavi edilemeyen 51 zorlu ameliyatı gerçekleştirdikten sonra yurda döndü. Ülkede bazı ameliyatların ilk defa yapıldığını belirten Yeryüzü Doktorları Proje Koordinatörü Furkan Terzi, “Sudan’da fistül hastalığı çok yaygın. Operasyonların ardından toplumsal hayattan dışlanmış olan bu kadınlar, inanıyoruz ki, hayata yeniden tutunacak” dedi. Yemen’de uzun yıllardır çalışmalarını sürdüren Yeryüzü Doktorları, 2016’da bölgede 4 beslenme sağlığı merkezi açtı. Bu merkezlerde, açlıktan en çok etkilenen grup olan 5 yaş altı çocuklar ve anneler başta olmak üzere ihtiyaç sahipleri için tıbbi gıda takviyeleri yapılıyor. Beslenme tedavileri ile bugüne kadar 45 binden fazla kişiye destek olduklarını belirten Yeryüzü Doktorları Yemen Saha Koordinatörü Anas Mohammed Qasim Al-Mekhlafi, “Türk halkının desteğiyle binlerce kişiye ulaştık. Çalışmalarımıza devam ederek, ulaşabildiğimiz tüm ihtiyaç sahiplerinin hayata tutunmasına vesile olmak istiyoruz” şeklinde konuştu.

10 Ocak 2019 Perşembe

Göç meselesi AB-Türkiye işbirliğini artırdı

HABER: AHMET CERAN / İktisadi Kalkınma Vakfı Uzmanı Türkiye-AB ilişkilerini verimli ve olumlu bir seyre getirmek amacıyla başlatılan Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantıları’nın en yenisi, 22 Kasım 2018 tarihinde Ankara’da gerçekleşti. Toplantıya Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB kanadından da AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile Komisyonun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn katıldı. Toplantıda göç ve Suriye krizine ilişkin meseleler masaya yatırıldı. Toplantı sonunda düzenlenen rapora göre bu iki mesele, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasını sağladı. Buna göre şu cümle bu gerçeği gözler önüne seriyor: “18 Mart 2016 Mutabakatı, düzensiz göçün yönetimine önemli katkı sağlamış ve Türkiye ile AB arasında benzeri olmayan bir işbirliğinin önünü açmıştır.” TÜRKİYE’YE CÖMERTLİK ATFI Göç yönetimi alanındaki işbirliği, dönemin iç ve dış dinamikleri fark etmeden, tarafların birlikte çalışma deneyimini perçinlemesi ve somut çıktıları itibarıyla her zaman göz önünde bulundurulması gereken bir örnek haline geldi. Bu açıdan Türkiye’nin başarısı ve yüklendiği sorumluluk, metinde de Türkiye’nin benzersiz bir cömertlik sergilediği atfıyla perçinlenmiş durumda. Dolayısıyla Suriye krizinin diğer aşamalarında da tarafların işbirliği ve ortak tutumuna müsait çeşitli alanlar mevcut. Bunun başında da tansiyonun en üst noktalara çıktığı İdlib bölgesinin durumu geliyor. ORTAK PAYDA ARAYIŞI Toplantıda gündeme getirilen konular, tarafların gelecek perspektiflerine ilişkin dikkate değer ipuçları taşıyor. Dolayısıyla toplantı sonrasında, iki tarafın da iradesiyle kamuoyuna sunulan ortak açıklamanın satır aralarına bakmak gerekir. Metin, Türkiye-AB ilişkilerine atfedilen stratejik önem vurgusuyla başlıyor, ortak payda arayışıyla devam ediyor. Bu çabanın inişli çıkışlı zamanlarda dahi gündemde olması şüphesiz ki önemli. HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ Metinde ilk somut ve olumlu vurgu Reform Eylem Grubu (REG) toplantılarının tekrardan başlamış olmasına yönelikti. REG mesajının hemen ardından, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra girilen restorasyon döneminde ortaya çıkan hukukun üstünlüğü sorunlarının giderilmesinin üstünde durulması, bu alanda somut hamle beklentisinin bir tezahürü şeklinde okunabilir. Özellikle Komisyon tarafının temel hak ve özgürlükler alanında Türkiye’den kararlı adımlar beklediği görülüyor. Kapsayıcı ve açık bir sivil toplum için işbirliği sinyalleri göze çarpıyor. ÖNCELİKLİ İŞBİRLİĞİ TERÖRDE Toplantının sonuçlarına bakıldığında öncelikli işbirliği alanlarının başında terörle mücadelenin geldiğini söylemek gerekir. Taraflar, terörün finansmanıyla mücadele, aşırıcılıkla mücadele etmeye yönelik girişimler, DEAŞ’a katılmaya çalışan yabancı terörist savaşçıların engellenmesi, havacılık emniyeti ve Türk makamlarıyla AB ajansları arasında daha yakın işbirliği konularında uzlaşmış ve karşılıklı güven tazelemiş gibi duruyor. KIBRIS’TA ÇÖZÜM ARAYIŞINA KATKI Raporda Kıbrıs Adası’nda çözüme yönelik kararlı desteğin altı da çiziliyor. Balkanlar, Suriye, Irak, Libya ve İran, işbirliği gereken alanlar olarak öne çıkarken; Türkiye ile AB’nin etkili bölgesel politikaların tesisi bakımından her dönem birbirine muhtaç aktörler olmaya devam ettiği açıkça gözler önüne seriliyor. SOMUT ADIMLAR ŞART İlerlemeye açık her alanda, olumlu çıktılara ulaşılabilmesi için ise formül çok açık: Somut adımlar atılmaya başlanmalı. Her iki taraf için de bu durum geçerli. Bu formülün çalışan bir formül olduğunu bizlere REG toplantısı ve ardından gelen olumlu tepkiler gösteriyor. Nitekim artık tasarlanan eylem planlarının uygulamaya geçmesi ve reform adımlarına dönüşmesi gerekiyor; özellikle de temel hak ve özgürlükler alanında. AB tarafından ise atılan her adıma uygun samimi ve yapıcı karşılıklar gelmeli. Samimiyet ve yapıcı tutum, sürecin devamında öncelikli motto olmalı. Saf çıkar odaklılığın temel itici güç olduğu herhangi bir sürecin yapısal vegeniş çaplı sonuçlar vermesi, Türkiye-AB ilişkileri açısından pek de mümkün görünmüyor.

10 Ocak 2019 Perşembe