tatil-sepeti

Halen 14’ü aşkın sayıda ve değişik şartlara haiz SGK teşvik ve destekleri, 2023 hedeflerine göre revize edilecek. Böylece işverenlerin teşvik için ayrılan kaynakları daha etkin kullanması sağlanacak.

İsa Karakaş

Küresel bazda ekonomilerin bütünleşmesi, ticaret savaşları ile birlikte istihdamın artırılmasını gittikçe güçleştiriyor. Bu bağlamda işsizliğin azaltılması,mesleği olmayanişsizlerin meslek sahibi yapılması, işgücü verimliliğinin yükseltilmesi, stratejik sektörlerin, işverenlerin ve üretimin desteklenmesi amacıyla teşvik ve destekler büyük önem arz ediyor.

Ülkemizde özellikle son 15 yılda tüm işyerlerine yönelik her yıl artan oranda çok çeşitli cazip teşvik ve desteklerin uygulanmaya devam edildiği görülüyor. Bu destek ve teşviklerle bir yandan geri kalmış şehirlerin/bölgelerin kalkındırılması, stratejik sektörlerin geliştirilmesi amaçlanırken, diğer yandan ilk defa çalışmaya başlayacak tecrübesiz gençler, kadınlar, engelliler ile diğer dezavantajlı grupların istihdama katılmalarının sağlanması hedefleniyor.

2019’DA YAPILAN YENİLİKLER

İstihdam teşvik ve desteklerinin uygulanması ile birlikte SGK primlerinin düzenli ödenmesi, kayıt dışılığın önlenmesi ve ilave istihdamın sağlanmasına önemli oranda katkıda bulunuldu. Özel sektör işverenlerine, 2019 yılında belirli şartlarla işe aldıkları sigortalılar için yararlandıkları prim desteğine ilave günlük 67,36 TL olmak üzere üç aylık ücret desteği verildi. Ücret desteğinin SGK tarafından işyerinin ilgili ayda veya sonraki aylarda oluşacak prim borçlarından mahsup edilmesi, işverene ödeme yapılmaması şeklinde uygulandı.

Bölgesel istihdam teşviki kapsamında ilave6 puan primindirimi imkânından yararlanma süresi uzatıldı. 2016 yılında başlatılan asgari ücret desteği 2019 yılında da devam ettirildi. Söz konusu destek, 2020 yılında da değişik şartlarla sürdürülerek asgari ücrette gerçekleşen maliyet artışında işverenlere destek sağladı.

UYGULAMA BASİTLEŞTİRİLECEK

Halen 14’ü aşkın sayıda ve değişik şartlara haiz teşvik/destek uygulanıyor. Bu nedenle mevcut teşvik sistemi karmaşık ve dağınık bir yapıda. İşletmeler, hangi teşvikten yararlanabileceklerini, hangisinden yararlanamayacaklarını ayırt etmekte zorlandığından, pek çok işletme konuyla ilgili uzman kuruluşlardan danışmanlık almak zorunda kalıyor ve buna da ayrıca bir kaynak ayırıyor. İkincil mevzuatla getirilen düzenlemelerin kanunu sınırlayıcı, uygulamayı zorlaştırıcı hükümler içermesi teşviklerin etkisini sınırladı, bazı işyerlerini teşvikten yararlanmaktan caydırdı. Bu da teşvikle sağlanan kazanımların etkisini azaltıyor.

Bu dönemde her ne kadar prim teşviklerinde önemli artışlar olsa da sosyal güvenlik primlerinin esnekliğinin sektör ve işletme büyüklüğü bazında hesaplanarak prim teşviklerinin söz konusu esnekliklere göre kayıtlı istihdamı teşvik edecek şekilde yeniden düzenlenmesi konusu da önemini koruyor. İşte bu noktada son kalkınma planında sosyal güvenlik ile ilgili kısımda SGK teşvikve desteklerinin 2023 yılı hedeflerine uygun olarak istihdam teşvik programları analiz edilerek etki değerlendirmesinin yapılması öngörülüyor. Elde edilen sonuçlar ışığında teşvik için ayrılan kaynakların daha etkili kullanılması sağlanacak. İşverenlerin söz konusu teşviklerden yararlanmasını kolaylaştıracak şekilde bilgi işlem alt yapısı yeniden düzenlenecek.

TEŞVİKTE KAZANCIM NE KADAR?

Teşviklerle ilgili bilgi vermek için 1.4 milyon işvereni kapsayan ‘Teşvikte Kazancım Ne Kadar?’ adlı elektronik uygulama, 2019’da hayata geçirildi. Teşvik indirim miktarının analizi için ‘Teşvik Hesaplama Menüsü’ oluşturuldu. Sosyal Hizmetler Kanunu’nda (2828 sayılı Kanun) belirtilen sosyal hizmetlerden faydalanan-ların istihdamı halinde teşvik ile ilgili işlemlerin elektronik ortamda yapılması sağlandı. Ayrıca Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu (3294 sayılı Kanun) kapsamında sosyal yardım alanların istihdamı halinde işverenlerin teşvikten yararlandırılmasına ilişkin çalışmalar tamamlandı. İşverenlerce geriye yönelik düzenlenen asıl, ek ve iptal nitelikteki teşvikli aylık prim ve hizmet bildirgelerinin doğruluğu yazılım robotları vasıtasıyla kontrol edilerek uygun olanlar onaylandı.

SGK VASITASIYLA UYGULANAN TEŞVİK VE DESTEKLER

SGK vasıtasıyla yürütülen teşviklerin aynı anda ikisi veya üçünden faydalanmak mümkün. Bu teşvikler başta malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri işveren hissesi 5 puanlık indirimi olmak üzere;

  • Genel sağlık sigortası işveren hissesi 5 puanlık indirim,
  • 51 il ile Gökçeada ve Bozcaada ilçelerinde malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları işveren hissesi ilave 6 puanlık indirim,
  • Yatırımlarda devlet yardımları hakkında kararlara istinaden sigorta primi işveren hissesi/sigortalı hissesi desteği,
  • İşsizlik ödeneği alanların istihdamı halinde sigorta primi sigortalı ve işveren hissesi teşviki,
  • Gençlerin, kadınların ve mesleki belge sahibi olanların istihdamı halinde sigorta primi işveren hissesi desteği,
  • İşbaşı eğitim programını tamamlayanların istihdamı halinde sigorta primi işveren hissesi desteği,
  • İlave istihdama bağlı prim desteği, 4/b (Bağ-Kur) 5 puan teşviki,
  • Engelli sigortalı istihdamı halinde sigorta primi işveren hissesi teşviki,
  • Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerinin desteklenmesine yönelik sigorta primi desteği,
  • Kültür yatırımları ve girişimlerinin desteklenmesine yönelik sigorta primi teşviki,
  • Sosyal hizmetlerden faydalananların istihdamı halinde prim teşviki,
  • İş kazası olmayan çok tehlikeli işyerlerine yönelik desteklerden oluşuyor.

29 Mayıs 2020 Cuma

Etiketler : Köşe Yazısı

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon