tatil-sepeti

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, ihracat şubatta geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5.1 artarak 11 milyar 296 milyon dolara ulaştı. Böylece aylık ihracat, 2015’den beri ilk kez dört aydır arka arkaya, bir önceki yılın aynı ayına göre arttı. İhracat, yıllıklandırılmış bazda, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2.6 artışla 143 milyar 218 milyon dolar oldu. Otomotiv endüstrisi ise şubatta 2 milyar 230 milyon 199 bin dolarla en fazla ihracat gerçekleştiren sektör. Bunu 1 milyar 348 milyon 439 bin dolarla kimyevi maddeler ve mamulleri, 1 milyar 288 milyon 928 bin dolarla da hazır giyim ve konfeksiyon sektörleri takip etti. Şubat ayında en fazla ihracat artışı yüzde 82.3’le zeytin ve zeytinyağı, yüzde 64’le de mücevher sektörlerinde kaydedildi.

Şubat ayında, Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 82.4’ünü gerçekleştiren sanayi grubunda ise 2016’nın aynı ayına göre yüzde 6’lık artışla 9 milyar 312 milyon 922 bin dolarlık ihracat yapıldı. Aynı dönemde toplam ihracatın yüzde 14.8’ini oluşturan tarım grubunda yüzde 2.4 azalışla 1 milyar 673 milyon 310 bin dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Toplam ihracattan yüzde 2.7 pay alan madencilik grubunda ise yüzde 26.9 artışla 309 milyon 935 bin dolarlık ihracat yapıldı. Miktar bazında ihracat, şubatta yüzde 10.2 artarak 9.4 milyon ton oldu. Söz konusu dönemde en fazla ihracat yapılan 5 ülke sırasıyla Almanya, İngiltere, Irak, İtalya ve ABD oldu. Yılın ilk iki ayında yüzdesel bazda en yüksek ihracat artışı yüzde 139 ile Malta ve yüzde 112 ile Singapur’da gerçekleşti. En dikkat çekici artışlar Çin, İsrail ve ABD’de görüldü. Bu ülkelere ihracat, sırasıyla yüzde 67, 27.8 ve 26.5 artış kaydetti.

En fazla ihracat yapılan üç il; 4 milyar 726 milyon 491 bin dolarla İstanbul, 1 milyar 148 milyon 632 bin dolarla Bursa ve 1 milyar 42 milyon 286 bin dolarla Kocaeli şeklinde sıralandı.

ŞUBAT AYI ENFLASYON BEKLENTİSİ

Ekonomistlerin genel beklenti ortalaması, şubat ayında yüzde 0.5 enflasyon artışı. Bununla birlikte, yüzde 0.1 artış bekleyen ekonomist de var. Anadolu Ajansı Finans Portalı’nın Enflasyon Beklenti Anketi’ne katılan ekonomistler ise şubat ayında Tüketici Fiyat Endeksi’nin (TÜFE) yüzde 0.40 artacağı ortalama beklentisine işaret ettiler. Ankete katılan ekonomistlerin şubat ayı için enflasyon beklentileri en düşük yüzde eksi 0.14 ve en yüksek yüzde 0.69 aralığında yer aldı. Ekonomistlerin 2017 sonu enflasyon beklentisinin ortalaması yüzde 8.76 oldu. Ankete katılan ekonomistler arasında yıl sonu enflasyon beklentisinin en düşük yüzde 8 ve en yüksek yüzde 9.60 olduğu görüldü. Ekonomistlerin şubat ayı enflasyon beklentilerinin ortalamasına (yüzde 0.40) göre, bir önceki ay yüzde 9.22 olan yıllıklandırılmış manşet enflasyonun, yüzde 9.68’e yükseleceği hesaplanıyor.

1 Mart Çarşamba günü, İTO’nun açıkladığı veriye göre ise İstanbul’da şubat ayında bir önceki aya kıyasla perakende fiyatlar yüzde 0.33, toptan fiyatlar yüzde 0.20 arttı. Perakende fiyatlar 2017 şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8.52, toptan fiyatlar ise yüzde 12.29 artış gösterdi. İstanbul’un şubat ayı enflasyonu, tüm Türkiye için ortalama yüzde 0.4 enflasyon beklentisini teyit ediyor. Bununla birlikte aylık enflasyonun yüzde 0.1 ile 0.2 arası gelmesi piyasalarca olumlu karşılanabilir.

FED TANSİYONU ARTIRDI

Ekonominin bir diğer kritik başlığı, yaklaşık iki hafta sonra sonuçlanacak olan, iki günlük Fed Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısı. Daha bir hafta önce, mart ayındaki toplantıda Fed yetkililerinin faiz artışına yönelik karar alma ihtimali yüzde 35 iken, bu oran bu hafta bir anda yüzde 60 ile 80 arasına sıçradı. Bununla birlikte dolar-TL kuru 3.56 TL seviyelerinden 3.65 TL seviyelerine yükselirken, euro-dolar paritesi de 1.0570 doların altında.

Jan Hatzius’un da aralarında bulunduğu Goldman Sachs ekonomistlerinin kaleme aldığı ve yayınladığı bir müşteri bilgilendirme notunda, bölgesel Fed Başkanları Kaplan, Wlliams ve Dudley’nin yorumlarının, FOMC’un mart toplantısında faiz artırımına gidilmesini ciddi bir şekilde değerlendirdiğine ilişkin “güçlü işaretler” olduğu belirtilmiş. Goldman ekonomistleri Fed’in mart ayı toplantısında faiz artırımına gidilmesi ihtimalini yüzde 60 seviyesine yükseltmişler. Goldman, mayıs ayı faiz artırımı ihtimalini yüzde 10’a ve haziran ayı faiz artırımı ihtimalini de yüzde 25’e indirmiş durumda.

TCMB’nin aldığı proaktif tedbirler ve Trump yönetiminin göreve başlaması ile Türkiye’nin bölgesinde azalan gerginlik, Fed’in faiz artırım ihtimalinin güçlenmesine rağmen dolar-TL kurunu 3.64-3.68 TL bandında tutuyor. Türkiye ile ilgili verilerin olumlu çıkmaya devam etmesi ve güçlü beklentiye rağmen Fed’in mart ayı toplantısında faiz artışı kararını es geçmesi halinde, dolar-TL kurunda tekrar bir yumuşama gözlenebilir.

06 Mart 2017 Pazartesi

Etiketler : Köşe Yazısı

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon