tatil-sepeti

Sürekli güncellenen bilgi yumağına hâkim olması beklenen çalışan karşısında patron, bir paradoks gibi görünse de kendi bilgisini ziyadesiyle aşan ilgili çalışanına sadece ‘güvenmek’ zorunda kalacak.

Sismik, gürültü, darbe, patlama vb. olaylar sonrası ortaya çıkan enerjinin yayınımından doğar. Bilgi çağında bilginin kontrolden çıkmasıyla iş dünyasında oluşan etki bir dalga gücü yayarak sismik şekilde bütün dengeleri alt üst etmeye başladı.

Mesela: Patronlar artık daha dikkatli olmak zorunda çünkü gözlerinin bebekleri firmaları ellerinden her an alınabilir. Hem de artık kendilerinden çok daha fazla şey bilen en iyi çalışanları tarafından!

Çünkü: Bilgi, kontrolden çıktı; kodlama, donanım, yazılım gibi konularda ve değişen iş yapma yöntemleri karşısında firma yönetimlerinin, çalışanların becerileriyle âşık atması çoğu zaman imkânsız...

Evet, çalışan çok daha güçlü artık… İşler öyle bir hâle geldi ki tek bir yeteneğin, tek bir zekânın işin altından kalkması mümkün değil. Disiplinler arası, disiplinler üstü çalışma modellerinin hız kazanmaya başlamasının sebebi de bu. Hem işinizi bilecek hem de yeniliği siz doğuracaksınız!

YENİ DİSİPLİNLER

Disiplinlerarası çalışmalarda amaca ulaşmak için iki ya da daha fazla disipline veya uzmanlık alanına ait görüşlerden, bulgulardan, yöntemlerden, tekniklerden, dillerden ve düşünme şekillerinden faydalanılması gerekiyor.

Sürekli güncellenen bilgi yumağına hâkim olması beklenen çalışan karşısında patron, bir paradoks gibi görünse de kendi bilgisini ziyadesiyle aşan ilgili çalışanına sadece ‘güvenmek’ zorunda kalacak.

Ayrıca, teknolojiye yatkınlık bakımından yeni ve eski jenerasyonun mukayese edilmesinde de fayda var. Daha esnek becerilere sahip olan yeni nesil, değişen rollere hızlı adapte olabilecek yeterlilikte.

Küresel rekabet ve değişim, ortaya güçlü bir çalışan tipi çıkarırken aynı zamanda, sorumluluğun daha da artması gerekliliğini beraberinde getirmiştir. Bu sebeplerden firmalara rekabet avantajı sağlayan asıl kaynağın çalışanlar olması, yeni dönemin kabul ettiği konuların başında geliyor.

DAHA ÇOK ÖZGÜRLÜK

Rekabetin hızlı bir şekilde artmasıyla kendi alanına çeşitli yenilikler getirenlerin daha fazla özgürlüğe gereksinim duymaları, yöneticilerin “karar verme” aşamalarına bu çalışanları daha fazla dâhil etme zorunluluğu hissetmeleri de, yine bundandır.

Çalışanlar düne kadar tek bir iş yaparken şu anda çoklu becerilere sahip olmak zorunda.

Çünkü: Gelişen kurumların artan fonksiyonları ve geniş çapta ihtiyaç duydukları uzmanlık becerisi, özel bilgi ve beceri sahibi çalışanlara olan ihtiyacı ortaya çıkardı.

Bir başka açıdan da: Düne kadar iletişim yukarıdan aşağı bir yol izlerken şimdi, daha geniş iletişim modelleri söz konusudur.

Düne kadar tek bir iş yapmakla yetinen çalışan, şu anda çoklu becerilere sahip olmak, çok daha fazla alanda çalışmak zorundadır.

Düne kadar karar verme, emir konuta zinciri içinde gerçekleşirken şimdi, yerinden yönetim daha öne geçmeye başladı.

Düne kadar kişiler hiyerarşik yapı içinde rol alırken bugün, çapraz fonksiyonlu takımlar ortaya çıktı.

Artık daha özerk olan çalışanın kurum bilgisi oldukça yüksektir. Ek olarak firma bünyesindeki her çalışan ‘bir beyin’dir.

Çalışan öyle güçlü ki artık, onları rahat ettirmek, onlara evlerinde olmayan konforu sunmak ve onların eğlenmelerine zaman ayırmalarını sağlamak durumundadır patronlar.

Bir önceki nesil yaşam konforundan vazgeçerek hayatını işe adarken yeni jenerasyonu sosyal hayatından ödün vermeye razı etmek pek mümkün gözükmüyor.

Sonuç olarak: Mavi yakaya veda edilen, beyaz yakanın da bilgisayar başı işçilere dönüştüğü iş dünyasında bugün, yeni bir yaka ihtiyacı ortaya çıktı.

Yeni yaka, ‘özgür yaka’dır. Google’ın misyonunun ‘İzinsiz inisiyatif.’, 3M’in misyonunun ‘Yeni fikri öldürmüyoruz’ olması, konunun anlaşılması açısından iyi örneklemeler.

Yine küresel rekabet, işletme süreçlerinde yatay yapılanma, müşteri taleplerine hızlı yanıt verme, çalışan kapasitelerinin sürekli artması, sosyal sorumluluğu genişletme, yöneticilerin emir veren değil tavsiyede bulunan kişilere evrilme, çalışanlar arasında iletişim işbirliği, her seviyede çalışanın inisiyatif alma yetkinliğinin artırılması gibi ihtiyaçların karşılanmasını gerekli kıldı.

GÜVEN VE DİKKAT

Durum böyleyken, kuruma duyulan güvenin hem çalışan hem de müşteri açısından öneminin artması, işlerin daha da dikkatli yönetilmesini zorunlu hâle getirdi.

Dünyanın en hızlı büyüyen firmalarında çalışanların iyi seviyede kalifiye birer eleman olmaları, elbette tesadüf değil. Bu firmalarda yönetim ile çalışanlar arasında güçlü ve çift yönlü bir iletişim söz konusudur ve tüm firmalarda da bunun uygulamaya alınması gerekiyor.

Hatta Japon çalışma modelinde, bir çalışan firmaya girdiğinde her departmanda çalışmakta ve her şeyi öğreniyor.

Tüm konuyu tek bir özlü sözle desteklemek gerekirse: “Bir firmada en tehlikeli eleman en iyi elemandır çünkü her şeyi bilir.”

05 Kasım 2018 Pazartesi

Etiketler : Köşe Yazısı

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon