tatil-sepeti

İçeride ve dışarıda, ekonomide ve siyasette eylülde yoğun takvimde önemli gelişmeler yaşandı. Gelişmelerin olası sonuçlarını değerlendirelim.

1 - ABD MERKEZ BANKASI PARA POLİTİKASINDA NORMALLEŞME TAKVİMİNİ AÇIKLADI, BİLANÇO KÜÇÜLTMEYE EKİMDE BAŞLIYOR

ABD Merkez Bankası Fed, 20 Eylül toplantısında bilanço küçültme takvimini açıkladı.
Buna göre Fed, ekimden itibaren bilançosunu küçültmeye başlayacak. Fed, ilk 15 ay boyunca bilançosunu 450 milyar dolar, izleyen iki yıl içinde de 600 ve 600 milyar dolar küçültecek. Böylece Fed bilançosu, 2020 sonuna kadar 1.65 trilyon dolar küçültülecek. Fed, 2017 sonunda bir faiz artışı daha yapacak. 2018’de de üç faiz artışı bekleniyor. Para politikasındaki bu normalleşme ile küresel mali koşullar kademeli olarak sıkılaşacak ancak yeni koşullar gelişen ülkeleri seçici
olarak etkileyecek.

2 - KUZEY IRAK REFERANDUMU SONRASI BEKLENTİLER TÜRKİYE İÇİN RİSKLER TAŞIYOR

Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin referandumu sonrası ortaya çıkan beklentiler, ekonomi üzerinde önemli riskler oluşturuyor. Öncelikle Irak’ın toprak bütünlüğüne ilişkin olarak ve Irak içindeki gruplar arasında çatışma riskleri bulunuyor. Gelişmeler, Türkiye tarafından da milli güvenlik endişeleri olarak izleniyor. Kuzey Irak kaynaklı riskler, bir süre daha ekonomi ve piyasalar üzerinde baskı oluşturacak. Ayrıca referandum sonucu ile oluşan koşullar içinde Irak ile ticaret de olumsuz etkilenecek. Hem Kuzey Irak ile hem de Irak’ın geri kalanı ile ticaret yavaşlayacak. Kapıların kapatılması seçeneğinde ise ticaret tamamen duracak. Türk Lirası da mevcut riskler nedeniyle değer kaybederken, Türk Lirası faizler de aynı gerekçeyle artıyor.

3 - ALMANYA SEÇİM SONUÇLARI SIRASI İLE ALMANYA, AB VE TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİ ETKİLEYECEK

Almanya’daki seçimlerde Merkel ve partisi birinci olmasına karşın önemli ölçüde güç kaybetti. Merkel yine koalisyon kurmak zorunda kaldı. Merkel; Liberaller, Yeşiller ve Hür Demokratlar’dan en az ikisi ile koalisyon yapacak. Aşırı sağın Meclis’e girmesi de Almanya’da ve AB’de siyasi ve toplumsal süreci etkileyecek bir gelişme oldu. Merkel’in olası koalisyon seçenekleri ve muhalefetin olası tutumu ile muhtemelen yabancı karşıtlığı politikalar güçlenecek. Bu nedenle Türkiye için zor bir dönem başlıyor. Ancak öncelikle Almanya’da bir hükümetin kurulması beklenecek. Almanya’da Merkel’in kuracağı koalisyon olasılıkları, AB reformlarını öteleyebilecek.
Bu nedenle Euro da zayıflıyor.

4 - YENİ ORTA VADELİ PROGRAM DAHA HIZLI EKONOMİK BÜYÜME HEDEFLİYOR

2018-2020 dönemini içeren Orta Vadeli Program açıklandı. Orta Vadeli Program’ın sayısal hedefleri içinde üç yıl boyunca ekonomik büyüme yüzde 5.5 olarak hedeflendi. Son beş yıldır büyüme hedefleri yüzde 4.0-5.0 arasında değişmişken, yeni program ile birlikte Hükümet büyümeyi hızlandırmayı seçti. Program yapısal reformlara da geniş yer veriyor ancak bu kez yapısal reformlar daha çok büyüme ile ilişkilendirildi. Yeni program, Türkiye’nin büyüme ve gelişme potansiyelini daha çabuk kullanmayı hedefliyor.Bunu yaparken finansal istikrarı ve fiyat istikrarını kaybetmemek için yapısal reformlar büyük önem taşıyor.

5 - MERKEZ BANKASI, ENFLASYON ENDİŞELERİNE RAĞMEN PİYASALARI DESTEKLİYOR

T.C. Merkez Bankası, eylül toplantısı sonrası yaptığı değerlendirmede, enflasyona ilişkin endişelerini ortaya koydu. Buna rağmen faizlerde bir değişiklik yapmayıp genişletici para politikası uygulamaya devam etmeyi seçti. Eylül sonunda piyasaya bırakılan likidite, 120 milyar TL’yi aştı. Merkez Bankası, piyasaların ve Hazine’nin artan nakit ihtiyacını karşılamak için daha çok likidite vererek ödeme sistemini rahatlatıp talebi destekliyor.

6 - KUZEY IRAK RİSKİ İLE TÜRK LİRASI DEĞER KAYBEDİYOR

Kuzey Irak’taki gelişmeler, Türk Lirası üzerinde baskı oluşturuyor. Türk Lirası sepet kur, eylülü 4.02 olan tarihi zirveye en yakın ikinci seviyede ve 3.88 ile kapattı. Türk Lirası üzerinde değer kaybı baskısı sürecek.

Son Söz: Eylülde ekonomi için daha çok olumsuz gelişmeler yaşanmış olmasına rağmen iktisadi faaliyetlerdeki canlılık ümit veriyor.

02 Ekim 2017 Pazartesi

Etiketler : Köşe Yazısı

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR


ngur@medipol.com.tr

 

Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon